Meryem Mustafa 10.bölüm

5.9K 127 9
                                    

Sabah başımın üzerine konulan öpücüklerle gözümü açtım. "Günaydın güzelim" gülümseyip onun gibi cevap verdim "günaydın yakışıklım"

Başımı tekrar boynuna gömdüm gözüne giren ışıktan rahatsız olup "hm çok mu sevdin boynumu bırakamıyorsun?" Biraz daha sokuldum boynuna konuşunca dudaklarım değecek kadar yaklaştım. "Çok sevdim boynunu!" Kollarını sıkıca bana doladı bende boynundan bir iki kez öptüm.

Sonra başımı kaldırıp "çok acıktım yemek yiyelim." Dedim beni bıraktı "ilk sen duşa gir o zaman." Diyince yerdeki geceliği üzerime geçirip banyoya doğru adımladım. Hızlıca bir duş ve abdestimi alıp uzun beyaz bornozu giydim önündeki kuşağından sıkı sıkı bağladım. Başıma da bir havlu taktım. Bu uzun pardesü gibi havluların adı bornozmuş çeyiz bakmak için gittiğimiz bir yerde görüp çok hoşuma gidince iki kişilik takımından aldım hemen. Birer vücut ve el yüz havlusu da vardı aynı renk, aynı desenden.

Odaya girdim Mustafa yoktu işime gelirdi kapının üstündeki sürgüyü çektim. İlk önce iç çamaşırımı giydim ardından da uzun siyah penye elbisemi giydim. Onun üzerine de bir yelek. Başıma da hemen saçlarımın nemini havluyla alıp eşarbımı taktım.

Sonra ıslak havluları alıp banyoya taktım. Mutfağa girince yemek hazırlayan Mustafa'yı gördüm. Şaşırdım açıkçası yemek yapabildiğini ve bana yapacağını bilmiyordum. Köyde böyle erkek nerdeyse hiç yoktu. Ev işi de yaptığı malumdu mutfak dolapları duzenliydi lakin tozluyudu elbette. Diğer çoğu yerde düzenliydi banyo ise yine temiz sayılabilirdi.

"Yemek yapabildiğini bilmiyordum." Dedim geldiğim belli olsun diye ve de zaten şaşırmıştım.

"Uzun süre şehirde kalınca az çok anneminde tarifiyle öğrendim bir şeyler yapmayı. Hem pekte bir şey yapmadım konserve menemen ve patates biber kızartması yaptım sadece."

Gülümsedim kocaman bu tatlı tatlı kendini anlatması hoşuma gitmişti açıkça. "Hadi sofrayı da ben kurayım sen de duş al."

Başını salladı ve başımın üzerine bir öpücük kondurdu. "Olur güzelim gelirim hemen."

O duşa gidince bende dolabı açtım içinden peyniri, zeytini, domates, salatalığı aldım. Domattes ve salatalığı yıkayıp üst raftan aldığım demir tabağın içine doğradım. Üzerine tuz, zeytinyağı ve limon döküp köşeye koydum. Zeytin, peynir, reçel ve pekmezide birer kapaklı kaseye koydum. Köşede gördüğüm balı ve din getirdiğim kaymağıda çabucak yaptım. İkişer bardak, çatalıda alıp tepsinin üzerine koydum.

Çekmecede bulduğum sofra bezini de alıp salona geçtim. Mutfak zaten küçüktü birde salon kadar ışık almıyordu. O yüzden salondaki masayı kurdum. Sofra bezini masanın üzerindeki cam tabağı alıp serdim. Kahvaltılıkları dizdim, menemen tavasını ve patatesi de koydum. Çaydanlığı da getirince sofra tamamen hazırdı.

Duştan yeni çıkan Mustafada gelip sofraya oturmuştu. Kumandayı aldı ve eve geldiğimden beri ilk kez televizyonu açtı. "Sabah biraz ses olsun hemde haber izleyelim." Açtığı kanala baktım ekonomiden bahsediyordu.

O an aklıma Mustafa'nın tam olarak nerde ve ne yaptığını bilmediğim geldi. Çayları koyarken sordum: "Mustafa sen ne iş yapıyorsun?"

Ağzındaki lokmayı çiğneyip "Ben tekstil fabrikasında müdürüm. Lise mezunu olduğum için birazda tecrübeyle iyice yükseldim."

Başımı salladım "sen sağlık lisesi bitirdin dimi burdan bir hastane var yeni açıldı. Günlerdir de eksik elemandan şikayetçiler sende başvur istersen. Evde oturmayı pek sevmiyorsun hem zaten."

"Bu hafta baş vursam bile gidemem Baran ağaya söz verdim Ali ağaya bakıcam. Ama olabilir bir görüşürüm."

"Bugün boşum yarın yine ise gitmem gerek istersen bugün halledelim. İstemezsende çalışma pek tabi evde yat. Benim için fark etmez istersin diye dedim."

"Olur öğlene doğru gideriz." Yemek yerken televizyondaki haber dikkatimi çekti. Kadın sunucu konuşuyordu: Evet gündemimizde yine ülke içi ekonomik çöküş var. Bu çöküş işçi hakları ve sendikayıda etkiledi. Bugün işçiler protesto amaçlı başkente yürüyüşe gidecekler.

Mustafa konuştu "fabrikadan hallice maaşların ve gündeliğin artması için bu hafta belki yüz tane dilekçe almışızdır."

"Niye çok mu az maaşları?"

"Olması gerektiği gibi ama bu işlere ben değil muhasebe ve insan kaynakları bakıyor. Ben sadece şikayetleri fabrika sahibine iletiyorum."

"Anladım." Dedim sadece.

Yemekleri yiyince eşarbımı yaptım ve mevzuniyet belgemi kimliğimi aldım. Mustafayla evden çıktık. Arabaya binmek yerine yürüsek daha iyiydi hem etrafta ne var öğrenirdim. "Yürüyelim hem hava güzel hem de nerde ne var öğreneyim."

"Olur" diyip elimi tuttu yürümeye başladık. Uzun bir yokuşu çıkınca hastane sağ tarafta kalmıştı. İçeriye girince bir kadına işe alım için nereye başvurabileceğimizi sorduk ve ikinci kata çıktık.

Baş hekimin odasına girdik orta yaşlarda saçı ağırmış bir adam ayağa kalkıp elini uzattı ikimizde sıktık. "Ben başhekim Hasan Kaya buyrun lütfen." Diyince önündeki iki koltuğa oturduk karşılıklı. "İşe kim başvurmak istiyor gençler?"

"Ben Meryem Öztürk sağlık meslek mevzunu hemşireyim."

Elimdeki diplomayı verdim. Açıp inceledi ve çekmeceden bir belge çıkardı. "Bunu doldurup yarın danışmaya bırakın. Ben ilgileneceğim ne zaman ise başlayabilirsiniz? Hemşire eksiğimiz çok ilk önce acilde başlarsın."

"Haftaya başlayabilirim yeni evlendik de."

Başını salladı ve "o zaman hayırlı olsun iyi günler." Diyip elini uzattı sıkıp vedalaştık.

Odadan çıkınca verdiği kağıda bir baktım. Adım, soyadım, TC kimlik numaram gibi birkaç şey istenmişti. Birde mevzuniyetimle ilgili şeyler.

Mustafa "hayırlı olsun o zaman yavrum. Hazır dışarı çıkmışken evin alışverişini de yapalım olur mu?"

"Olur yapalım." Deyip uzattığı Elini tuttum ve eve yakın bir markete girdik. Burası bakkaldan baya ucuzdu ve çeşitte fazlaydı. Mustafa bir tane market arabası aldı ve sebzelerde başlayıp kuru erzak, kahvaltılık gibi birkaç şeyi daha alıp eve döndük. Yarın ilk iş günümdü konaktaki.

Ondan sonraki hafta ise hastanede işe başlayacaktım heycanlanmıştım. Öyle ki yanımda yatmış uyumaya çalışan kocamı da döne döne uyutmuyordum. En sonunda belimden kendine çekip sıkı sıkı sarıldı ve başımı göğsüne koydu. "Hadi ama hayatım ikimizde ise gidiceğiz yarın erken kalkalım yatalım da. Yoksa ben rahat durmayacağım bu sefer."

Diyince başımı kaldırıp dudaklarına uzun bir öpücük kondurup inlemesine sebep oldum. Elimi göğüsünün üzerine koydum. "Durma o zaman" diyip gülünce beni boynumdan tutup tutkuyla öptü ve kucağına aldı. Gece yeni başlıyordu bizim için dkskksmdd.

Köy AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin