1

235 33 34
                                    

"Yürü."

Jeon Jungkook, motor sevdalısı, spor sevdalısı  çocuk. Koluna giren iki gardiyan ile yürümeye başladı. Her adım attığında gerisinde kalan demir kapılarla gözünden yeniden yaş düşerken, sinirle yüzünü omzuna sildi. Ağlaması yanlıştı. Ağlayamaz dı. O güçlü, cesur ve cesaretli bir baskın omegay dı. Yeniden kilidi açılan bir kapıdan daha geçti.

Arkasında bıraktığı pislikten bir adım daha uzaklaşarak ilerledi. Buraya, bu pisliklerin ocağına hiç gelmek istemezdi. Fakat kader onu buraya çağırmıştı. Her şey babasını, üvey annesinin ve dayısı olarak gördüğü adam ile beraber öldürdüğünü duyduğunda değişmişti.
Üvey annesi, kaltaklık yaparken yakalanmış daha sonra ise erkek kardeşinden yardım istediğinde, kocasını öldüreceğini bilememişti.

Jungkook, çoğu şeyden habersiz babasını ararken eve gelmiş duyduğu bağırma sesleriyle, her şeyi anlamıştı. Uyuşturucu içmiş olan dayısı ile üvey annesi kavga ederken bir birini suçlayan ikilinin arasında ateş yükselmiş, adam bir anda belinden silah çıkararak kız kardeşine doğrultmuştu. Jungkook ise vicdanını kenara koyamamış, hızla adamın elinde ki silaha atılmıştı. Arada hırsla dönen silah patlamış adam yere serilmişti. Adam ölmüş, üvey annesi ise mahkeme de kasıtlı yaptığını söyleyerek Jungkooktan da kurtulmak istemişti. Öyle de olmuştu.

Mahkemede adam öldürmekten 42 yıl hapis cezası aldığında çok fazla inkar etmiş, hiç bir şey sonucu değiştirmemişti. Omega olması bile...

Şuan ki Kore'de günümüzde ki düzenden daha farklıydı. Teknolojinin geliştiği dönemde omegalar farklı bir hapishane de bulunurken, alfalar ve betalar da farklı bir hapishane de tutuluyordu. Fakat Jungkook'un 'baskın omega' olması, suçunun fazlasıyla ağır olması, kendisini alfaların arasında bulması ile sonuçlanmıştı.

Rutubetli ortamda üzerindeki turuncu tulum ile yürürken ellerini oynattı, kelepcelerden dolayı yara olmuş dövmeli bileğine baktı.

Ağlasa da, ağlamasa da artık burası onun eviydi. Ya da sadece kendisi böyle düşünüyordu...

Önüne geldiği kapıda durdu, kapı açılır açılmaz hızla itilmesiyle tökezlerken, sinirle arkasını döndü "Yavaş lan." Kendisine kibirle bakan gardiyan karşı konuştuğunda arkasını dönüp kendisine bakan beş kişiye göz gezdirip yeniden önüne döndü. Arkadan gelen bir gardiyan eline yastık, battaniye ve yorgan sıkıştırdı. Ciddili anlamda artık buradaydı.

"Sana tavsiyem, o güzel feromonlarını ortalıkta kullanma yoksa götünü sikerler."

Alayla konuşan gardiyana atılacak ken eline eşya veren gardiyan önüne atılıp battaniyenin altından elini aldı. Hızla kelepçeyi çözerek geri çekildi. "Kendine dikkat et." diğerine göre daha ılımlı olan gardiyan gülümseyerek geri çekildi. Ardından büyük bir sesle kapanan kapıyla arkasında ki beş kişiye döndü.

"Merhaba." Diyerek kafasını salladı karşıda ki beş kişiden cevap beklemeden odada bulunan altlı ve üstlü ranzalardan ortada'kinin altının boş olduğunu gördü. Oraya ilerleyerek çarşafı kenara koymuş ve yatağın üzerine uzandı.

"Aleyküm selam." tam gözlerini kapamış'ken gelen sesle gözlerini açarak doğruldu. Kendine  merakla bakan beş kişiyi gördüğünde fazlasıyla şaşırdı. Demin hepsini farklı farklı yerlerde gördüğüne emindi. Şimdi hepsini tek bir yatakta oturmuş kendisine bakan gözler, cevap beklerken daha fazla bekletmek istemedi.

"Jeon Jungkook." Beş kişiye ithafen konuşurken aralarında kediye benzeyen siyah uzun saçlı adam "Min Yoongi" onun kendisini tanıtmasıyla bir anda geri kalanlarda kendini tanışmaya başladı. Burada kalacak ise onlarla iyi anlaşmalı'ydı değil mi?

Dependant | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin