"Haydi şu işi bir an önce bitirelim. Artık seninle görüşmek istemiyorum." konuştuğumda arabayı park ediyordu. Yol boyunca o evi ve içerisindeki aileyi düşünmüştüm. Ama sormak istememişti canım. O da tek kelime etmemiş yalnızca sürmüştü.
Deniz ellerini saçlarına götürdü ve ofladı.
"Ciddi olamazsın."
Birden kendimi çok yorgun hissetmiştim. Evimde kalmaya ve yazı yazmaya ihtiyacım vardı. Son günler... Tanrım. Sürekli biriyle iletişimde olmak, yüzünü görmek, bir yerlere gitmek. Bunlar bana göre şeyler değildi. Yalnızlığıma her zaman düşkündüm. Denizle mücadele etmekten güçsüz düşmüştüm.
"Gerçekten, ciddiyim. Sen ve ben. Bir hataydı."
Arabadan indim.
Konuşmadı. Elini bana uzatıp beni butik bir cafeye soktu. Siparişlerimizi verip oturmamız için bir masa seçti. Yine aynı kibar adam olmuştu ve oturmam için sandalyemi çekti.
Oturduğunda çenesi kasılmıştı. Konuşmadan önce cümlelerini seçtiğini fark ettim.
"Hata değildi. Benim davranışlarım hataydı."
"Lütfen dinle beni. İçgüdülerime kulak verip senden uzak durmalıydım. Bana iyi gelmiyorsun."
Biralarımız önden gelmişti. Düşünceli bir şekilde birasını yudumladı.
"Benimle olmak istemiyor musun Nil?"
"Evet. Tam da bunu..."
"Seksten bahsetmiyorum."
Şaşkınlığım yüzüme yansımıştı. Devam etti.
"Seninle vakit geçirmek hoşuma gidiyor. Eğer istemiyorsan sana bir daha dokunmam. İki arkadaş olabiliriz. Fazla arkadaşın olduğunu düşünmüyorum. Seni kulüplerden topladığım gece anlamıştım bunu."
"Beni bırakıp gittiğinde çok da hoşlanıyor gibi görünmüyordun."
"Sersemlemiştim."
"Ee? Ben de aynı durumdaydım. Ve arkadaşlarıma yalan söylemişsin. Evime gelmedin bile."
"Seni görmek istememiştim."
"Güzel. Ben de seni görmek istemiyorum zaten."
"Tanrı aşkına, Nil. Bence senin ne istediğin hakkında hiçbir fikrin yok. Baştan çıkarılmak mı istiyorsun? Bu mu yani olup biten? Peşinden daha hızlı koşmam için mi kaçıyorsun?"
"Öncelikle, en son kaçan ben değildim. Hayır, baştan da çıkarılmak istemiyorum. Yalanlarından bahsetmek istiyorum. O ev neydi öyle? Senin olduğunu sanıyordum ancak içeride bir aile vardı."
"Ne ailesi?"
"Evinden bahsediyorum. Bana şarap ikram ettiğin gün hani."
"Onu anladım. Ama sıkıntıyı anlayamadım hala. Hangi aile?"
"Sahilin başındaki evden bahsediyorum. Beni oraya davet etmiştin."
Gülümsedi. "Ben sağındaki evde oturuyorum, Nil."
"Hayır. Hangi eve girdiğimizi iyi hatırlıyorum. Sahilin başındaki ilk evdi. Bundan eminim hatta arabamı önüne park etmiştim."
"Sana inanıyorum. Ama evleri değiştiremem. Taşındığından beri sağdaki evde oturuyorum."
Kafam karışmıştı. Sözleri doğru gibi gelmiyordu. O esnada siparişlerimiz geldi ve bu konu da havada asılı kaldı.
"Seninle arkadaş olamam. Sen de benimle olamazsın önce burada anlaşalım." Bu kez ilk lafı açan ben olmuştum.