Bu acı son ile gözlerimi kapattım ve en büyük pişmanlığım olarak babamdan içten bir şekilde özür diledim. "Baba, senden çok özür dilerim. Biliyorum, bu beni affetmen için yeterli değil ama beni duyuyorsan şunu bil ki çok pişmanım. Senin hakkında düşündüğüm şeyler, sana dediklerim... Ben gerçekten çok özür diliyorum."Ve gözlerimi açmadan kötü ruhun boynumu kırmasını bekledim.
Beklemeye de devam ettim ama hiçbir şey olmadı.
Üstüne kötü ruhun attığı çığlıklar yankılanmaya başladı. Merak ile gözlerimi araladım ve gördüğüm görüntü ile dehşete düştüm.
Kötü ruh şuan küle dönerek yok mu oluyordu? "Lanet olsun! Sizi zavallı piçler! İn-guk, seni tekrar bulacağım ve bu sefer geberteceğim!" Diye bağırırken en sonunda kaybolmuştu. Bu nasıl-
Yanımdan gelen cam kırılma sesi ile refleksle ellerimi yüzüme koyarak gözlerimi kapadım. Ben daha demin hareket mi etmiştim?
Neler oluyordu böyle?
"Yunam, prensesim iyi misin?" Duyduğum bu ses ile ellerimi yüzümden çekip gözlerimi açtım. Ardı ardına olan şeyler küçük dilimi yutmama yetebilirdi ama abim buna izin vermeden üzerimde ki kırık camları dikkatlice silkeleyip oturur pozisyonuna geçmeme yardım etti.
Rüya mı görüyordum? Bu olan şeyler gerçek miydi? Bu nasıl olmuştu? Ben nasıl hareket etmiştim? O cam nasıl kırılmıştı? O kötü ruh nasıl küle dönüşerek yok olmuştu Ve neler oluyordu?
Beynimde milyonlarca soru yankılanıyordu.
Abim omuzlarımdan tutarak beni kendime gelmem için hafifçe sarsmıştı. Ben ise beynimde ki bu soruları bir kenara bırakarak ruhsuzlaşmış bakışlarımı abime çevirdim. Kendime geldiğimi gördüğünde ise büyük bir rahatlama ile bana sarıldı. Bende bu olanlara inanamayarak abime sarılmış ve tekrardan ağlamaya başlamıştım. Kollarımı sanki kaçacakmış gibi beline sıkı sıkı dolamıştım.
"Şşşh, geçti. Artık güvendesin prensesim. Korkma artık." Diyerek kafamı öptü. Nasıl korkmayaydım? Resmen her şeyin bittiğini sanmıştım.
Ben sakinleşene kadar sıkıca sarılmaya devam etti. En sonunda hafifçe geri çekilip gözyaşlarımı sildi. "Abi, daha demin olanların mantıklı bir açıklaması olmalı değil mi?" Sıkıntıyla bir nefes aldı ve alnıma öpücük kondurdu. "Var, mantıklı bir açıklaması var." Dedikten sonra ayaklandı. Bende onun peşinden ayaklanıp sorgularcasına baktım.
"Peki ne?" Dedim merakla. O ise yutkunup bana döndü, bakışları hüzünlüydü.
Derin bir nefes alıp verdi. Sonrasında da kafasını yukarı çevirdi. "Baba..." Baba mı? Babam ne alakaydı şimdi?
İstemsizce kaşlarımı çatarak bakmaya devam ettim. "Babam ne alaka abi?" Dedim kolundan tutarak. Bakışları bana döndüğünde ise burukça gülümsedi. "Babam yaptı Yuna. Babamız yaptı. O kurtardı bizi." Dedi ve tekrar bana sarıldı. Ben ise hala anlamayarak bakmaya devam ettim.
"İyi de nasıl? Babam bizi nasıl kurtardı abi?" Diyerek hafif ayrılıp göz göze gelmemizi sağladım. "İradesi sayesinde. Kabul etmedi. O kötü ruhun bedenini tamamen ele geçirmesine müsade etmedi. Şu anda bizi izliyor ve duyuyor." Diyerek ayrıldı ve babama seslenmeye başladı.
Duyduğum şeyleri hâlâ idrak edememiştim. Ayrıca babam şu anda bizi gerçekten görüp duyuyor muydu?
Hızla babama seslenen abimin yanına gittim ve bir umut titreyen dudaklarımı aralayıp babama seslendim. "Baba.. Bizi gerçekten de görüp duyuyor musun? Eğer duyuyorsan, ben senden çok özür diliyorum. Sana çok büyük haksızlıklar ettim. Hadi gel, lütfen. Tamam affetme, kız, bağır, çağır. Ama izin ver abimle seni bir kere görelim." Çaresizce ağlamaya başladım.
Bunu gören abim, elini omzuma atarak beni kendine çekti. "Deme öyle prensesim. Deme öyle." Ardından benden ayrılıp tekrar babama seslenmeye başladı.
"Baba... İzin ver, seni görmemize izin ver. Yıllardır bundan uzak kalmış bu oğluna izin ver. Yıllardır ailesine hasret kalmış oğluna izin ver. İzin ver ki babasını ve kardeşini tekrar bir arada görsün. Yalvarırım baba..." O da dayanamayıp çaresizce yere çökmüş ve gözyaşlarının salınmasına izin vermişti.
Neden gelmiyordu? Neden bir kez de olsun kendini bize göstermiyordu? Niye?
Abimin yanına gidip sarıldım, o da bana sarılınca bir süre öyle kaldık. İkimiz de kafalarımızı birbirimizin boynuna gömmüştük. İkimizde birbirimizin kokusunu içimize çeke çeke ağlıyorduk. Ama sonra bir şey oldu, kafamda yabancı bir el hissettim.
Korku ile abimden ayrılıp ellerimi yumruk yaparak yüz hizama getirdiğim de gördüğüm yüz ile dona kaldım. Ellerimi yavaş yavaş indirirken içimde bir şeylerin koptuğunu hissedebiliyordum.
Nefeslerim hızlanırken içime doğan sevinç kırıntıları ile yanımda ki en az benim kadar duygusal olan abime çevirdim.
Özlemle bakıyordu yıllardır görmediği, göremediği adama. "Baba.." Dedi ama derken ki sesi o kadar güçsüzdü ki ben bile zar zor duymuştum. Bakışlarım tekrar babama döndüğünde onun da gözünün dolduğunu fark ettim.
Gözlerinde ki yaşları fark etmememiz için hızla kırpıp açtı ve gülümsedi. "Çocuklar." Dedi kollarını iki yana açarak. Biz de hiç vakit kaybetmeden hızla sarıldık karşımızda ki adama.
Çok özlemiştim. Hem onu, hem bu üçlü sarılmamızı.
Ben uzun zamandır babamın ve abimin bu sıcaklığına hasret kalmıştım. Abim ise sadece sıcaklığımıza değil, her şeyimize hasret kalmıştı.
Bizim sarılmamıza karşılık babam da kollarını sımsıkı sarmıştı. Yılların biriktirmiş olduğu o özlem ile sıkıca sarılmaya ve sessizce ağlamaya başlamıştık.
Uzunca süren bu sarılmanın ardından hiç istemesekte birbirimizden ayrılmıştık. Ama babam bu seferde teker teker bizi öpmeye başlamıştı.
Abim babamla gönül rahatlığı ile hasret giderirken, ben duyduğum bu pişmanlık ile onlara bir tık uzaktım. Bunu fark eden abim ise babama dönüp imalı bir bakış attı.
Babam huzurla gülümseyerek beni kolumdan tutup yanına çekti. "Senin suçun değildi Yuna. Nerden bile bilirdin ki? Hem öyle davranmakla haklıydın. Bu düşünce sayesinde yıllarca kendini korumayı başardın. Ve yine aynı düşünce sayesinde beni kurtardın."
Hızla göz yaşlarımı silip ona baktım ve kafamı sağa sola salladım. "Seni ben kurtarmadım baba, sen bizi kurtardın. Eğer kurtarmasaydın o kötü ruh beni çoktan öldürüp güçlerimi almış ve diğer avcıları öldürmeye başlamıştı. Bizi kurtaran kişi ben değil sendin."
Sonrasında da abime döndüm ve ona sordum. "Haksız mıyım abi?" Ben bir beklenti ile ona bakarken, o sadece dudaklarına fermuar çeker gibi yapmıştı. Ona göz devirip bizi huzurla seyreden babama döndüm.
"Hayır benim aslan kızım. Sen kurtardın beni. Bir şeylerin farkına varmamda sen yardım ettin. Eğer sen o an içten bir şekilde bana seslenmeseydin, ben hiçbir şey yapamazdım." Diyerek saçlarımı okşamıştı. Sonra da gözyaşlarını silip ayaklandı. Bizde babamın peşinden ayaklanıp ne yapacak merakı ile onu izlemeye başladık.
"Hadi Yuna, gitme vakti. Diğerleri bizi bekliyor." Dedikten sonra abime dönmüştü. Ardından onlar için olan bu sonuncu buluşmaya inat sıkıca sarıldılar. Onlar son kez sıkıca sarılırken bende onları son kez böyle göreceğim için doya doya izledim. Ardından babam geri çekilip elini abimin yanağına koydu. "Hiç değişmemişsin oğlum." Abim aldığı bu iltifat karşısında hafifçe gülüp babama tekrar sarıldı.
Artık gitme vaktimiz geldiği için istemeselerde ayrılmak zorunda kaldılar. Bende abim ile kısaca vedalaştıktan sonra gitmek için hazırlandık.
___________________________________________Selamlar efendimmmm. Nasılsınız? Ben pek iyi değilim. (Çünkü yarın pazartesi.)
Neyse diğer bölümde görüşürüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shifting Nöbetim
RandomDört yıldır shiftingi deneyen Neslihan'ın başarısız denemeleri bir gün son bulur ve kendini The Uncanny Counter gerçekliğinde bulur. Bakalım Neslihan'ın, ya da dr'de ki adı ile Yuna'nın başına ne gibi olaylar gelecek? Omuzlarına binen bu yükü taşıya...