Sonunda okula gitmeye devam ederken her zamanki gibi Hanae boş boş sorularıyla Floren'i çılgına çevirmeye başlamıştı bile, Floren'in gerçektende birden bire patlayıp ona bağırmasına saniyeler kalmıştı fakat sakinliğini koruyarak Hanae'ye "Sus yoksa bi çakarım sana hayatında bir daha konuşamazsın" bakışı verdi, ve tabii ki de Hanae (sonunda) sustu. O sırada Floren birden bire bir şey hatırladı :
"Şey Hanae sen en son ne zaman Kimya'nın başlamasına 10 dakika kaldı demiştin?"
Hanae bu soruya o kadar sakin cevap vermişti ki insan onun bir psikopat olduğunu sanabilirdi :
"10 dakika önce"
Önce uzun bir sessizlik oluştu ve bir anda birbirlerine baktılar, evet derse geç kaldıklarını ve okula kalan yolun daha sadece yarısını gittiklerini daha yeni anlamışlardı. Ve Hanae sonunda o büyük beynini kullanıp koşmaya başlamıştı, o koşarken Floren yürüyordu... ve bir şekilde Hanae'den daha hızlıydı. Yaklaşık 20 dakika sonra okulunun karşısında bulunan o daracık sokağa girdiklerinde biraz rahatlamışlardı, en azından okul tam olarak karşılarındaydı tek sorun güvenliğe bu durumu açıklamaları gerekiyordu fakat ikiside açıklamak için çok yorulmuştu. Okula girmeye çalıştıklarında onlarında tahmin ettiği gibi güvenlik onları durdurdu ve sanki bir cinayet mahallinde bulunmuşlar da onları sorguya çekiyormuş gibi onlara soru sormaya başladı. Bir şekilde son şanslarını kullanıp o sorgudan geçmeyi başarmışlardı. Okula girdikleri gibi merdivenlerden çıkıp soluk soluğa sınıfın kapısında belirmeleri aynı oldu, ve tahmin edin ne yaptılar? Tabii ki de normal bir öğrenci gibi korkudan sınıfa giremeyip kapıda beklediler fakat bu uzun sürmedi çünkü bir nöbetçi öğrenci gelip onları zorla sınıfa sokmayı becerdi. Kimya öğretmenleri hem derse 30 dakika geç kalıp hem de kapının önünde iki saat beklemelerine sinirlenmişti tabii, bu yüzden öğretmenle önce onları "biraz" azarladı sonrada sıralarına oturttu. Kimya dersinde yeniden hoca yazı yazdırıyordu, bilirsiniz. Hanae öğretmene yetişmek için taş yazısı ile yazan yanında oturan Floren ise hoca ışık hızında yazsa bile yetişip inci yazısı gibi yazan tiplerdendi. Hanae ikide bir Floren'e saati soruyordu, Floren'de zaten hep kendi kendine "Ya saat tam önünde anlamadım saatleri mi anlamıyorsun" diye soruyordu. Kimya dersi ikisi içinde sıkıcıydı, fakat en hızlı biten derslerden biriydi de. Çünkü genellikle yan sıralarında oturan o şahış hocaya yalakalık yapmak için bütün hünerlerini gösteriyordu. Bu da işlerine geliyordu çünkü dersin en az bir 15 dakikası kafadan gidiyordu.Zil çaldığı anda konuşmaya başladılar, derste konuşamazlardı çünkü kimya hocasının sert bakışları onları ürkütmekle kalmazken hocanın bağırışı da bir ayrıydı, sanırsın adam komutan. Her neyse bu detayı atlayalım, Hanae ve Floren her zamanki gibi konuşurken yanlarına bir kişi daha geldi, evet, bilirsiniz arkadaş grubunda o masum ve fesatlıktan uzak o kişi var ya, heh işte arkadaş grubundaki o kişi oydu, Mia'ydı. Mia her zaman sorduğu o klasik sorusunu tam soracakken Floren artık ne diyeceğini bildiği için direkt cevapladı :
"Hayır Mia, konferans salonuna inmeyeceğiz"
Mia nedense bin kez sorduğu soruyu Floren'in ezberlemesini garip buluyordu Mia genelde inatçı biriydi bu yüzden Floren'i ikna etmek için bir şey daha ekledi :
"Ama neden? Zaten her gün gidiyoruz bugün de gidelim!"
O sırada Hanae konuştu, ikisinin de bağırarak konuşmasından açık bir şekilde rahatsız olmuştu bu yüzden bıkkın ve sinirliyle karışık bir ses tonuyla konuştu :
"ÇÜNKÜ öğretmenler toplantısı var ve eğer oraya girersek o lanet olası Kenji hoca bizden tutun sülalemize kadar söver anladın mı?"Floren, Hanae'nin tepkisini ve söylediklerini oldukça komik bulmuştu ve gülmemek için kendini zorluyordu. Hanae, Floren'in gülmemeye çalıştığını görünce sinirden patlamıştı, ve Floren kadar sakin olmadığı için direkt ona patlamıştı, ve emin olun Hanae bağırmak değil de daha farklı bir yolla sinirini gösteriyordu :
"*Floren eğer gülmeyi kesmezsen emin ol hayatın boyunca senin acı çektiğinden emin olcağım.*"
Floren, Hanae bunu söyledikten sonra direk susmuştu. Hanae'nin böyle konuşması Floren ve Mia için pek sorun değildi... yani onlar için sorun değildi ama dediği şeyler yüzünden travmatize olan kişiler için bir sorundu, tabii bu Hanae için pek bir sorun değildi çünkü Hanae'de diğer hocalar gibi bu durumu gerçekten umursamıyordu. Hanae sakinleştikten sonra ikiside kantine inip biraz abur cubur veya içecek almaya gittiler, Mia gelmek istemediğini söylemişti, fakat neredeyse kantine girecekken Mia onları durdurdu ve geliceğini söyledi. Floren'in kafası biraz karışmışken Hanae, Mia'nın neden birden bire gelmek istediğini çoktan anlamıştı, Hanae konuştu:
"Mia, hesabı bizim ödememiz için geliyorsun değil mi?"
Mia suçüstü yakalanmasına rağmen inkar etmeye "çalıştı" :
"Ne alakası var?! Sadece fikrimi değiştirdim yahu!"
Hanae, Mia'nın yalan söylediğini biliyordu, ve yalanını daha çok belirtmek için şunları oldukça sakin bir yanda da aşağılayıcı bir ses tonunda ekledi :
"Hayır, bak eğer abur cubur isteseydin okula girerken alırdın, bu demek oluyor ki ya bizimle zaman geçirmek istiyorsun, ya da paran yok hesabı bize kitleyeceksin, zaten buradan bile boş cüzdanını görebiliyorum bu yüzden bu ilk seçenek olan bizimle zaman geçirme seçeneğini elettiriyor, bu demek oluyor ki bizimle kantine gelecektin sonra en sevdiğin abur cuburu seçip paran olmadığını söyleyecektin ve bizde senin arkadaşın olduğumuz için parasını ödememiz gerekecekti."
Mai bunları duyduktan sonra utanmıştı... çünkü... gerçektende doğruydu, aslında Mai bazenleri arkadaşlarının onun aklına bir şekilde giren bir tip ajanlar olduklarını düşünüyordu. Ama bunu sadece düşünüyordu. Mia:
"...ama ben açım :("
Floren, Mai "ama ben açım" dediğini duyduğunda gülümsedi, ekledi :
"Mia... sen zaten ciddi ciddi her zaman açsın."
Mia :
"Öff, peki peki neyse ben sınıfa çıkıyorum siz gelirsiniz, a bu arada dolabımdan hanginiz benim telefonumu çaldı-"
Mia sözünü bitirmeden önce onların çoktan gittiğini gördü ve iç çekip "her neyse"dedikten sonra sınıfa çıktı. Kızlar 5-10 dakika içerisinde döndüler ve tabii ki de nöbetçi hocanın düdük çalmasıyla kulak doktoru randevularını daha erkene çekmeyi akıllarından geçirdiler. Mia bir daha telefonunu soracaktı ve bunun için ise aynı cümleleri tekrarladı:
-Kim benim telefonumu dolabımdan çal-
Floren buna izin vermeden:
-Hey yeni çıkan oyun serisini gördünüz mü?
Mia hayattan bıkmış bir biçimde göz devirir iken kimya hocası derslerine girdiğini belli etmek için sınıfın kapısıyla adeta güreşiyordu. Kızlar hocanın elindeki tahta anahtarından anlamışlardı; yine aynı sıkıcılıkta geçecekti.---
Eve dönüş yolunda Hanae okula giderken ki gibi yine saçma sapan sorular sorup duruyordu :
"Hey Floren, sonsuz sosis ama oyun yok, sonsuz oyun ama sosis yok, hangisi? :D"
Floren gerçekten bu anda ağlamak istiyordu, çünkü okulda zaten başı şişmişti bu seferde Hanae'yle uğraşamazdı bu yüzden sessiz durdu... fakat Hanae tabii ki de susmadı. Hanae konuşmaya devam ederken Floren'in aklında sadece eve gidip o sıcacık yatağına uzanıp, yastığın soğuk tarafını çevirip uyumak vardı, ama bu Floren için imkansıza yakındı.Sonuçta 5:30'da Hanae'nin o zili çalacak ve Floren, Hanae uyanana kadar o kulak kanatıcı melodiyi dinlemek zorunda kalacaktı. Ne yalan söylese zaten Hanae ile yaşamaya başladığından beri düzgün ve konforlu bir uykuya hiç sahip olamamıştı ve büyük ihtimalle sahip olmayacak da. Uzun bir yürüyüşün ardından sonunda evlerinin bulunduğu o geniş ve çöplerle dolu sokağa varmayı başardılar, vardıklarında Floren bir oh çekti ve içinden ne kadar eve gitmek istediğini söylerken Hanae hala nasılsa enerjikti. Floren bu kızı bir türlü anlayamıyordu sabahları çok uykulu öğlenleri ise aşırı enerjikti ama bunu sorgulamayı uzun bir zaman önce bırakmıştı. Evin önüne vardıklarında binaya girdiler, iki kat çıktıktan sonra sonunda kendi apartmanının kapısının önündelerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O-KUL KATİLİ
Mystery / ThrillerÖnsöz Bir Türk asla önsöz okumaz! Ama o kadar merak ediyorsan şunu söyleyebiliriz: Bu kitabı hiç kimse okumayacak. Bu yüzden bu kitabı okuyan siz değerli okurumuza teşekkürler. 💅 Yazar:The Ekip NOT: Kitabın içerisinde hiçbir şekilde resim bulunmam...