Ayla öfkeden köpürüyordu. İnci'nin sözlerinin ağırlığının farkında olmadığını biliyordu ama buna katlanamayacaktı. Olmayacaktı. Ruhu ızdırabı karşısında kavruldu. Bu sırada kadim ruh onunla konuşmaya çalışıyordu ama Ayla öfkesinin ateşiyle tutuşmuş, dediklerini duymuyordu. Sonunda peşine taktığı kızı diğerlerine göre az ışıklandırılmış koridora soktu ve hışımla ona döndü.
"Sözlerini bu şekilde mi tutuyorsun? Biliyordum, sen de diğerleri gibisin. Her şey ritüel gerçekleşene kadardı değil mi? Zaten senin gibilerden başka ne beklenirdi. Hata bende. Sana birazcık bile güvenmemeliydim."
Ayla'nın elleri İnci'nin kollarına yapışmış onu duvarla arasına sıkıştırmıştı. Kız gözlerini kocaman açmış onu dinlerken bir yandan bu ani çıkışın sebebini anlamaya çalışıyordu. Derken İnci'nin bakışlarından Ayla'nın ne demek istediğini anladığına dair bir farkındalık geçti.
"Çok özür dilerim. Çok haklısın. Düşünmeden konuştum. Böyle yapmamam gerekiyordu. Üstüme aldığım sorumluluğun farkındayım. Bundan sonra dikkat etmek için elimden geleni yapacağım. Şimdi lütfen senin için de uygunsa beni bırakır mısın? Canımı yakıyorsun."
Ayla aniden İnci'yi bıraktı. Bu sefer kızın sözleri bir emir miydi kendi iradesi miydi tam anlayamamıştı. Kelimelerin üzerinde nasıl bir etkisi vardı? İnci kızarmaya başlamış olan kollarını ovuşturup Ayla'ya kızgın bir bakış attı. Halbuki sesi ne kadar sakin çıkmıştı. Derken İnci belinden bir hançer çıkarıp Ayla'ya doğru beceriksizce salladı.
Ayla'nın içinden gülmek geldi ama İnci'nin ifadesi bunun için fazla ciddiydi.
"Kızgın olmanı anlıyorum ama her öfkelendiğinde beni oradan oraya fırlatamazsın. Bence bu konuda hemen anlaşalım. Ben sözlerime dikkat edeceğim. Karşılığında sen de bir hata yaptığımda ya da hoşuna gitmeyen bir şey yaşandığında yumruklarından önce sözlerinle bana sorunu anlatacaksın. Senin için de uygun mu?"
Sözleri son derece soğuk ve sertti. Ayla bu duruşuna içinden bir puan daha verdi. Gülümseyerek İnci'ye baktı.
"Prensesin dişleri de sivriymiş. Tamam, kabul ediyorum."
Birkaç dakika sonra Ayla yine İnci'yi peşine takmış onu yönlendirerek labirent gibi olan koridorlarda dolaştırıyordu. Orta katlardan birine geldiklerinde yavaşladı. Bu kat dört farklı ara koridora açılıyordu. Bordo duvarları olan Ayla'nın odasına gidiyordu. Koyu yeşil olan Demir'in, mor Vera'nın ve bej rengi olan Boran'ındı. Renkleri on iki yaşındayken seçtikleri için aslında hiç de fena renkler değildi. Selin hanım İnci'nin odasını yeşil koridorda ayarlamıştı. Muhtemelen onu kendine yakın tutmak içindi. Bir de muhtemelen Demir'in gözleri her zaman Ayla'nın üzerinde de olabilsin diyeydi.
"Seninki bu tarafta." diye gösterdi İnci'ye. Sonra da geriye dönüp kendi koridoruna doğru yürümeye başladı. Bir adım, iki adım, üç adım...
Ayla onu engelleyen enerji bağıyla olduğu yere saplanıp kalmıştı. Gözlerini kapatıp içinden tekrar üçe kadar saydı ve arkasını dönerek diğer kanada doğru ilerlemeye başladı.
"Bana senin odanın diğer tarafta olduğunu söylemişlerdi."
Ayla bakışlarını İnci'ye çevirmeden konuştu.
"Öyle."
İnci uzun elbisesinin eteklerini yukarı çekerek Ayla'ya yetişmeye çalıştı.
"Peki neden benimle bu tarafa doğru geliyorsun?"
Ayla aniden koridorun ortasında durunca İnci de onun sırtına çarpıp geri sekmişti.
"Çünkü bağ henüz çok taze. Senden o kadar uzaklaşamıyorum. Kalacağımız yerin benim odam olmasındansa seninki olmasını da tercih ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döngü Bozan (gxg)
FantasyKoruyucuların hikayesi binlerce yıldır anlatılır. Onlar içlerinde kadim ruhlarla doğarlar ve efendileri için ölümüne savaşılar. Sonunda son nefeslerini verdiklerinde bir yenisi doğar ve böyle devam eder Mistiklerin hikayeleri. Ayla doğduğu ilk günde...