Bölüm 51:"Deliriş!"

934 67 55
                                    

..

Ne gördüğümden emindim. Bana neler oluyor, işte bundan emin değildim. Kafayı mı yiyordum, yoksa gerçekten biri bu eve girmiş miydi?.. Gerçekti. Gerçek gibiydi. Bana, o bilmediğim varlık saldıracaktı. Neden gerçek olmayan şeyler göreyim? Bana bakan gözler, halime anlam veremeyen gözlerdi. O ihtiyar kadın, yanımızdan ayrılıp yüksek sesimden etkilenip ağlayan oğlumu kucağına almışken, bana da yan bir bakış atıp küçümseyici gözlerle odadan bebeğimle beraber çıkmıştı. Ammar, bana anlam veremeyen haliyle bakmasını sürdürüyordu. Bu eve birinin giremeyeceğinden emindi. Bana ne olduğundan o da emin değil gibiydi. Telaşlı, panik, korkulu halime eskiden olsa beni avutup iyi etmek için uğraşırken, bu kez kara gözleriyle gözlerime öylece bakıp, "Sinirlerin yıprandı, sanırım. Biraz dinlen. Sorun yok. Bu eve kimse giremez." Dedi. Daha sonra odadan çıkmak için kapıya yürüyerek beni burada yalnız bıraktı. Beni çaresizliğimle bir başıma bıraktı. Korkmuştum. Beni avutmadı bile.
Ümidini tamamen kesmiş gibiydi.

Buruk bir tavırda yatağıma uzanarak günü geçirdim. Ne yaşadığımı anlayamamıştım. Ancak o kadar boş vermiştim ki, korkuyu bile aklım silip atmıştı. Uyuşmuş, sersem hissediyordum. Başım yastıkta, mavi gözlerimin içi soluk ve kan toplamış vaziyette karşıyı izliyor, düşünüyordum. Bundan sonra nasıl bir yol alacağımı düşünüyordum. Düşünmeliydim. Başka türlü bu işin içinden nasıl çıkardım bilemiyordum. Ammar, her şeye uyanmış bir adamken artık ondan kurtulma planlarım işe yaramazdı. Bir şeyleri umursamadığı zaman bile zor bir adamdı. O da farkındaydı. Gitme özgürlüğü verdiğinde bile kalmamı işaret ediyordu. Benim olanlar ben de kalır diyordu. Ta en başta onun tehlikeli aklını bilmeme rağmen uzak kalmam gerekliydi. Tüm kasaba biliyordu, bu yüzden kaçmıştım. Büyük aşkı bittiğinde beni de köşeye atacaktı. Sonum belliydi, ölecektim. Bu evde, kimse yüzüme bakmazken daha neye tahammül edebilirdim ki?
Ya da bir yolunu bulup kaçacaktım. Ya da katil olacaktım. Yeniden birini öldürecektim. İyice aklımı kaybediyordum..

Odanın kapısı usulca açılırken dikkatim kapıya gitti. Yanıma doğru gelen küçük bedenle toparlanıp yatakta oturur bir vaziyet aldım. Leynâ'ydı bu. Sevimli yüzüyle yatağa çıkarak yanıma otururken bana hüzünlü bakıyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyor olmalıydı.  Gülümsedim. Uzun sarı saçları kurdeleli tokayla toplanmış, bir elini uzatarak yanağıma dokunup usul usul okşadı. İyi olmamı istiyordu. "Sorun yok. İyiyim ben." Dedim. Başını olumsuzca salladı.
Mavi gözleri irileşti. Daha sonra beni işaret etti. Gözleri Ammar'ı gördüğü zamanda böyle bir hâl alırdı. Ondan bahsettiğini düşündüm.

"Seni korkuttu mu? O, bunu bilerek yapmamıştır. Seni incitmez." Yeniden gülümseyip sarı saçlarını ellerimle okşadım. "Ben yanındayım güzel kızım. Buradayım. Ben iyiyim. Kimse bize bir şey yapamaz. Tamam mı?" Başını göğsüme yasladı. Ona sarılarak uzun bir müddet odada kalmıştım.

Etkileniyordu. Zaten iyi şeyler yaşamamış. Onu kurtarırım derken daha kötü bir duruma itmiştim. "Buradan gideceğiz güzel kızım, sadece biraz zamana ihtiyacımız var. Tamam mı?".. Usul usul baş salladı. Bu an nefretim gözümde daha çok belirmişti.

Günler geçerken ve zaten kendimde değilken içim çoğu şeyi kaldıramıyor kendimi lavabo da buluyordum. Bu durum iyice beni korkuturken bir şey belli etmeden arada bir koridora çıktığım zaman, yüzlerini görebildiğim insanların çokta görmek istedikleri biri değildim. Ammar, yine de beni az da olsa merak ediyor gibi bazen aralık kapılardan odaya bakıyordu, sonra hemen gidiyordu. Kendini geri çekmek istiyordu. Her şeyi kafasında bitirmek istiyordu. O da yorulmuştu. Ve benden epey bıkmıştı. Annesi, gördüğüm en katlanılmaz insanlardan biriydi. Benimle gerekmedikçe diyalog dahi kurmazken gün boyu torunuyla vakit geçiriyor, daha sonra Reyhan adındaki süt anne kadına bebeğimi emanet ediyordu. Birkaç gündür iyi olmadığım için oğluma yaklaşmamıştım. Biraz da hasta gibi hissettiğim için ona bir şeyler bulaştırmak istemedim.

SOLUDUĞUM KORKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin