Medya: Devrim ÖZKAN
♤
Kan
Her yer kandı.
Ellerim, yerler, saçlarım gözlerimin gördüğü her yer kan içindeydi. Nefesimi tutmama rağmen soluduğum kan kokusu midemi alt üst ediyor, kusmam için beni zorluyordu. Bayılmamak için insan üstü bir güç sarf ediyordum. Karşımda ki adam inatla bana bakmayı sürdürüyordu. Kafamı kaldırıp ona baktım, artık oda kan revan içindeydi. "Konuşmamaya ısrarcı gibisin?" Kulaklarımı çınlatan sesi boğazımı yakmıştı. "Ne söylememi bekliyorsunuz?" Herkes bana, ağzımdan çıkacak tek bir söze bakıyordu. Titrek sesim karşımda ki adamı darmaduman etmişti, kalbim göğüs kafesimden çıkacak gibi atıyordu. Tek bildiğim kusmak istediğimdi. Etrafımda ki insanlar nefes almamı engelliyordu. "Uzak durun benden!" Boğazlarım parçalayana kadar bağırmak istiyordum. Benden uzak durmalıydılar, bana ben bile yaklaşamamışken onlar nasıl yaklaşabilirlerdi? "Çıkın dışarı." Karşımda ki adamın otoriter sesiyle herkes hareketlenmeye başladı. "Ne yaşadığını anlatmazsan yardımcı olamam, eğer suçlunun hak ettiği cezaya kavuşmasını istiyorsan konuşmalısın." Suçlu bendim. Ellerimi kana bulamıştım, kirliydim, hem de o adi herif için. Berbat haldeydim, mahvolmuşum, ölüyordum ve bana yardım etmek yerine neden öldüğümü soruyorlardı. "Haklısınız." Dedim ağlamaktan ve bağırmaktan çatallaşmış sesimle. "ölü bir insana yardım edilemez, çünkü o insan çoktan ölmüştür. Değil mi?" Derin bir soluk verdi. "Bakın, ne dediğinizi anlamakta fazlasıyla güçlük çekiyorum." Bu sefer tuttuğu nefesi veren kişi ben oldum. "Sizi anlayamıyorum." Anlayamazdı, nasıl anlayacaktı ki? Yaşamamıştı, belki yaşasa bile anlayamazdı. "Bakın siz bir şeyler anlatana kadar buradayız, vaktim bol günlerce hatta isterseniz haftalarca bile bekleyebilirim. Sadece, lütfen bir şeyler söyleyin." Gözlerine baktım. Bana acıyormuş gibi bakmıyordu, kinliydi. Suçlunun ben olduğumu bilseydi neler söylerdi acaba diye düşündüm. "En azından adınızı söyler misiniz?" Yutkundum, günlerdir ağlamaktan başka hiç bir şey yapamıyordum. Gözlerim acıyordu. "Devrim." Dedim. "Devrim Özkan." Cevap vermeme şaşırmış olduğu aşikardı. Üç gündür düzenli olarak bu lanet yerdeydim ve inatla ağzımdan kendimle ilgili tek kelime çıkarmıyordum. "Pekala, bir yerden başladığımızda sevindim." Gitmek istiyordum. "Burası beni boğuyor, nefesim daralıyor gitmek istiyorum." Titremelerim artmıştı. Atak geçiriyordum. "Nefes almalısın, boğazını sıkıyorsun Devrim!" Karşımda ki adam daha fazla dayanamayacağımı anladı ve yanında ki diğer polislere beni dışarı çıkarmalarını söyledi. Herkes bir anda ayaklanmıştı. Birinin beni kucağına aldığını hissettim. Kalbim yerinden çıkarcasına atıyordu, ölüyormuş gibi hissediyordum, başımdan aşağı kaynar sular dökülüp duruyordu. Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm son şey içimde ki yangını harlayan, bir çift mavi gözdü.☆☆☆
Gözlerimi bir hastane odasında açmıştım. Etrafıma bakındığımda kimseyi görememiştim.
"Ne bekliyorsam?" Yatakta dikleşmeyen çalıştım ama sırtım yatağa mıhlanmış gibiydi. Bileğim deki kelepçeyi gördüğümde midem daha da bulanmaya başladı. Etrafımda herhangi bir anahtar aradım ama yoktu. Saçındaki tel tokayı aldım ve kelepçenin kilidini açmaya çalıştım. "Açıl artık yeter!" Nefes nefese kalmıştım, ne yaparsam yapayım kelepçe açılmıyordu. "Bu kelepçeler senin açtığın evlerin kapılarına benzemez küçük bırak zorlamayı." Gelen sesle adama döndüm. "Kelepçeyi biraz daha açmazsan üstüne kusmaktan hiç çekinmem." Yavaşça yanıma yaklaşıp, kelepçelerimi açtığı gibi serumu kolumdan çıkardım. Lavaboya koşup midemde ki tüm sıvıyı çıkardım.Arkamdan geldi ve eliyle saçlarımı ensemde topladı. Kafamı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. Siyah gözleri vardı abim gibi diye geçirdim içimden. Ayağa kalkıp musluğa yöneldim, dizlerim titriyordu. Ellerimi yıkamaya başladığımda "Gerek yoktu." Dedim. Aynadan birbirimize bakıyorduk. "Vardı." Kısa ve netti. "Pekala memur bey, adınızı söyleme lütfunda bulunur musunuz?" Boş konuşuyordum, konuşmazsan düşünürdüm ve düşünürsem delirirdim. Belki de çoktan delirmiştim. "Ayaz Dinçer." Ayaz Dinçer, artık unutmamam gereken isimler arasındaydı. İyi bir polisti, işinin gereğini sonuçları ne olacak olursa olsun yapıyordu, fazla vicdanlı bir adamdı. Onun hakkında emin olduğum tek bir şey vardı, fiziken ya da ruhen fark etmeksizin ölüm nedeni vicdanı olacaktı. Bir gün vicdanına yenik düşecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafif Suçlar ve Ağır Ceza Mahkemeleri
Teen Fiction"kimsin" Dedim titreyen sesimle. Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Toprağın içine bir ölü misali gömüldüğümü hissediyordum, yıllar sonra yaşadığımı hissediyordum. "suçlu." Dedi ve ekledi. "Aynı zamanda celladın." hazır misinizzz