50 oy 100 yorum
•°•★•°•"Annem! Sen acıktın mı!" Nihayet bulunan beşiğindeki Yuros'u yavaşça kucağıma aldım. Doğduğundan beri ekstrem bir durum harici ağladığını hiç görmedim. Uslu bir bebek olması güzel ama yine de endişe etmiyor değilim. Kafasını göğsüme yasladığım gibi minik elleri hemen geceliğimin yakasına sarıldı. Tahmin ettiğimden de aç demek ki.
"Aferin oğluşum iyi ki babana çekmedin." Levi olsa söz dinlemezdi. Uykumdan uyandırıp üstüme çıktığı geceleri unutmuyorum. "Epey iştahlısın." İki saat önce zaten emzirmemişim gibi hemen göğsüme yapıştı. "Acaba daha sık mı emzirmeliyim?" Acıktığında da ağlamıyordu ki, ben yanına gidip onu emziriyorum.
"Doymuş mu benim oğluşum?" Dudakları göğsümden ayrılıp uykulu gözlerle bana bakıyordu. Uyku zamanıydı ama uyumak yerine beni izlemeyi daha çok sevdiği için direniyordu. Bu yönü de babasına çekmiş. "Uyuman lazım." Onu tekrar beşiğine bıraktım ama onu bırakmamam için ellerini ve bacaklarını sallıyor ve tekrar kucağıma almamı istiyordu. "Kucağımdayken uyumuyorsun ama."
"Yenge gelebilir miyim?" Mikasa'nın sesini duyunca girmesine izin verdim. Sağ olsunlar kimse başıma çok üşüşmemeye özen gösteriyordu. "Uyudu mu?" "Hayır ama tam şimdi uyutacaktım." Beşiğin etrafına tülünü çektikten sonra Mikasa'nın yanına gittim. "Ne olup bitiyor anlat bana."
"Bildiğin gibi büyük bir savaş başladı başlayacak ve kimse kimin üstün olacağı hakkında bilgi sahibi değil. Kaybedersek bir daha belimizi doğrultamayız gibi görünüyor. Ama yeni gelişmeler de var. Senin geri dönmen ile Armin'in elinde bir koz kalmadı, üstelik bizim yanımızda tanrılar varken Armin kendi arkasına güvenemeyecek durumda. Barışa yönelebiliriz gibi görünüyor." Barış iki taraf için de daha kârlı olabilir ama o manyağın yaptıklarının yanına kalmasını istemiyorum. "Barışa gitmek daha iyi olabilir ama onun bu kadar kolay kurtulmasını istemiyorum."
"Katılıyorum ama bakalım abim ne yapacak. Armin'i gebertmek için gün sayıyor durumda o yüzden ne olacağı az çok belli."
"Keşke kendi kendine bir yerde ölse de bu sorunlarla uğraşmıyor olsak"
"Keşke... Bu arada abim Yuros ile birlikte adak odasına gelmeni istedi." Doğruya Levi benden habersiz oğlumun üstüne iş çıkarmıştı. "Peki geliyoruz." Yuros'u tekrar beşikten aldım, çoktan uyumuştu bile. "Uykucu minik." Uyanmasından korkarak yanağına hafif bir öpücük bıraktım. "Hadi babaya gidelim."
Son olanlardan sonra sarayın koridorları neredeyse bomboştu. Acaba Levi onlara ne yaptı?
Adak odasına geçitlerden sonra nihayet geldiğimizde Levi da beni bekliyordu. "Meleğim." Alnıma bir öpücük bıraktıktan sonra hâlâ uyumakta olan Yuros'un pürüzsüz yanağını parmağı ile okşadı. Hissetti mi bilmem ama bu temasa gülümseyerek karşılık verdi.
"Seth onu görmek istiyor."
"Sadece görecek değil mi?" Seth'in nasıl bir manyak olduğunu biliyorum. Oğlumun onun gibi birisinin elinde olacak olması korkunç ama başka seçeneğim yok. "Evet, endişelenmene gerek yok."
"Merak etmeyin küçük Ackerman'ı kaçırmayacağım." Seth... Uzun zaman oldu...
Kucağımdaki bebeğimi daha sıkı tuttum. Seth'in aileme yaptıklarını unutmak kolay değil. Üstelik şu an Levi sayesinde hayatta olduğumu da çok iyi biliyorum.
"Anubis eteğimi bırak da arkadaşına bak hadi."
O söyleyene kadar arkasında saklanan küçük çocuğu fark etmedim. Babası Seth'in bacaklarının arkasında sallanıyordu. Görünüşüne bakılırsa iki yaşında gibi duruyor. Esmer tenli çocuk başını uzatıp babasının yanından önce bana sonra kucağımdaki Yuros'a baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Firavun (Levi X Yn)
FanfictionMısır ve Yunan mitolojisi ile harmanlanmıs bir Levixreader!