''Özür dilerim.'' dedi fısıltıyla, gözünden akan birkaç damla gözyaşını gizlemeye çalışarak.
Hyunjin, karanlıktan yüzü seçilmediği için ay ışığını engelleyerek onları saran ağaçlara teşekkür etmişti. Şu an Felix'in gözyaşlarını görmesi istediği son şeydi. Son kez derin bir nefes alıp gücünü toparladı. Kapıya ilerlemek için adım atacakken Felix'in ona sıkıca sarılması, adımını yarıda keserek geri koymasına sebep olmuştu. Kısa bir an duraksamış olsa da havanın soğuması ve esen rüzgarın da etkisiyle hafifçe titreyen bedeni kollarının arasına almıştı. Felix'in tutuşunu bir an olsun gevşetmeden söylediği sözler Hyunjin için dayanabileceği son gücünü de elinden alıp götürüyordu. Yapacağı şey korkaklık hatta bir güçsüzlük olarak görülse de insanın sevdiğinden istemeyerek vazgeçmesi de büyük bir güç istiyordu.
"Hyunjin, senin için ne kadar zor olduğunun farkındayım. Ne olursa olsun bana güvendiğin ve benim yanında olduğun için bu yolun sonu benim için yok oluşa çıksa bile mutlu bir şekilde öleceğim. Bunu bilmeni istiyorum."
Hyunjin yavaşça Felix'e sardığı kollarını gevşeterek, çenesinden tuttuğu sarışının mor irislerinin kendisine bakmasını sağladı. Felix'in sanki olacakları hissetmiş gibi söylediği son sözler Hyunjin'in bunu yapamayacağını anlamasını sağlamıştı. Kendi öleceğini bilse bile hatta herkesi karşısına alacağını bile bilse artık Felix'ten vazgeçemezdi, vazgeçmeyecekti.
"Gerekirse senin için ben öleceğim Lix ve senin ölmene izin vermeyeceğim." çocuğun dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Gün boyu yaşadığı güçsüzlüğü Felix'in söylediği birkaç cümle sayesinde çevrelerini saran rüzgarla birlikte uzaklaşmıştı. Savaşma kararıyla gözlerinde parlayan ateş hissedebilecek gibiydi. Evet diye geçirdi içinden, ben zamanında kendi hayatıma son verdim. Sizden korkacak değilim. Gözlerini bir an bile ayırmadığı sarışına doğru eğildi. İstemsiz de olsa hala titrediğini görebiliyordu. Üzerindeki ceketi çıkararak nazikçe Felix'in soğuktan titreyen omuzlarına koydu.
"Hadi eve gidelim, sen baya üşüdün."
Son kez yüzünü arkalarında kalan kapıya çevirdi. "Size onu vermeyeceğim. O lanet olası kurallarınızı da götünüze sokabilirsiniz. Felix'i benden almak için önce beni yok etmeniz gerekecek."
Felix, Hyunjin'in bir anda değişen ruh durumunu hissedebiliyordu şu an bütün günün aksine iyiydi. Ne kadar bu duruma anlam veremiyor olsa da yine de hoşuna gitmişti. Sonuçta, Hyunjin'in kötü hissetmesinin sebebi Felix'di.
''Hyunjin bir şey soracağım.''
Hyunjin sonunda yüzünde en sahici gülümsemesiyle Felix'in konuşması için kafa salladı.
''İleride parlayan bir kapı gördüm. Neydi o?''
Hyunjin bu soru karşısında istemsizce adımlarını hızlandırmış kapıdan daha da uzaklaşmak istemişti. Felix'e onun öteki tarafın kapısı olduğunu söylese mi emin olamıyordu. Sarışının şüphelenmesinden korktuğu için farkında bile olmadan tam da Chris'in istediği hatayı yapmıştı.
''Bilmiyorum, ben görmedim, Lix. Sana öyle gelmiştir belki.''
Felix sorar bakışlarını Hyunjin'in yüzünden çekip önüne çevirmişti. Aslında gördüğüne emin gibiydi ama karanlıktan kaynaklı yanlış görmüşümdür diye düşünerek yoluna devam etmeyi tercih etti. Yaptıkları yürüyüş Felix'in evlerinin önüne gelmeleriyle son buldu. Hyunjin, sarışını evine bırakıp vakit kaybetmeden Elly'nin yanına gitmek istiyordu. Vakitleri dardı ve zaman çok hızlı geçiyordu.
''Umarım bugün senin için güzel geçmiştir.''
Felix gülümseyerek Hyunjin'in koluna vurdu.
''Beni yatağa atmak yerine romantik bir gün geçirdiğimiz için baya mutlu oldum gibi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanficFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...