Hayır, kabuslarımla tam bu esnada karşılaşmak istemiyordum. Hayır, hayır diye sayıklamaya devam ettim içimden ve gözlerimi kapatıp yeniden açtım.
Kaybolmuştu. Adam gitmişti ve kimse yoktu artık. Ayağa kalkıp odamı incelemeye çalışırken Deniz şaşkına dönmüş bir şekilde beni izliyordu. Yanıma gelip bana dokunmaya çalıştı.
"Hayır, dokunma." dedim sert bir şekilde. Ve öfkeyle vurdum ellerine.
"Kes sesini, Nil." dediğinde ne olduğunu anlayamadan sıkıca sarıldı bana. Ve gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.
"Az önce ne yaşadın öyle? Ne gördün? Konuş benimle lanet olsun." tekrar konuştuğunda sesim gerçekten kesilmişti ve sessizce ağlıyordum.
Çenemden tutup yüzümü zorla kendisine çevirdi.
"Hey." dedi alçak sesle. "İyi misin?"
Boğazım yanıyordu. Korkmuştum, tahrik olmuştum, öfkeliydim ve utanç içindeydim. Nasıl açıklayabilirdim ki bu durumu. Kabuslarımdan gelen bir adamı arkasında gördüğümü nasıl anlatabilirdim ona.
Çenemi çekip kurtardım.
"İyi görünüyor muyum sence?" Cevap vermesine izin vermeden banyoya doğru yürüdüm. Arkamdan fısıldadığını duydum.
"Kapıyı kilitlemiştim."
Umursamadım. Banyoya girdiğimde gözyaşlarım bu anı bekliyormuşçasına süzülmeye başladı. Sakinleşmem gerekiyordu hava almam gerekiyordu.
Klozetin üzerine çıkıp havalandırmayı açtım. Rahat bir nefes aldım. Aynalı dolabı açıp içinden sakinleştirici hapımı bulup yutttum. Sakinim diye tekrarladım kendime. İyiyim, iyiyim. Sonra bir sigaraya ihtiyacım var diye düşündüm.
Lanet olası. Geri dönmeye korktuğumdan klozetin üzerine çökmüştüm. O esnada Deniz kapıyı tıklatmadan içeri daldı. Tabi ki bu adamdan nezaket beklemiyordum ama en azından özel alana saygı duyabilirdi.
"Kapısız bir evde mi büyüdün? Hiç mi öğretmediler sana kapıyı tıklatmadan girmemen gerektiğini?"
Cevap vermedi. Endişesi yüzünden okunuyordu. Gözlerini üzerime dikmişti.
"Çıkalım burdan."
"Sen beni duyuyor musun? Yalnız kalmaya ihtiyacım var."
"Nil. Tekrarlamayacağım. Çıkalım buradan."
"Peşinde seri katil falan mı var? Ne bu telaş? Ben hiçbir yere gitmiyorum."
"Hayalet gören sensin hala bana bok atıyorsun. Yüzün bembeyaz olmuş."
"Teşekkür ederim." Sabrımı gerçekten zorluyordu.
"En azından bahçeye çıkalım, burada hava almak çok zor."
Bu kez onu dinledim ve beraber salona yürüdük. Yatak odamdan geçerken dahi gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Bense büyük aynamdan kendimi süzmekle meşguldüm. İki büklüm olmuştum.
Salona geçtiğimizde duyduğum koku, öğürmeme sebep oldu. Sanki kendi evim kendi odamda değil bir hastanedeydim lanet olsun.
"Kapının kilidini aç!" diye fısıldadığımda sesim nasıl bir endişeyle çıktıysa sözümü ikiletmeden hızlıca kapıya gidip kollarıyla beni bahçeye taşıdı.
Hızlıca ellerinden kurtuldum ve kapımın önüne öğürerek kustum. Taşırken beni sarsmamaya özen gösterse de kapıyı ben tek kolundayken açmıştı ve midem tepetaklak olmuştu. Ve o an beklemediğim bir şey yaptı. Beni orada öylece bıraktı.