Bölüm: 48Nefes alamıyordu.
Bedeninin bulunduğu yer serindi. Ve ıslak. Boğazına kadar su dolmuştu. Nefes almaya çalışırken ciğerlerinin yandığını hissedince zihni onu uyandırmıştı. Gözleri kocaman açıldı, uzandığı yere ellerini bastırıp hemen tüm bedenini suyun üstüne itti. Boğazına kaçan suları öksürerek çıkartırken nefes almaya da çalışıyordu aynı zamanda.
Neredeydi?
Ne olmuştu?
Ağzı açık halde zorlukla nefes almaya çalışırken ıslak saçları önüne gelmişti. Omuzları hızla kalkıp inerken kocaman açılmış gözleri etrafta gezindi.
Okyanusta ya da suda değildi. Taştan yapılmış yuvarlak bir havuzdaydı. Havuzun suyu, havuzu oluşturan dairesel iki taşın arasından havuza akıyordu. Şelale gibi. Bir membaydı. Havuz şeklindeki memba taşların dört yerinde gördüğü kadarıyla taştan yapılma dört sütun yükseliyordu. Sütunların üstünde ise Su Tanrıçası, Ateş Tanrısı, Toprak Tanrıçası ve Hava Tanrısı'nın heykelleri bulunmaktaydı. Heykellerin hemen altında ise isimleri. Sesli söylenmemesi gereken kutsal isimleri.
Taehyung yuvarlak küçük havuzun içinde doğruldu. Dizlerinin üstünde oturdu. Yeni yeni ne olduğunu hatırlamaya başlarken çıplak olduğunu da fark etmişti. Bir eli belindeki yaraya giderken gündüz olmasına rağmen etrafta hiçbir şey göremiyordu. Olduğu havuzun etrafı bulutlarla çevriliydi.
Taehyung sanki soğuk bir rüzgar tenine esmiş gibi titredi.
En son savaştaydı. Jax, Kral Yoongi'nin askerleriyle birlikte savaşa katılmış ama onlara ihanet edip Taehyung'u zehirli bir hançerle belinden bıçaklamıştı. Zırhındaki tek açıklık bel kısmında olduğu için zehirsiz hançer etki etmeyecekti, Jax bunu bilerek hançeri zehirlemişti. Hiçbir zaman gözlerini Jax'in üstünden ayırmamışlardı, savaş dışında. Savaşa ve Kral Jeon'u öldürmeye o kadar odaklanmışlardı ki aralarında onlara ihanet edebilecek birileri olabileceğini düşünmemişlerdi. Çünkü kim Kral Jeon'un yandaşı olmak isterdi ki?
Read'in kanını kontrol etmeye çalışırken zorlandığını hatırladı. Başı ağrımıştı. O sırada Jax'in saldırısını da hissedememişti.
Başını eğdi. Geçmişi değiştiremeyeceğini biliyordu. Titrek bir nefes alarak suya baktı. Elleri berrak suyun altında gözüküyordu. Suda güç vardı. Anlatamayacağı kuvvette bir büyü, muhteşemliği içinde barındırıyordu. Bir avuç dolusu suyu aldı ve tekrar havuza döktü.
Neredeydi?
Ölmüş müydü?
Nasıl buraya gelmişti? Neden bir havuzun içinde çıplak bir şekilde duruyordu? Tek miydi?
Kafasını kaldırıp etrafa baktı. Birisi olmalıydı. Ya da Su. Ejderhası. "Merhaba?"diye seslendi. O sırada ayağa kalktı. Çıplaklığını umursamadı. "Su? Jeon-" Hayır, hayır. Yutkundu. Alfası onu göndermişti. Burada olamazdı. Burada olsaydı tek uyanmasına izin vermezdi. "Kimse var mı?"
İlk önce onu cevaplayan sessizlikti. Pes edecekti. Belindeki yara iyileşmişti, kendisini güçlü hissediyordu. İçinde bulunduğu su onu iyileştirmişti. Su her zaman onun en iyi yanı olmuştu ama zehirli bir yarayı ilk kez iyileştirmişti. Suyun içindeki kudretli güç ile alakalı olmalıydı. Taehyung bunu fark etmişti.
Sessizliğe karşılık tam iç geçireceği sırada, bir kükreme duydu. Bir ejderhaya aitti! Su olmasını umarak etrafa bakındı. Arkasına döndüğünde ve bulutların arasındaki kımıltının yaklaştığını görünce heyecanlandı. "Su?!"dedi kendisine engel olmadığı bir heyecanla. Yeni uyanmış, yalnız hissetmişti. Terk edilmiş hissetmişti. O yüzden tanıdık birisine ihtiyacı vardı. Yalnız olmadığını bilmeye ihtiyacı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shameless | taekook
FanfictionFantastik bir dünyada, dört krallığın hüküm sürdüğü kıtalarda ve savaşın etraflarını sardığı hayatlarında her şeye rağmen birbirlerinde aşkı bulan Jeongguk ve Taehyung'un hikayesi. * omegaverse royalty au