on beş

530 66 14
                                    

 | Devran'dan

Bir kere daha aramamı açmadığında panikle telefonu kapadım. Akabinde Altuğ'a bakıp "Telefonunu verir misin?" diye sordum. İçkisinden bir yudum daha aldı ve ağır ağır başını sağa sola salladı. "Sadece bir dakikalık işim var."

"Olmaz." dedi, çakır keyifle, "Bugün telefonumu isteyen, yarın..." derin bir sükunet olduğunda "Yarın?" diye sordum. Kafasını zor bela içkisinden kaldırıp bana baktı. "Yarın neler neler ister."

"Neler neler isterim?" dediğimde yüzüme bir müddet baktı. Ardından etrafta göz gezdirip düşünmeye başladı. Birkaç saniyenin ardından gözlerini gözlerime dikerken "Ne konuşuyorduk?" deyince sıkıntıyla iç çektim.

Belki de hiç dinlememişti.

"Lal'i aramam gerekiyor." az önceye kıyasla bu defa umursamazca davranıp masadaki telefonunu bana uzattığında "Bazen bipolar olduğunu düşünüyorum." deyip telefonu aldım. Çok geçmeden şifresini girip telefonu açtığımda rehbere ulaşıp ezbere bildiğim numarayı tuşlamaya başlamıştım. "Senden sonra ben de Mayıs'a sesli mesaj göndereceğim." diyen Altuğ'a göz atıp sandalyemi geri ittim ve ayağa kalktım. "Sesimi duymadan uyuyunca çok üzülüyormuş."

Üç buçuk yıl önce sevgilisini kaybettiğinden dolayı, durumu kaldıramadığı için, bir müddet tedavi görse de sarhoş olduğunda böyle söylemleri olabiliyordu. İki yıl önceye kıyasla artık halüsinasyon görmüyordu, sadece durumuyla dalga geçiyordu. İyiye gidiyor muydu bilemem ama geriye gitmediği kesindi. O yüzden şimdilik kimse müdahale etmiyordu.

Salonda boş bir köşeye doğru giderken aramanın onaylanmasını bekledim. Bir çaldı, iki çaldı, üç çaldı... En nihayetinde arama reddedildi. Arkamdan Altuğ "Telefonun başında çaresiz bekliyorum," diye girince stresten çenem kasılsa da müdahale etmedim. Hızlı hızlı bir kere daha aradım ama yine açmadı. "Bekliyorum ama çalmayacak biliyorum,"

"Sence ne yapmam gerekiyor?" derken göz ucuyla ona baktım. Masaya yatmış, içki bardağının dibinde kalan sıvıya bakıyordu. "Aslında alkolden nefret ediyordum." diye mırıldandığında ondan tavsiye alamayacağımı anladım. "Annem çok içiyordu. Bu yüzden hep evdeki bütün şişeleri yıkıp dökmek isterdim. Şimdi neden böyle oldu?"

"Tabii ya, anne." dedim, başımı şiddetle sallarken, "Lal'in annesini aramalıyım."

"Ben de Mayıs'ın annesine gitmiştim. Elini öpüp özür dilemek için ama beni görünce suratıma buz dolu suyu fırlatmıştı." bu gece kendime öncelik verdiğimden Altuğ'u kale almadım. Gittim onun telefonunu masaya koydum ve kendiminkini aldım. Ardından haftalar önce tanıştığım kadının numarasını aramaya başladım. Eğer konuyu dernekler arası toplantıdan Lal'in diziden ayrılmasına getirebilirsem birçok şey hallolurdu. Kızı gitmesin diye çaba gösterirdi.

"Buz dolu su," diye tekrarlayan Altuğ'la sessiz olmasını söylemek adına dudaklarımı aralamıştım ki aklıma bugünkü su olayı geldi. "Çok ağlamıştım."

"İnci'de çok ağladı." dedim, kendi kendime, "Neden o kadar abarttı?"

"Canım yanıyor." diyen arkadaşıma hitaben olumlu mırıltılar çıkarıp bulunduğum numaranın üstüne tıkladım. "Benim canım Mayıs'ım," kesinlikle sarhoş olmuştu. "Keşke ölmeseydin."

Arama kısa sürede onaylandığında "Feyza Hanım," diye söze girdim. "Umarım rahatsız etmiyorumdur."

Önce bunu sonra İnci olayını netleştirip halledecektim.

|

Kraliçe'm: Beni yalnızca bir kere ziyarete geldin

Kraliçe'm: Şimdi gitmekte nereden çıktı?

Parade of Stars | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin