İnci rüyalar alemine ayak bastığını hissetmişti. Çocukluğundan beri mistik kimliğiyle kurduğu ilk ve tek bağı burasıydı. Rüyaları her zaman çok canlı ve ayrıntılıydı. Kabusları da öyle. Öyle ki ağlayarak gördüklerini annesine anlattığı ilk seferde annesi onun rüyalar alemiyle yakından bir bağı olduğunu hissetmişti. "Anneannen de senin gibiydi." demişti. Bu yüzden İnci, rüyasında sıcak kumlara ayak bastığında bunu gerçekten yaşıyormuş gibi hissetti. Çöl rüzgarı saçlarını savururken İnci sıcak kumların üzerinde yürüdü. Beyaz teni güneşin altında yanıyordu. En azından ona yanıyormuş gibi hissettiriyordu.
"Burada kimse yok mu?" diye bağırdı.
"Bağırmasan da seni duyabiliyorum."
Ses hemen arkasından gelmişti. Kendi içinde eko yapar gibi çıktığından İnci korkudan hızla arkasını döndü. Hemen o anda karşısında bir kadimin durduğunu anladı.
"Sen Amatrana'sın." dedi.
"Öyleyim." diye yanıtladı kadim ruh.
"Ve sen de Ayla'nın zihnindesin. İzinsiz olarak."
İnci bir anda gerildiğini hissetti.
"Ben. Bilerek yapmadım." dedi zar zor.
Sıcak onu tüketiyordu.
Amatrana bir süre delici bakışlarını İnci'den ayırmadı.
"Sana inanıyorum ama yine de burada olmamalısın."
"Nasıl çıkacağımı bilmiyorum." dedi umutsuzca.
"Rüyalar aleminde sadece bir gezginim."
Kadim ruh anlayışlı bir şekilde gülümsedi.
"Gerçekten öylesin. Bu durumda belki Nila'nın yani Vera'nın sana yardımı dokunabilir. O zamana kadar hoşça kal Rüyagezen."
Amatrana, İnci'yi göğsünden nazikçe itmişti. İnci düşerken kumların arasında bir boşluğun açıldığını ve onu içine çektiğini hissetti. Bağıramadan kendini rüyalar aleminin farklı bir yerinde buldu.
İnci, gerçek anlamda sokakta olmadığını biliyordu. Bulanık görüşü ve zamanın farklı aktığını hissettiren hava ona hala rüyalar aleminde olduğunu söylüyordu. Arkasından birinin geçtiğini hissetti ve hızla o tarafa doğru döndü ama orada kimse yoktu. Sonra hızla diğer tarafa döndü ve ona bakan bir çift siyah gözle karşılaştı. Karaltı başını hafifçe yana eğmiş onu izliyordu. Yağmur yağmaya başlayınca İnci sırılsıklam olmasına rağmen oradan kıpırdayıp gidemediğini hissetti. İkisinin arasındaki ölümcül sessizliği kesen çığlıkla karaltı o tarafa doğru döndü ve koşmaya başladı. Bir kızın çığlığına benzediği için İnci ne olduğunu anlamadan kendisini karaltının arkasından koşarken bulmuştu.
"Sen! Oradaki, dur!"
İnci bir yandan koşarken bir yandan da karaltıya sesleniyordu. Sonunda onu bir binaya girerken gördü. Kapı açıktı. Hemen karşısında bir merdiven vardı. İnci içgüdüsel olarak o merdivenlerden aşağı inerse kendisini korkunç bir şeyin beklediğini biliyordu. Tam vazgeçecek ve uyanmaya çalışacaktı ki kızın tekrar çığlık attığını duydu. İnci, derin bir nefes alıp merdivene damlattığı sulardan kaymamaya çalışarak aşağı indi.
Aşağısı zifiri karanlıktı. İnci soğuğun gerçek olmadığını bilmesine rağmen zangır zangır titriyordu. Belki de korkuyordu. Çünkü kalp atışlarını duyabiliyordu. Uzaktan gelen ışıkla İnci temkinli bir şekilde o yöne yürümeye başladı. Birkaç adım atmıştı ki İnci uyanmaya başladığını hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döngü Bozan (gxg)
FantasyKoruyucuların hikayesi binlerce yıldır anlatılır. Onlar içlerinde kadim ruhlarla doğarlar ve efendileri için ölümüne savaşılar. Sonunda son nefeslerini verdiklerinde bir yenisi doğar ve böyle devam eder Mistiklerin hikayeleri. Ayla doğduğu ilk günde...