Sonbaharın bitmesine az kalmıştı. Uzun bir çekim günü olmuştu. Kaprisli ve kendini biraz üstün gören, bazen kendini çok fazla önemli hisseden insanlara denk gelmek bu işin bir parçası olsada, hayatımı fotoğraf çekimlerinden kazanmak beni mutlu hissetiren durumdu. Babam bizim için önemli olan her güzel anımızı, çocukluğumdan beri, doğum günlerimden, mezun olup ilk işe başladığım güne kadar kareye alırdı. Tahmin edeceğiniz üzere büyük bir fotoğraf albümü vardı. Fotoğraflara dökülmüş her anın " Hayatımızın sergilendiği yol haritamızın, ölümsüz noktalarından biridir" derdi. Bilinç altıma yerleştirdiğim için mi? Ya da başka bir nedeni mi var hic bilmiyorum. Babam o fotoğraf makinasını bana hediye ettiği günden beri çekim yapmak, insanları görsel olarak ölümsüz kılmak işim haline gelmişti. Babamın bırakacağı en büyük miras bu olabilirdi. Para kazanmak için istemediğim bir mesleğin içinde mücadele etmektense, kendi yolumda yeteneğimle devam edip, bu dünyanın olmamışlarında boğulmaktan kurtuluyordum. Ama tabiki insanın yetenek geliştirmesinin gerekli olduğunu bir çoğu kötü şartları yaşayarak öğrenmek zorunda kalır. Önceden uyarılmış olsada, başına bunun eksikliğini hissedebileceği bir olay gelmeden karar mekanizmasını değiştiremez. Hatalarından oluşup, sonunda doğru yolu bulacağı ve yorulacağı bir girdap haline dönüşür.
Bende uzun süredir yalnızlığı tercih eden, insan kalabalığına zorunda kalınca giren ve düşüncelerimi başka birinin görüşü altında kalmadan ömrünü geçiren biriydim. Yanımda sadece fotoğraf makinası için lens alırken tanıştığım, sosyal medyada belirli bir takipçi kitlesine sahip olmuş, insanlara videolar ve resimler çeken Tolga adında bir arkadaşım vardı. Oda benim gibi üstünde emek olan herşeyin güzel kokusu olduğuna, emeğini gerçek olan şartların gözetimi altında kazanan insanın, hayat okyanusunda nadir bulunan mücevher gibi olduğuna inanırdı. Dost dediğiniz kişiler size ayna olabiliyorsa yaşantınızda doğru olan bir noktada var oluyordur.
Deneyim ve tecrübe kazanılırken ağızda acı tat bırakan bir ilaç gibiydi. Fakat sonrasında duygusal olarak çöküşte olmaya yaklaştığım her acıya panzehir olarak beslediğim bir kurtarıcıya dönüştü.
Çekimin bitmiş olduğunu karşımda duran modele söyledim. Teşekkür etmesini bekliyordum. Fakat yüzüme bile bakmadan saçlarıyla oynarak sağa döndü ve gidip sandalyesine oturdu. Dedigim gibi bazı insanlara katlanmak işimin bir parçası. Her yapmak zorunda olduğunuz mesleklerde görmek istemediğiniz ama konuşmanız gerken kişiler gibi. Birkaç şey söyleme gereği hissetmiştim. Tavırlarıyla alakalı duyduğum rahatsızlık için. Fakat onda hiç birşey değiştiremeyeceğim ve konuşmamın bir işe yaramayacağı aklımdan geçti. Başka birinin, bazı gerçekleri yüzüne vurması için onu serbest bırakmıştım. Bazı doğrular sessiz çığlıklarla parçalanır. Söyleyecek cesaret bulabilirsiniz fakat çok nadir zamanda görüşeceginiz birine karşı bu cesareti kullanmak ve kendinizi riske atıcak bir hamlede bulunmak mantıklı gelen bir hareket değildi. Kaybedeceğin şeyler kazandıklarına değdiği zaman bu cesaret kullanılmaya hak kazanır hale gelir.
Tripoodu kaldırdım. Işıkları toparlıyordum. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde kullandığım bütün malzemeleri çantama koyuyordum. Etrafımda firmanın sorumlu tuttuğu kişiler birbirlerine birşeyler fısıldıyorlardı. Yarısının işimi eleştiriyor oluşu ve diğer yarısınında memnun olmadıklarını konuşmaları muhtemeldi. Çoğu zaman böyle olmuştu. Çalıştığım müşterilerimin üçte ikisinin aslında ne istediğini bilmemesi gibi. Benzer durumların paralel yansımasıydı. Fakat yaptığım her işte bütün bilgi birikimimi elimden geldigince kullandığım için, vicdanım her eleştiriyi kaldıracak kadar güçlüydü. Vicdanını kararlarında elçi olarak gören insan, uykularında kabuslarından uzak bir seyahate çıkar. Fakat her kabusu kolay bir şekilde onun peşini bırakmaz.
Elimde lensle düşünürken hareketsiz vaziyette bir noktaya dalmıştım. Bir sesle irkildim. Bana işi veren marka sahibinin sesiydi. Bana doğru yaklaşıyordu. Güler yüzlü bir şekilde elini uzattı. Bende bir adım yaklaşıp elini sıktım.
"Herşey için teşekkür ederim Engin. Biraz yorucu bir çekim oldu. Ama herşeyden memnun kaldık" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL ŞEYTANI
HorrorPişmanlık bilmediğin korkuların uçurumunda en karanlık gecede yatar.