Bölüm:24

1.4K 69 38
                                    

{Herkese merhabaaa. Hikayeme destek olursanız çok sevinirim bu sefer geçmişe gittik biraz, anıları falan yâd ettik. İyi okumalar 🙏🏻}

İnsan çetin bir imtihandayken, metaneti sorgulanamaz. İntihar bu yüzden vardır.

Kendime yetemediğim ve ayaklarının dibinde gezerken bir böcek gibi ezildiğim anlarım oldu. Hayatımın çoğunluğunu birilerine adayıp harcadım ve günün sonunda bana benden kalan bir şey olmadı. Benliğimi bulamadım, bir konuya nasıl tepki vereceğime dair pratik yapmadım, aşağılık kompleksimle uzun zaman koyun koyuna yaşadım ve işin sonunda burada dile bile dökemeyeceğim şeyler yaşadım.

Telefonun ucunda uykulu sesiyle, "Alo?" Dediğinde saniyeler içinde aklımdan geçen bunlar olmuştu. Bu demek oluyor ki sona gelmiştim ama konuşamamıştım. Tekrardan, "Alo," dedi. "Kimsin?" Doğrulup kendine gelmeye çalışıyormuş gibiydi sesi. Dudaklarım büzüldü, araladım ve bir şeyler söylemeyi umdum ama hayır...Dökülen tek şey titrek nefesim olmuştu. Söylersem ne olacağını daha önce hiç düşünmemiştim. Şimdi telefonun ucundayken ihtimaller aklıma gelmişti. Her zaman ki gibi kendimi geçeli uzun zaman olmuştu ama Jiyan. İşte bu olası dökülmede bana karşı kullanılacak tek silah, tek kurşundu. Hector'u düşündüm, ne kadar ileri gidebileceğini. O ucu bucağı olmayan kötülüklerle doluydu ve bu riske giremezdim. Telefonu alelacele kapatıp göğsüme bastırdım. Üzgün, kırgın ve kızgındım. Onun sesini duyduktan sonra daha çok kasılmış kalbim ve daha çok yanmıştı içim. İhanet etmişim gibi bir his beni huzursuz ediyordu. Gözlerim dolarken bir iç çektim. Saatlerdir numarayı bulmak için uğraşmıştık ve sonunda bulmuş, Jiyan'a yüklü bir miktar fatura kilitleyip büyük bir heyecanla aramıştım ama...Ama işte.

Yatağa tamamıyla vazgeçmiş halimle oturdum. Kafamda susturamadığım sesler, hep bir ağızdan; "Ya Hector öğrenirse?" İhtimaller zehir gibiydi.

Telefonu göğsümden çekip saate baktım. Gece yarısını çoktan geçmiş, adamı uykusundan etmiştim. İşin en basit kısmı buydu. Hector'un kanlı planlarının hesaba etkisini düşündüm de bu pahalıya patlardı. Bir daha hiç uyanmayacak olmasına ve bir daha hiç nefes alamayacak olmasına. Göğüs kafesime bir acı saplandı. İçimden çok şey geçirip kendimi sıkıntıya sokmaktan öteye gitmedim. Telefonu yatağın üstüne gelişigüzel atıp ayağa kalktım. Volta atarken sık sık iç geçirip ne kadar süre içinde kalp krizi geçirip öleceğimi düşündüm. Çünkü eğer kafamda bir kurşun deliği bulunmayacaksa kesinlikle kalbimden ölecektim. Cama örtülmüş kalın perdeleri çekip bahçe ışıklarının içeri dolmasına izin verdim. Bu bana yeterli gelmedi. İçim bir türlü soğumuyordu. Camı açıp buz gibi soğuğun yayılmasını bekledim. Üşümek istedim ama ısınıyor gibiydim. Bedenim titriyordu, fakat içten bir düdüklünün hava düğmesi gibi buharlanıyordum. Terliyordum ve yakın zamanda halüsinasyonlarla başa çıkmak zorunda kalacağıma git gide emin oluyordum. Tırnaklarımı yemeye başladım eskisi gibi. Babamın beni sinir krizlerine sokup kenara attığı günlere döndüm. Üzüntüden öleceğimi düşünüyordum o zamanlar. Her şey acı vericiydi ve bedenim intihara çok meyilli bir hal almıştı. Ama yaşıyordum şu an ve aslında düşününce o günlerde daha fazla denemeli, o çatıya çıkmalı ve aşağı atlamalıydım. Ya da düzene ayak uydurmalı, pencereden kuşları izlemekle yetinmeliydim. Gelecek için dillere merak salmamış, kendimi geliştirmeye çalışmasaydım burada olmayacaktım. Belki de baştan kabullenmem gerekirdi, imkansızlıklarla dolu Mardin'li bir kızın kaderinin evlenip çocuk sahibi olmaktan öteye gitmeyeceğini. Şansını zorlayınca ölüm daha hoş geliyordu başına gelenlerden.

Hiç doğru düzgün arkadaşım olmamıştı. Hiç kız arkadaşımın evine gidip kalmadım ve hiç sırlarımı paylaşmadım. Telefonum bile çok sonra olmuştu, iletişimden eksik ve yalnız başıma tüm zorluklara rağmen hayatta kalmaya çabalamıştım. Bir yerde zordu doğrusu ama şu an ki gibi Jiyan vardı, annemin mezarı, hayaller falan. Bilirsin ya yaşarken ölenler için bahaneler vardı.

SINIRDAKİ YABANCI  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin