2

264 22 20
                                    


04/02/2024

"Jungkook yemin ederim, yemin ederim ben göstermedim! Yemin ederim kendisi gördü!" Yüzüme yediğim tokatla odanın ortasına savruldum. "Ben senin onunla göz göze bile gelmeni istemezken sen bunu bana nasıl yaparsın?!" Karnıma yediğim tekmelerle geriye savruldum. Canım yanıyordu.

Ağzıma gelen kan yerlere sıçradı. Elimle karnıma siper oluyordum. Tekmeler kollarımada geliyordu. Yerde can çekişiyordum. Saçımdan tutup beni sırtüstü yere yatırdı. Üzerime çıktı. Soğuk elleri boynumla birleşti. Beni boğan parmakları ellerimle çekmeye çalışıyordum. "Seni öldüreceğim! Yemin ediyorum seni öldüreceğim!" Nefes alamıyordum. İnlyordum. Parmakları boynumu o kadar sıkıyordu ki beynime kan nüfuz etmiyordu. Dudaklarım şişti ve artık onları hissetmemeye başladım. Gözlerim doluyordu. Beni şuracıkta öldürse kimsenin ruhu duymazdı. Bundan çok korkuyordum.

Bir akşam yemeğine çıkmıştık. Herşey güzeldi. Taa ki bir arkadaşıyla karşılaşana kadar. Adam bana elini uzatmıştı. Çekinerek elini sıkmıştım. Elimdeki yaraları görmüştü. Mutfak kazası diyerek geçiştirmiştim. Masadan gitti. Ve cehennem yine beni bekliyordu...

Artık beni öldüreceğini anlayınca ellerini çekti. Nefes almaya çalışarak öksürmeye başladım. Başım dönüyordu. Nefesimi düzene soktum. Başımı kaldırdım. Odanın köşesindeki şömineye yavaşça ilerliyordu. Şöminenin yanındaki demir sopayı eline aldı. Yanan şömineye doğru tuttu. Bir tarafı yanınca diğer tarafa geçti. Ne yapacağını anlamıştım. Olduğum yerde kalakaldım. Bana döndü. "Soyun"

Bir sopaya birde ona bakıyordum. Gözlerim doluyordu. Başımı iki yana salladım. Dayananazdım.
"Hayır... lütfen..."

Üzerime doğru gelmeye başladı. "Sen çıkarmazsan ben çıkarırım" Ölmek istiyordum. Sadece ölmek istiyordum. Elim elbise askıma gitti. Aşağıya indirdim. Diğerinede aynı şeyi yaptım. Ardından ayağa kalktım. Elbise üzerimden yere düştü. Üzerimde sütyen ve çamaşır vardı. Beni yavaşça süzdü. Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Bu daha neydi ki. Sıradan bir sopa. Boğuldum, işkence edildi, bıçaklandım, kemiklerim kırıldı, ciğerlerimden kan gelene kadar dövüldüm... Bu sıradan bir sopaydı...

Bana yaklaştı. Sopayı karnıma bastırdı. Sıcak sopa derimi yüzüyordu. Acıyla çığlık atmaya başladım. Kaçmak için bir adım attığımda beni tutup tekrar yere fırlattı. Sopayla bana vurmaya bailadım. Attığım çığlıklar hiçbir işe yaramıyordu. "Jungkook, yalvarırım yapma!" Vücuduma tekrar bir sopa yedim.

Dakikalarca sıcak sopa yedim. En sonunda sopayı odaya fırlattı. Derim yanıyordu. Vurduğu yerler kızarıp kabarıyordu. Saçımdan tutup beni yatağa sürükledi. "Sabaha kadar seni adımla inleteceğim Lisa! Bana yalvaracaksın!" Benim artık buna gücüm yoktu. Hiçbirşeye gücüm yoktu. Beni yatağa attı. Bu gece kaçışım yoktu. Ölmüş ruhumun bedenimide bir cesede çevirmesini izledim.

Bir boşluğun içinde nereye gittiğimi bilmeden sadece dönüyordum. Üzerimdeki adama aşıktım. Lanet olsun ki deliler gibi aşıktım. Ama ben ona göre bir boks torbasıydım. Veya bir takıntı. Başka birşey değildim. Onu sevmeme rağmen bir torba yerine konmam yediğim dayaklardan daha çok canımı yakıyordu. Yirmi yaşındaydım. Ben on sekizimde üniversite kabulumden saatler sonra gelen evlilik haberimle öldüm. Hayatımın en mutlu günü mahvolmuştu. Bende mahvolmuştum. Yine her gece ki gibi bu gecede benim kabusumdu. Bedenime sahip oldu. Bana ben istemeden yine sahip oldu. Ölmek istedim tekrar. Sadece haykırıyordum. Elimden başka birşey gelmiyordu. Zoruma gidende buydu. Hayatımda bana yapılan hiçbirşeye karşı çıkamadım. Hep boyun eğdim. Eğdikçe büküldüm, büküldükçe ezildim, ezildikçe yavaş yavaş yok oldum...

violence, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin