Sabah Zeyneplerle vedalaşıp kahvaltı edip evden çıktık. Şuan ilk önce eve gidip eksik gediği belirleyecek sonra ise alış verişe gideceğiz. Arabada bir sessizlik varken Emine sıkılmış olucak ki bozdu. "Meryem nereye gidiyoruz ben çok sıkıldım."
Şişirdiği yanaklarını bastırıp patlattım ve "abinin evine gidicez." Başını salladı ve "ne zaman varırız? Bir de sen artık benim yengem misin Meryem?"
"Sen ne istersen ben oyum benim için fark etmez güzelim. Geliriz şimdi az kaldı zaten." Başını sallayıp kafasını göğsüme koydu. Sarı saçlarını okşadım sakin sakin.
10 dakika sonra evde olmuştuk Emine elimi tutup parmağıyla binayı gösterdi. "Bu mu yeni eviniz abla?"
"Bu beğendin mi?"
"Çok beğendim abla bende gelirim arada belki."
"Olur tabi gel istediğin zaman."
Susup içeri girdik hep birlikte evi gezdik en son salonda oturduk. Yatak odası baya eskiydi ve odayı olmasa bile yatağı değiştirmek istiyordum.
Asiye anne yanıma oturdu ve Mustafa'ya itafen konuştu. "Ev güzel oğlum hayırlı olsun. Yatak odası epey eski onu değiştirelim. Küçük odaya da ya bir yatak ya bir koltuk koyalım. İstersen oturma odasını da değiştirelim."
Salonu çok sevmiştim sarı koltuk ve sandalyeler hoşuma gitmişti. "Hayır ben çok sevdim istemiyorum. Yatak odası yeterli."
Başını salladı "hadi kalkalım" kalktık ve evin yakınındaki mobilyacıya girdik. İçeri çok güzeldi renk renk çeşit çeşit her şey vardı. "güzelmiş" dedi Asiye anne bir takım göstererek beyaz ve altın işlemeliydi. Hoşuma gitmişti fazlaca. "Çok güzeller cidden."
Mustafa çocuğa dönüp "bunu alıcağız o zaman." Mobilyacı "tamam başka bir isteğiniz var mıydı?"
Mustafa yan taraftaki l şeklindeki kırmızı koltuğu işaret etti. "Boş odaya bu olur mu Meryem?" Gösterdiği tarafa bakıp "güzel olur aslında." Deyince o tarafa yürüdük önünde de ahşap bir orta sehpası vardı.
"Bunu da alalım mı Mustafa?"
"Olur tabi alalım sen iste yeter."
Bir yatak odası ve de koltukla sehpa almıştık. Buradan çıkınca yan taraftaki züccaciyeciye girdik. Buradan da bir çelik tencere seti, bardak, tabak takımı aldık. Sonra fincanları görünce Mustafa "evde cezve ve fincanda yok gülüm al istersen." Diyince beyaz olandan bir takım ve birde bakır cezve aldım. Bir kaç tane de leğen almıştık şuan aklıma bir şey gelmediği için bunları alıp çıktık.
Her şeyi alınca eve geçtik Mustafa bugün iş olmadığını söyleyince babası da kahveye gidelim dedi. Burdaki tanış bir kahvecileri varmış. Bizi eve bırakıp gittiler, temizlik öncesi sobayı yakıp üzerine demliği koyduk. Dört bir koldan temizliğe girecektik. Asiye anne "hay Allah evde çamaşır suyu kalmamış. Emine aşağıdaki bakkaldan alda gel hemen kızım."
Emine aşağı indi bende unu bulup poğaça hamuru yoğurdum isim bitince Emine de yeni gelmişti. İlk önce üst taraftaki dolapları masanın üzerine boşalttık. Küçük mutfak masası yetmeyince içerideki masayı da getirdik ikisini birleştirip üst dolapları boşalttık.
Bu dolaplar çok hoşuma gitmişti içini temizleyince hem toz birikmiyor hemde terek gibi kötü bir görüntü yapmıyordu. Ben üst dolapları silerken Asiye annede camlara girişmişti. Üst dolaplar bitince çabucak yeni bir suyla alt dolapları da temizledim.
Yerleri de çalı süpürgesiyle süpürdüm halı yün olduğu için sıcacıktı. Herşey nerdeyse bitmişti. Asiye anne de salondaki camları siliyordu. Tek tek dolapları yerleştirmeye başladım şimdi de. Üst tarafa yeni ve var olan tabak çanağı tıktım. Bir tarafa da yeni fincanlarım ve bardakları dizdim bir kısmı boştu. Oraya da kendi çeyizim koyacaktım.
İş yapa yapa biriktirmiş bir şeyler almıştım. Oda da vitrinin altında kutusuyla saklamayı arada açıp bakmayı o kadar seviyordum ki. Şimdi eve dönünce hepsini özene bezene buraya getiricektim. Sevdiğim adamla birlikte kullanıcaktık bunları.
Sonra Asiye annenin sesiyle kendime geldim. "Kızım ben yemeği hazır edeyim sende tuvalet banyoyu yıka."
"Olur hallederim şimdi." Üzerimdeki eteği çıkardım ve banyonun önünde bıraktım. Üzerine de yeleğini attım. İçeri girdim ilk önce lavaboya yerlere fanyanslara taktiğin hortumla su tuttum. Her yeri güzelce köpükleyip duruladım. Sonra ise bir kezde çamaşır suyuyla yıkadım.
Burda işim bitince ıslanmış üstüme bakıp yatak odasına girdim. Sırılsıklam olmuştum üzerindekileri çıkarıp çemberimide çözdüm. Sonra başıma yeni bir yemen taktım, altıma da eşofman bulamayınca dolabı açıp içinde bir siyah ipli pijama buldum. Bol gelsede bu soğukta böyle gezemezdim ipini bağladım üzerime de kazak giydim az önceki eteğim ve yeleğimi giyip içeri geçtim.
Poğaça ve kısır hazırdı bende Emineyle sofrayı kurdum. Kapı çalınmıştı Musa babayla Mustafa gelmişti. "Hoşgeldiniz buyrun yemeğe." Deyince hep birlikte sofraya oturduk. Akşam olmuştu nerdeyse bir demlik çay içip sohbet etmiştik.
Asiye anneyle yüklüge gittik ve çekyatları açıp kurduk. Yatak odasındaki yatak fazlaca genişti zaten. "Siz baba oğul karşılıklı yatın bizde içeride yatarız." Mustafa bana üzgünce bakınca omzumu kaldırıp indirdim ve ben bilmem dedim.
Emineyle içeriye geçtik onu ortamıza alıp yatağa girdik. Saat gece yarısına gelmişti biz yatana kadar.
Bugün gelinlik bakmak için bir mağazaya geldik. Heyecanla arabadan indim. Bir kaç modeli inceledikten sonra zarif ve hafif kabarık etekli bir model seçip denedim.
Buydu istediğim karar vermiştim. "Çok beğendim." Dedim belli etmekten çekinmeyen tek ben değildim. Bana aç kedi gibi bakan Mustafa bunu kanıtlar nitelikteydi. Son alışverişimizde bu olmuştu birkaç gün sonra ise evleniyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Aşkı
Novela JuvenilKöyün ağası ve hizmetçinin kızı arasında 2000lerde geçen bir aşk hikayesi. Azad annesinin ısrarları üzerine önüme gelen ilk kızı sana gelin diye almazsam der ve odaya o gün annesine yardım etmek için gelen Zeynebin girmesiyle gelinini bulur. Hırçı...