Özel insanlara sahip olanların koşuşturmacasının başladığı özel günler, kuryeler için de aynı şekilde anlamlı değildi. Onların, yetişmeleri gereken bir değil onlarca adresi vardı ve hiçbir adreste de uzun süreli kalamazlardı. O moto kuryelerden biri olan Hyunjin ise artık bugünkü son adresine gelmişti. Dikkatlice büyük buketi alıp çatı katında bulunan dairenin merdivenlerini çıkmaya başladı.
"Kim o?"
"Kurye."
Sesi, hâlâ takılı olan siyah kaskının ardından tam net duyulmayacağı için elindeki buketi sallayarak gösterdi. "Teslimatınız var."
"Herhangi bir şey sipariş etmedim."
Minho, kapıyı açtığında yüzüne doğru tutulan bukete anlamsızca baktı. Çeşit çeşit çiçek ve de eski sevgilisine attığı bazı fotoğrafları. Güzelce bir araya getirilmiş ve süslenmiş şekilde karşısındaydı. "Gönderen, alıcı ödemeli göndermiş." Anlamsız bakışları hâlâ çiçeğin üzerinde gezinirken, duyduğu cümleyle kaşını kaldırıp kuryeye baktı.
"Ne?"
Daha fazla kask içinde açıklama yapmaya dayanamayan Hyunjin, kaskını çıkarıp boştaki kolunun altına sıkıştırdı. "Bin civarı galiba tutarı. Durun bakayım." Çiçeği, kapı eşiğinde kısa kollu bir tişört ve şortla durduğu için kollarını göğsünde kavuşturmuş olan bedene tutturdu. Telefonu açıp bir şeyler yazdı ve ekranı, müşteriye doğrulttu. Gördüğünden sonra sadece oflayan Minho ise kuryeyi süzdü.
"Şu an üstümde bin civarı nakit yok. Siz, bunu tekrar gönderin. Ben de tüm bu göndermeler arası ücret ne kadarsa onu ödeyeyim. Buketi istemiyorum."
"Göndericinin kesin talimatı var. Almalıymışsınız. Ve ortasındaki kutuyu da açmanız gerekiyormuş." Tek nefeste hızla konuşan siyah uzun saç tutamlarını yarım at kuyruğu yapmış olan beden, tıkandığı için derin bir nefes aldı. Geri verirken soğuktan dolayı çıkan dumanı da karşısındaki müşteriye gösterdi. "Hava çok soğuk. En azından siz kutuyu açana kadar içeri geçebilir miyim?"
Artık şaşkınlığını ifade etmek için kaş kaldırmak yeterli gelmediğinde "hah" sesi çıkartan Minho, kapı eşiğinden çekildi. Eliyle içeriyi gösterip bir yabancının geçmesine izin verdi. "Sanırım kek yapıyordunuz. Bir dilim alabilirim." Üstündeki siyah uzun montu çıkarıp tekli koltuğun üstüne bıraktı. Açık mutfak olduğu için fırından gelen kokuları takip etmiş ve ev sahibine dönmüştü. Ne kadar arsız gözüktüğünü göz ardı etmişti. Zaten bir şeylere fazla takan biri olmanın hiç iyi yanını görmemişti ki Hyunjin.
Elindeki buketi, mutfaktaki küçük masaya bırakan ev sahibi ise küçük kutuyu bulmaya çalıştı. "Yeniden. Lütfen." İki kelimenin yazdığı not kağıdı ve meslek legolarından öğretmen olanı görünce gülümsemesine engel olamadı. "Galiba çiçeği almayı kabul ettiniz. Geri ödeme olarak bir fincan kahve ve kek alabilirim." Karşındaki sandalye çekildi ve kurye, görüş alanına girdi.
"Ha bu arada ben, Hyunjin."
Kendisine uzatılan uzun ince parmakları tutup nazikçe salladı. "Minho ben de. Memnun oldum." Sonra ayaklanıp hâlâ fırın içinde olan keki, kalıbından çıkardı. Üstüne hazırladığı sosu döküp kahve makinesinin başına geçti. "Galiba kek ve kahveden, iş verenine de göndermem gerek. Sorun etmeyecekler mi? Ödeme almamanı?"
Tekrar salonun ortasında dikilip bir şeyleri inceleyen Hyunjin, omuz silkti. "Ofiste kimse kalmadı. Herkes, sevgililer günü için bir yerlerde. Kimsenin bu siparişten haberi bile olmadı yani." Televizyonun yanındaki kitaplıkta ters çevrilmiş bir fotoğraf çerçevesi buldu. Göndereni de bulmuş gibiydi. Hâlâ mutfakta kalan kızıl saçlının, saç rengi bir iki tık daha koyuydu fotoğrafta. "Eski sevgilim." Evindeki yabancının yanına gidip çerçeveyi alan Minho'nun bakışları, fotoğrafta omzuna yaslanan kişiye kaydı. Tıpkı siyah saç tutamları gibi siyah bir bere takmıştı ve uyuyacak gibi mayışıktı. O günden birkaç gün sonra bir gece yarısı çözüme ulaştıramadıkları kavga yüzünden ayrılmışlardı.