Bugün benim düğün günümdü Zeynep sabahtan Azad ağayla gelmişti. Azad ağa köydeki evlerine geçmiş Zeynep ise benim yanımda kalmıştı. Şimdi sıcak bir duş almıştım. Üzerime kırmızı bir takım giyip onun üstüne de gelinliğimi giymiştim. Zeynep'in önüne geçmiş fermuarımı çekmesini bekliyordum.
"Çektim." Diyince ona döndüm "çok güzel oldun. Hadi gel saçını makyajını da yapalım. Çok anlamam hadi ama bismillah."
Önündeki aynalı masama oturdum. Gözüme sürmemi çekti. Hafif toprak tonlarında da far yaptı. Yanaklarıma allık dudağıma ise hafif bir ruj sürdü. Şuan kış ve soğuktu bir de canlı şeyler sürmezdim. Bunu canım arkadaşımda biliyordu ki ona göre bir şeyler yapmıştı.
Sonra ise bonemi sıkıca bir topuzun üzerine taktık ve şalımı bağladık. Onun üzerine ise önce beyaz dantelli duvağı ve tacını. Sonra ise kırmızı gelin duvağımı taktık. Az sonra ise davul zurna sesi gelmeye başladı.
O an yalnız Zeynep vardı yanımda.
Kapı çok erken çalmıştı davul sesi uzaktan geliyordu. Zeynep "ben bakayım." Diyince beş dakika sonra yengem ve dayım, dedem eve girdiler. Yengem yanıma gelip sarıldı sıkıca.
Dayım ise "hadi öp elimizi kızım" diyince dedem ve onun elini öptüm dedem iki altın bileziği koluma taktı. Dayımda aynı şekilde yengem ise annemden kalma eski bir kolye ve yüzüğü nişan yüzüğümün yanına iliştirdi.
"Teşekkür ederim." Der demez kapı çalınca bu sefer Mustafalar gelmişti işte. Dayımın kolunda evden çıktım. Adettir diye yengemin elini öpüp kapı açma parası verdiler. Dayım ise beni karşısına alıp "pek görüşmeyiz ama Allah sizi mesut ve bir eylesin. Ayağınıza taş değmesin kimse aranıza girmesin. Allah'a emanet ol kızım. Mustafa iyi adamdır güvenirim ona."
Dayım benim elimi Mustafa'nın koluna dolayıp aradan çıktı. Yarım saat sonra düğün için meydan gelmiştik. Bahar yeni geliyordu bugünlerde. Hava hafif ılıktı bu yüzden ortalıkta kuşlar vardı. Ağaçlar yavaş yavaş çiçek açıyordu.
Bize ayrılmış kısma oturduk ilk önce nikâhımız kıyıldı ardından ise eğlence başladı. Çok adet olmasada Mustafa benim istediğimi düşünüp dansa kaldırmıştı beni. Dans edince ise o arkadaşlarının yanında halaya kaldı.
İki saatin ve yorucu bir gürültünün ardından. İmam nikahı için Asiye annenin evine geçtik. İlk önce Mustafayla baş başa kaldık ve başımdaki kırmızı duvağı kaldırdı. Çok uzun sürmedi bu yalnızlık hemen oda doldu sonra.
Allah katında da 5 bilezik mihirle Mustafa'nın karısıydım ben artık. Bir şey demedim ne diyip ne hissederdi ki insan bu durumda. Gözümü ona açmış ona kapatacak biriydim ben. İlk düşüm bile onun elini tutup kırlarda gezmekti benim. Ben bu düşle iki sene gözümü yumup açmış asker yolu beklemiştim.
Şimdi bu adamın karısıyım bir anda geldi Allah inşallah onu benden bir anda almazdı. Tek ve yegane duam bu olabilirdi. Ben onu masumca çocukça seviyordum. Elime geçen bir çikolatanın yarısını ona vermekti benim aşkım.
Sevda neydi sevilmek neydi bilmiyordum ben. Belki elini tutunca, tuttukca, öğrenecek belki de bildiğimi de unutacaktım.
Şuan yeni evimizin önündeydik Mustafa kapıyı açıp beni kucağına aldı. İçeri girince ise ayağıyla kapadı tekrar. Yatağın üzerine bıraktı beni. Zaten Asiye annelerde istek üzerine şükür namazını hocanın ardından kılmıştık. Şuan kaçarım yoktu yanisi.
Duvağımı kaldırıp alnımdan öptü ve bir altın kolyeyi boğazıma taktı. "hoşgeldin kalbimin diğer yarısı, gözümün nuru, hayatımın neşesi, evimin kuşu."
Kuşu harici kalbime ilmek ilmek işleyecek kadar tatlı sözlerdi. Gülümsedim kocaman "hoşbuldum" dedim sadece.
Elimden tutup kaldırdı ve odada duvara asıl boy aynasını önüne getirdi. Omuzlarımdan tutup aynaya döndürdü. Elini fermuara götürürken gözü aynadan yüzüme sabitli duruyordu sadece. Sırtıma soğuk vurunca tamamen açık olduğunu anladım artık fermuarımın.
Gelinliği kollarımdan da çıkarıp yere düşmesine izin verdim ve ona döndüm. Ellerimi boynuna dolayıp kendimi onun koca göğsünde saklamak istedim. Mustafa da ellerini belime dolayıp başımın üzerinden öptü. "Utanma yavrum. Bak bende soyunucam zaten."
"Ya Mustafa ya bu nasıl bir teselli böyle?"
"Böyle bir teselli işte ne diyim adaletli olucak en azından."
Başımı kaldırıp yüzüme baktım. O an dirak dudaklarım da aldı soluğu. Derin derin öperken diliyle de emiyordu. Ellerini kalçama atıp beni havaya kaldırdı. Yatağa yatırıp üstüme çıktı. Nefessiz kalınca onu ittim.
Ayağa kalkıp sadece altında iç çamaşırı kalana kadar soyundu. Beni hafifçe ürkütmeden süzüp boynumdan aşağı doğru öperek bir yol çizdi. Göğsüme gelince açıkta kalan beyaz göğsümü bir cocouk gibi dişleri arasına kıstırarak hafif hafif dişledi ve emdi.
Sonra belimden destekle hafif kaldırıp kopçasını çözdü "bak ne de güzel örtüyorsun işine gelince bunları." Buna karşın güldüm. "öyle hava soğuk üşüyorlar." O an ucunu ağzına alıp emdi "ben ısıtıcam şimdi onu merak etme." Diyip emmeye devam etti diğer eliylede diğer göğsümü yoğurdu. Aynı işlemi tekrar etti.
Sonra ise artık bana değmeyen erkekliği değmeye başladı kocamandı. "çok büyük!" Dedim endişe dolu bir sesle "korkma yemez sadece içine girmek için sızlıyor." Diyip benim iç çamaşırımı ve kendininkini çıkardı. Kendini bana sürtmeye başladı. Sonra ise girişime dayadı ve bir iki kez itti. "Derin bir nefes al canın yanınca omzumu sık ama kendini kasma." Ellerimi omuzlarına attı sonra ise kendini bana itti geri çektim kendimi. "Meryem rahat dur canın yanacak." Diyince "acıdı zaten" dedim. "Daha girmedim bile!" Deyip güldü.
Sonra elini belimde sıkı sıkı sabitleyip tekrar girmeye çalıştı ve girdi de "sıkma kendini!" Gevşedim belimi okşadı ve hareket etmeye başladı derince inledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Aşkı
Teen FictionKöyün ağası ve hizmetçinin kızı arasında 2000lerde geçen bir aşk hikayesi. Azad annesinin ısrarları üzerine önüme gelen ilk kızı sana gelin diye almazsam der ve odaya o gün annesine yardım etmek için gelen Zeynebin girmesiyle gelinini bulur. Hırçı...