Livakovic ilkokul öğretmeniydi. Tenefüs zili çalmıştı ve öğretmenler odasına gitti. Eşi İrfan'ı aradı. 9 aylık bir kızları ve 1 haftalık bir oğulları vardı. İrfan hemen açmıştı telefonu. İlk Liva konuştu.
"Hayatım nasılsın?"
İrfan gülümseyerek cevap verdi.
"İyiyim hayatımın anlamı. Tenefüse mi çıktın?"
"Evet güzelim. Bebeklerimiz nasıl?"
"Çok iyiler babası. Atlas'ı şimdi uyuttum, Melina'da oyuncakları ile oynuyor."
"Göster bakalım kızımı."
İrfan, kızı Melina'yı kucağına aldı ve telefonu yüzüne tuttu. Melina onu gördüğü gibi gülümsedi ve anlaşılmayan bir kaç kelime söyledi. Liva gülümsedi.
"Melina'm... Prensesim... Baban seni çok özledi güzel kızım benim, okuldan döneyim seni bol bol öpeceğim güzelim."
Ders zili çalmıştı. Biraz daha kızı ile sohbet etmeye çalıştı Liva. Öğretmenler zili de çalmıştı. İrfan konuştu.
"Kızım babaya öpücüklü baybay yap bakayım."
Melina elini öpüp babasına baybay yaptı. Liva'da gülümseyerek kızına aynısı yaptı.
"Görüşürüz hayatımın anlamı."
"Görüşürüz güzelim."
Liva telefonu kapatıp cebine attı ve sınıfına ilerledi. Dersin yarısında telefonuna bir mesaj gelmişti.
"Bir dakika çocuklar."
Liva telefonuna gelen mesaja baktı ve gülümsedi.
meleğim:
Babası kızımız seni çok özledi çabuk dön evinee
livakovic:
Gelince üç bebeğimide bol bol öpeceğim merak etme hayatımın anlamımeleğim:
En çok beni ama değil mi?livakovic:
Tabii ki de sen hayatımmeleğim:
Tamam görüşürüzzlivakovic:
Görüşürüz meleğim(Görüldü...)
Liva'nın İrfan ile mesajlaşmaları son bulduktan on saniye sonra feci derecede okul sallanmaya başlamıştı.