8.Bölüm ..

144 6 0
                                    


...

2 hafta sonra,

Gece'nin ağzından,

Mutluluk neydi?, nasıl mutlu olunur bilmezdim. Mutluluğun varlığına bile inanmazdım. Yüzümü güldüren hayat hemen arkasından ağlatır. Ve evet gülüyorum hatta çok gülüyorum mutlu olmadığım zamanlarda bile gülüyorum. Çünkü hayat acımasızca gülmeyi öğretmişti. Zayıf yanlarını gördükleri zaman seni ordan vuran insanlar vardı. Sende kendi yaralarını acımasız bir gülümsemeye üstünü örtmeye çalışan. Sahte mutluyumlar falan işte.
Sonra, sonra birşeyler oldu. Onu tanıdım varlığı bile mutluluk veren birini tanıdım. Hiçbir şey yapmasa bile sadece onun yüzüne bakmak bile mutluluk veriyordu. Mutluluğun bu kadar basit birşey oldugunu asla düşünmezdim. Hele ki bir insanın sana mutluluk vereceğini hiç düşünmezdim. Kediler, köpekler, kuşlar, böcekler hepsi sana mutluluk verirdi ama bir  insanın seni mutlu edeceğine asla inanmazdım. Üstelik senin mutluğunu elinden alırlardı.

Şimdi ise bana mutluğu bir insan veriyordu. Bu mutluluk içinde herşeyi barınıyordu. Sevgi, güven, huzur, sadakat ve aşk... Hepsi mutluluğun birer parçasıydı ve şimdi o mutluğa sahiptim. Ve bir gün toz olup uçağından çok korkuyordum.

Evet yanımdaydı beni yalnız bırakmamıştı. Her zaman yalnız olduğumu düşünsem bile şimdi kendimi yalnız hissetmiyordum çünkü yanımdaydı ve bu beni delicesine mutlu ediyordu.

Uyanmamın ardından iki hafta geçmişti. Uyanıkken yatakta durmak işkence gibi geliyordu. Her yerim tutulmuş sanki, ağrıdan yerimde duramıyordum.
İki hafta sonunda sonunda doktor ayağa kalkabileceğimi söylemişti. Ve bu sayede Korel bana yardım ediyor ayağa kalkmamda sonra ise bahçeye indiriyor, biraz kendime gelmemi sağlıyordu. Ve yine hastane bahçesindeydik. Bir tane bankta oturmuş çocukları veya gelen geçen insanları izliyorduk. İkimizde konuşmuyor sadece susuyorduk. Ama yalnız değildim. Buna şaşırsamda yanımda duruyordu ve bu süreçte beni hiçbir şekilde yalnız bırakmamıştı. Hatta Mert'in dediğine göre sürekli başımda beklemiş yemek falan yemiyormuş. Eğer işi olduğu zaman ise muhakkak kapıya bir kaç adam yerleştirirmiş. Bazı akşamlar bahçeye çıkıp içiyormuş, delice ama kafasını dağıtmak için. Neden ama beni neden bu kadar düşünüyordu?
Benden neden intikam almak yerine yanımda duruyordu. Yanımda durması güzeldi ama ben ona ihanet etmiştim neden bana iyi davranıyordu?
Bişey sorucam dedim ve yüzümü parkta oynayan çocuklardan çekip yüzüne baktım. "Sor..!" Dedi başını hafif sallayarak.

Şey diyecektim, neden yanımdasın?
Senin yerinde kim olursa olsun asla böyle davranmazdı. Neden peki beni önemsiyorsun?
-Seni önemsemiyorum yardıma ihtiyacın var ve görüyorum ki kimsen yok yani ben olmasam şuan dışarı bile çıkamazdın. Ve bir başka sebebi ise benim yüzümden vuruldun seni koruyamadım özür dilerim benim yüzümden bu kadar can çekiştin.
Asla ama asla beklediğim cevap bu değildi. Şaşırmış bir şekilde ona bakıyordum. Ne yani kendini suçlu hissettiği için miydi?
Senin bir suçun yok, ben kendimi koruyamadım. O yüzden keşke bunun için kendini bu kadar yormasaydın.dedim aniden.
Çok konuşuyorsun be kızım yine. Hadi içeri geçelim geç oldu biraz dinlen sen, hem benim birkaç isim var diyerek ayağa kalktı ve elini uzatıp hadi dedi.

Saat kaç? dank diye bu soruyu sordum. Ve hemen kolunu çevirerek kolundaki saate bakarak altıyı çeyrek geçiyor dedi.
Teşekürler diyip uzattığı elini tutarak ayağa kalktım. Evet ayağımdan vurulmamıştım ama sağ kolumun fazla sarsılmaması içindi bana yardım etmesi ve üstelik sağ kolumu hâla kullanabilecek durumda değildim. Tabiki haklıydı kimsem yoktu yalnız bırakırsa suçlu hissederdi kendini. Ne bekliyordum ki zaten sana aşık oldum o yüzden yaşamını istiyorum seni yalnız birkmam demesini mi? Bazen saçmalıyordum.
Hadi? diye bir ses geldi.
Hıı! dedim anlamayarak yüzümü daldığım zeminden kaldırıp yüzüne bakarak
Kızım hadi sene nereye daldın yine bu kadar?
Yok bişey ya özür dilerim beklediğim için dedim ve elini tutarak ayağa kalktım.
Özür dileme demiştim sana çocuk gibisin. Sana özür dilemeyi yasaklıyorum. Deyip sol tarafıma geçip beni kendine yaslayarak hastanenin içine doğru yürümeye başladık. Ona bu kadar yakın olmak gerçekten zihnimi bulandırıyordu. Kokusu o kadar güzeldi ki insanı cennette hissettiriyordu. Tanrı'nın beni asla cennetine almayacağını biliyordum ve artık Tanrı'dan cennet falan istemiyordum. Zaten benim bir cennetim olmuştu ve onu benden almasın yeterdi bana.
Derken hastaneye girmiştik. Asansöre binip yukarı 3. Kata çıktık.
Asansör fobim olduğu için onun içine sokulurcasına kafamı iyice göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. Asansörden çıktığımızda ise zar zor yürüyerek kaldığım odanın yolunu tuttuk. Ve başım aşırı dönmeye başlamıştı. Odaya geldiğimizde ise beni direk yatağa bırakıp direk camı açmaya gitmiş ve gerçekten oda çok havasızdı.

Gece'nin Gölgesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin