XIII. ʸᵒᵘ ᵇᵉˡᵒⁿᵍ ᵗᵒ ᵐᵉ

145 16 304
                                    

yukarıdaki şarkıyla bölümü okursanız daha zevkli olacaktır

-ˋˏ ༻❁༺ ˎˊ-

" Atomların kendi aralarında bağlanmasını çizgilerle gösterdiğimiz formülün adı molekül formülü değil miydi?"

Kahverengi saçlı öğretmen tebessüm etti.

" Hayır o yapısal formül."

Ryūnosuke uçlu kaleminin arkasındaki silgiyle defterindeki yanlışı düzeltti. Birkaç gündür yeni kimya öğretmenleri kendisine okuldaki etüt odasında özel ders veriyordu.

Ryūnosuke bu adamın etrafında olmayı seviyordu. Bir anda nefret ettiği kimya dersine bir hayranlık duymaya başlamıştı. Ve, doğruyu söylemek gerekirse o kadar kişinin arasından kendisinin özel muamele görmesi hoşuna gidiyordu.

" Sanırsam, bu kadar yeterli Ryūnosuke. Sınıftakilere yetişmeye başladın."

" Bu artık özel ders olmayacağının anlamına mı geliyor?"

Tecchou kıkırdadı. " Eğer istersen özel derslerimiz devam edebilir."

Ryūnosuke bu adamın özellikle de gülüşüne hayrandı. Maskülen ve kalın -ayrıca oldukça da seksi- olan sesi küçücük bir kıkırtıda bile kulağa hoş bir melodi gibi geliyordu.

" Olur, ben...çok isterim."

Tecchou telefonunu ve kalemlerini öğretmen masasının üzerinden aldı. Çanta taşımazdı. Pantolonun cepleri iş görürdü.

Ryūnosuke'nin oturduğu sıraya yöneldi, izin almadan kalemliği açtı, bu sefer mavi bir tükenmez kalem aldı ve cebine koydu. Ryūnosuke dikkatle öğretmeninin yaptıklarını izliyordu. Bu artık sık sık yaptıkları bir şey olmuştu. Tecchou öğrencisinin kalemliğinden kalem alır ve geri vermezdi.

Elini hafifçe Ryūnosuke'nin saçlarında dolaştırdı. Ryūnosuke'yi hoş bir ürperti sardı.

Tecchou sırıttı. " Görüşürüz yakışıklı."

" İyi günler sensei."

Tecchou etüt odasından çıktığında siyah saçlı genç gülümsemekten yanaklarının acıdığını farketti. Ryūnosuke ellerini yanaklarına götürdü. Sıcacıktı ve büyük ihtimalle kızarmıştı.

Resmen öğretmeni ile flörtleşiyordu.

Tecchou ona iltifatlar ediyor, saçlarına omuzlarına dokunuyor, bazen ona mesaj atıyor, hatta arıyordu bile!

Tüm bunlar Ryūnosuke'nin o kadar hoşuna gidiyordu ki...

Şu sıralar öğretmenine duyduğu garip ilginin kendisi de farkındaydı. Ve apaçık ortadaydı ki, öğretmeninin de ona karşı bir ilgisi vardı. Her ne kadar bu konuda vicdan azabı çekiyor olsa da, kendince bahaneler buluyor, kendi yorumuyla doğruları söylüyordu.

Birkaç aya on sekiz olacağım zaten, hem kendisi de bana boş değil, nişanlısı varken öğrencisiyle flörtleşmesi kendi suçu, vesaire vesaire...

Ve başka bir şeye odaklanmak, bulunduğu depresif ruh halini azaltıyordu.

Bu adamlayken Gin aklına bile gelmiyordu.

•••

Tecchou sırıttı. " Görüşürüz yakışıklı."

" İyi günler sensei."

Tecchou etüt odasından çıkarken sırtında hissettiği bakışları hissediyor, ve bu durum hoşuna da gidiyordu.

Balık oltaya gelmişti.

Derslerde sürekli bakışıyorlardı, kimyası bok gibi olan siyah saçlı öğrenci bir anda kimyaya takıntılı olmuştu, her teneffüs ona soru getiriyordu. Yine teneffüslerde öğrencisinin gözleri sürekli üzerindeydi. Ne zaman derste sözde nişanlısından bahsetse, ki bunu bilerek yapıyordu, Ryūnosuke'nin morali aşırı bozuluyor, kafasını sıraya gömüp dersi dinlemeyi bırakıyordu.

Şu an Tecchou emindi ki, eğer gidip Ryūnosuke'yi öpse, Ryūnosuke ona şüphesiz karşılık verirdi.

Hatta belki daha fazlası.

Bu da tam olarak kahverengi saçlının istediği şeydi zaten. Bunu daha önce Jouno'ya, Michizō'ya da yapmıştı.

Birisinin ona bağlı olması onu o kadar tatmin ediyordu ki.

İlk kurbanı Jouno Saigiku'ydu.

Jouno ile tanıştıklarında her ikisi de üniversitedeydi. Beyaz saçlı genç japon dili ve edebiyatı bölümündeydi. O ise kimya öğretmenliği okuyordu. Kendisi zaten çoktan bu bataklıktaydı. Neredeyse belki liseden beri. Kendi mallarını satacak duruma geldiğinde yanında duracak birisini istediğini farketti. Jouno'yla tanıştıktan sonra eve çağırıp bir iki mal vermesinin ardından, gerisi çorap söküğü gibi gelmişti.

" Hepsi o kadar aptal ki."

Okuldan çıktı ve arabasını parkettiği ara sokağa girdi. Michizō zaten arabadaydı. Kızıl saçlı gencin okulunda öğretmen olduğundan beri onu o okula götürüp getiriyordu. Kimsenin onları görmemesi için, arabayı olabildiğince tekin olmayan bir ara sokağa parkediyorlardı.

Şoför koltuğununun kapısını açtı ve bindi. Michizō hemen yanındaki koltuktaydı. Kulaklıkları takılıydı ve tamamen telefonuna odaklıydı.

Tecchou elini kaldırıp Michizō'nun kulaklıklarını çıkardı.

" Bir merhaba bile yok mu?"

Michizō cevap vermedi. Boş gözlerle telefonuna bakıyordu.

" Benimle konuşmak istemiyor musun Michizō?"

Kızıl saçlı yine cevap vermedi.

Tecchou sinirle güldü.

" Dün gece öyle demiyordun ama?"

" Kes sesini."

Michizō'nun ağlamaklı sesini duyduğunda Tecchou alaycı bir ifade takındı ve kızıl saçlarla oynamaya başladı.

" Neden keseyim ki sesimi Michizō? Yalvararak odama gelen sendin. Sana dokunmam için yalvardın. İstediğini verince de kollarımda uyudun yine. Yalan mı bunların hepsi?"

" Beni kendine bağımlı yaptın. İğrenç birisin."

Tecchou Michizō'nun boynuna doğru eğildi. Sıcak tene yumuşak öpücükler bıraktı.

" Senden ufak bir iyilik isteyeceğim bebeğim."

Tecchou'nun sakin sesi onu mayıştırırken, Michizō tekrar sesinin titremesine engel olamadı.

" Ne istiyorsun?"

" Lucy Maud Montgomery hakkındaki her şeyi."

Tecchou her konuştuğunda dudakları Michizō'nun boynuna değiyordu.

" Bu ne işine yarayacak ki?"

" Sadece benim değil, Jouno'nun da işine yarayacak."

-ˋˏ ༻❁༺ ˎˊ-

ssh tecchousunun gotunu sıkeyım boyle bir sey yazdıgım ıcın kendımden ıgrendım oghk

𝗌𝗈𝗎𝗍𝗁𝗌𝗂𝖽𝖾 𝗁𝖾𝖾𝗅𝗌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin