3

458 33 146
                                    


kerem'den

barışın seslenmesiyle iliklerime kadar irkilmiştim. dıştan bir göz olarak bakınca vereceği tepkide çok haklı kalırdı fakat öyle bir durum yoktu. ne saçmalıyorum ki ben, altayla dip dibe ve el ele gülerek yemek yapıyoruz. tamamen saçmalık.

"kerem, bu kim ve bu halin ne?" sesini sakin tutmaya çalışarak sorduğunu biliyordum.

"barış! hoşgeldin sevgilim. bu altay, alt komşumuz. bana nasıl yapmam gerektiğini gösteriyordu, yemeği..." son kısma doğru sesim kısılmıştı.

barış özel hayatımızdaki sorunları dışarıya yansıtmaktan nefret ederdi, ki doğrusu da buydu bence. bu sebeple altaya döndüm, o da anlayan bir biçimde iyi akşamlar dileyip çıkıyordu ki barış seslendi.

"iyi akşamlar, alpay." bilerek yanlış söylediğine adım kadar emindim. hoşlanmadığı insanları sinir etmeye bayılırdı. altayın da gitmesiyle belimden tuttu ve kendine çekti.

"kerem, sevgilim bu neydi böyle aklım çıkacaktı yerinden."

"barış biliyorum izlenim olarak hiç hoş değil ama bana güven. bugün sabah geldiklerinde bir tık suratsız ayrıldık, o yüzden tatlı yapıp getirmiş. senin için sofra hazırladığımı duyunca da yardım etmek istedi. öyle yani."

dudağıma öpücük kondurarak gülümsedi.

"öyledir bebeğim, kanıtlamana gerek yok sana güveniyorum. sadece çok etrafında olmasa iyi olur." diyerek bu sefer de yanağımdan öptü.

onaylar nitelikte başımı salladım.

"çok aç mısın hayatım? ona göre hemen oturabiliriz?" diye sordum.

yüzünde pis bir gülümsemeyle konuştu, "yani, neye aç olduğuma göre değişir mi?"

yalandan omzuna vurarak ittirdim, "of barış, pislik yapma."

gülerek beraber sofraya geçtik. ardaya kalması için ısrar etmiştim. barış yabancı değildi sonuçta ama yalnız kalmamız için böyle zamanlarda mümkün oldukça çıkardı. bu akşam da ferdilerde olacağını söylemişti, ferdiler.

"eline sağlık güzelim benim. bir insan her konuda mı böyle yetenekli olur anlamıyorum ya." diyerek konuştu.

"ya abartma barış. yeniyor işte, sana öyle güzel geliyor." dememle elimi tutup öpücük kondurdu. elimi bırakmadan konuşmasına devam etti.

"günlerce seni konuşabilirim kerem, buna değersin."

siktir barış, oturup ağlayacağım şimdi. gözlerim hafiften doluyordu ve barış bunu anlayarak yanıma oturdu.

"güzelim, ağlaman için söylemedim ki. dökme o güzel gözünden yaş. kıyamam ki ben sana." diyerek gözlerimden öptü.

ona sımsıkı sarılarak kokusunu içime çektim. o kadar özlemiştim ki, bu sarılma inanılmaz iyi gelmişti. barış, babasının holdingini yönetiyordu. bir yandan da işletme okuyordu fakat okula pek uğradığı söylenemezdi.

yoğun işi sebebiyle eskisi kadar görüşemiyorduk. arada ben şirkete gidiyordum, arada da o ya fakülteye ya da eve geliyordu. ama hallediyorduk, isteyene çözüm hep vardı.

"bu kadar özlediğini bilsem her şeyi siktir eder gelirdim yanına. kerem neden beni çağırmıyorsun?"

"barış zaten çok yoğunsun, bir de ben yük olarak biniyorum sırtına."

ayıplarcasına yüzüme baktı, "sevgilim saçmalama. sen benim için yük değil bahşedilmiş bir ödül gibisin."

"barış öleceğim şimdi sevgiden yemin ediyorum."

the couple nextdoor | alker×arferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin