___________________________________________
Ama ilk önce diğer avcıları güven altına almalıydım. Onun için de biraz zamana ihtiyacım vardı. "Seninle istediğin şekilde dövüşürüm, ama tek bir şart ile." Dedim. O ise histerik bir şekilde gülüp tek kaşınkaldırdı. "Neymiş o şart?" Yerde toparlanmaya çalışan avcılara baktım, hepsi çok beter dağılmışlardı. "Avcıları bu işe karıştırmayacaksın. Onları bırak, zaten fena bir şekilde hırpalamışsın. Bırak da onlar hayatta kalsın."
"Peki, zaten ellerim ile seni öldürüp gücünü alacağım. Kabul, git çıkar bu zavallı avcıları." Hızlıca kilitlediğim kapıyı açtım ve avcıları teker teker dışarı çıkardım.
"Yuna.." Cılız bir şekilde seslenen Muna baktım. Zar zor nefes alıyordu ve yüzü gözü hep kan içindeydi. Onu bu halde görmek canımı ciddi anlamda yakmış ve intikam ateşimi körüklemişti.
Titreyen eli koluma uzandığında duraksadım ama yüzüne bakamadım. "Yapma.." Kesik ve güçsüz nefesi yüzünden ne dediği anlaşılmamıştı. Kolumu tutan elini tutup yere bıraktım ve yine yüzüne bakmadan konuştum. "Sadece bana güvenin ve bir an önce iyileşin." Deyip kapıyı kapattım. Eğer yüzüne baksaydım ve bu bakışım onun için son bakışım olarak kalsaydı sözümü tutamadığım için kendimi asla affetmezdim. O yüzden istesem de yüzlerine bakamazdım.
Kapıyı tekrar kilitleyip kötü ruha döndüm, ama kulaklarıma cılız bir ses daha işittim. "Yuna yapma. N'olur yapma, bana aynı şeyi tekrar yaşatma.." Bayan Chu...
O, bana bu şekilde yapmamam için yalvarırken sadece kafamı hızlıca sağa sola sallayıp kötü ruha odaklandım. Bu kadar telaşlı olmasının sebebini biliyordum, korkuyordu çünkü zamanında Mun da buna benzer bir şey yapıp hayatını tehlikeye atmıştı. Şimdi de aynısını ben yapacaktım, fakat tek bir fark olacaktı. Mun hayatta kalmayı başarmıştı, peki ben başaracak mıydım?
Ben de bu kötü ruhu yenip hayatıma kaldığım yerden devam edebilecek miydim?
Bayan Chu ya karşı kulaklarımı tıkadım ve ellerimi yumruk yapıp yüz hizama getirdim. "Bugün sadece tek bir kişi kazanacak adi pislik. Ya sen ya da ben." Deyip bir adım attım ve duvardan destek alarak zıplayıp yüzüne bir tekme attım. Attığım tekmenin etkisi ile sendelese de hızlı bir şekilde kendini toplamıştı.
Ardından sinirli gözlerini bana çevirip sırıtarak yüzüme yumruk atmıştı. Atığı yumruk o kadar sertti ki vurduğu yer resmen uyuşmuştu. Yediğim bu sert yumruğun etkisi ile dengemi kaybedip yere düşmüştüm ama kalkmak için yeltendiğimde karnıma bir tekme yedim.
Karnıma aldığım darbe yüzünden yerde iki büklüm acı içerisinde inlemeye başladım. "Canının acıdığını düşünme, canının acıdığını düşünme, canının acıdığını düşünme!" Diyerek tüm gücümü toplamaya çalıştım. Ama kötü ruh toparlanmam için fırsat vermeyip saçımdan tuttuğu gibi havaya kaldırdı.
"Gerçekten beni yenebileceğini mi düşünüyorsun? Ah babacığım, sana gerçekten acımaya başladım." Şaka gibi, hâlâ babacığım kelimesini kullanıyordu.
O benim babam değildi ve artık bunu onun dilinden anlatmam gerekiyordu. "Sen benim babam değilsin. Sana baktıkça midem bulanıyor, o kadar iğrenç bir yaratıksın ki tiksiniyorum senden tamam mı? Sen ve senin gibiler yaşamayı hak etmiyorlar, hatta ölümü de hak etmiyorlar. Senin yerin cehennem!"
Diyerek saçımda ki elini tuttum ve etrafımda dönmeye başladım. Etrafımda 1-2 tur döndükten sonra kolunu büküp sırtına bastırdım. O acı içerisinde inlerken, ben zevk ile sırıtarak ayağına çelme takıp yere düşürmüştüm bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
Ngẫu nhiênDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...