67.

39 1 0
                                    

(MERİH)
________________________________
  Son bölümde göreve yirmiye gakın gün vardı.
________________________________
Tamam, saat sabahın dördü. göreve son on gün var. Ve ben hayvan gibi yorgunum. Nefes nefese duvara yaslanmış oturuyorum.

"Merih oturuyor musun sen?"

Senin sesini s- cidden konuştuğum kişiye bunu söylediğime şaşıracaksınız.
Ayağa kalkıp baltayı elime aldım.

"Cevap ver!"
"Ananın a-"

Hayır tabiki sesli söylemedim. Mırıltıydı sadece.

"Oturmuyorum komutanım."

Evet. Aren uyandı ve eskiye döndü. Ciddi manada eskiye. Hatırladığı tek şey. İlk komutanlığa başladığı zamanlar. Bu da yaklaşık olarak birbuçuk iki yıl öncesi. Yani geçen iki yılı hatırlamıyor!

Tamam- sesini duymayı seviyorum. Ama. Bana ikidebir bağıran haline dönmesi hoşuma gitmiyor.

Aramızda geçen hiçbirşeyi hatırlamıyor ve yanımdayken ona sarılamadığım, bana emir verip umursamadığı her dakika deli oluyorum.

Gözlerindeki o saf duyguyu göremiyorum artık. Sadece şey var. İğrenme ve ciddiyet.

Bana böyle bakınca ne kadar üzülüp sinirleniyorum söylesem inanmazsınız.
Ben eski Aren'imin geri gelmesini istiyorum.
Böyle giderse onun gibi bende eski halime geri döneceğim. Ve bu hiç hoş olmayacak.

Neden mi hiçbirşey hatırlamıyor?
Yaralı olduğu sol  kolu, şu çıktığı son görevde fazla zorlanmış. Sol koldaki zehirin ufak bir kısmı sol tarafı kontrol eden sağ beyine sıçramış. Sağ beyine hücum eden hafif miktar zehir tüm beyinde travmaya sebep olmuş. Bu hem bayılmasının hem de hafıza kaybının sebebiymiş.

Sağ beyin nerdeyse bütün fotografik hafızayı etkilemiş. Geriye sol beynin kontrol ettiği işitsel hafıza kalmış. Yinede o da kötü etkilenince, gerçi arada sırada beyninde garip sesler döndüğünü söylüyor., onuda kaybetmiş.

Anlayacağınız hala komutan olabilecek kadar zeki ve yetenekli. Ama hafıza sorunu var.

"Bitirdinmi?"

Hay senin sıfadını eşkalini götünü si- alnımdan akan terleri sildim ve baltayı yere bıraktım.

"Bitirdim."
"Bitirdim ney?"
"Are- aman Komutanım."
"Duyamadım?"
"Bitirdim, komutanım."

Biraz daha sesimi çıkarmıştım. Yanıma doğru geldiğini biliyordum ama yüzüne bakamam. Ne zaman gözlerine bakacak olsam, ağlayacak gibi oluyorum.

"Evet. İyi iş çıkarmışsın. Gidip dinlen."

Yanında yatmayı o kadar özledim ki.
İyi uyuyamadığı için odasına bile gideceğini sanmıyorum.

Bütün tesisin ana kapısının önündeydik. Tam karşımızda orman vardı.
Benimle konuşmasını bitirir bitirmez yüksek bir tabureye oturup sırtını duvara yasladı ve ormanı izlemeye başladı.

Sırtımı duvara yaslayıp yere oturdum.
Havalar soğuyordu. Yüzüme yumuşak soğuk bir rüzgar çarptı. Çok iyi gelmişti bu.

Derin bir nefes çekip verdim.
Burnuma çim, yaprak ve odun kokuları ilişiyordu.

Tek dizimi kendime çekip kolumu dizime yasladım.

"Merih."
"Buyrun efendim?"

Yüzümü ona çevirdim. Bana bakıyordu. Gözlerine bakmamaya çalıştım.

"Tesiste belli bir gerginlik var.  Ve herkes çok çalışıyor. Ayrıca Bora'nın tek gözü gitmiş. Ne olduğunu anlat."

"Bizim.. bir görevimiz var. On gün sonra. Neredeyse iki yıl önceki görevin aynısı. Neredeyse bile değil. Resmen tarih tekerrür ediyor efendim."

Yüzüne bir korku inince gözlerine baktım. Korku gözlerinden bir saniyeliğine okundu. Sonra soğukkanlılığını geri getirmeye çalıştı.

"E- nE? Yani- şey. Evet- aynen. O görevi tüm kayıplara rağmen tekrar yapmak çok akıllıca- evet."

"Bora çavuş görevde zehirlendi. Çakıl çok ömrünün kalmadığını söylüyor. Gözünü de kaybetti"

Başını sallayıp gözlerini kaçırdı.
Bende aynısını yapınca birkaç dakikada uyumuşum.
.
.
Uyandığım zaman güneş ışıkları yeni yeni doğuyordu. Tutulan boynumu sağa sola hareket ettirdim.

Sonra burnuma Aren'in parfümü ilişti.
Etrafıma bakındım ama ortalıkta değildi.
Parfümün nerden geldiğine bakındım. Sonra üstüme kaydı gözlerim.

Ceketini üstüme atmıştı.
Gözlerimdeki ve bedenimdeki yorgunlukla ceketi tutup, etrafta kimse varmı diye kontrol ettikten sonra burnuma yasladım. Derince bür nefes çektikten sonra ayağa kalkıp içeri girdim.

Güvenlikten geçerken Aren'i güvenlikle konuşurken gördüm.

"Komutanım."

Başını bana çevirdi.
Ceketi uzattım,
Lütfen alma.

"Teşekkür ederim efendim."

Elimden alıp  başını aşağı yukarı hareket ettirdi ve ceketi omzuna atıp konuşmasına geri döndü.

Odama ilerledim. Ben giderken,

"A Merih"

Başımı döndürdüm, yüzümdeki üzgün ifadeyi saklamaya çalışarak,

"Buyrun komutanım"
"Hazırlan. Küçük bir görev var."
"Evet efendim."

Bıkkınlıkla odamın yoluna geri döndüm.
Adam uyandığından beri beni 8 göreve çıkardı yahu. Sabrımın son damlasına kadar içmek istiyor.

Yok doğru düzgün yüzüne de bakamıyorum.
Odama geçip ışıkları kapattım. İki dakika uzanayım niyetine uzandım yatağıma. Yüzüstü.

Yastığıma çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Derin nefesler alıp verdim.

Gözlerim kapanmıştı ki, yan odadan bi bebek ağlama sesi geldi.

Koca tesiste tek bir bebek olduğu için,
Ayağa kalkıp yanlarına doğru yürüyüşe geçtim.

Kapıyı çaldım. Çakıl açtı.

"Merih! İyiki burdasın! İçeri gel."

İçeri girdim, Karmen Başak hanımın kucağındaydı. Ağlıyordu.

Gözlerim kızarmış, gözaltlarım morarmış bir şekilde yanlarına yaklaşıp Karmen'i almak için eğildim.

Başak hanım çocuğu elime bırakır bırakmaz sustu. Ama hala sulu minik hüzünlü gözlerle bana bakıyordu.

Birkaç defa iç çekti, burnunu da çekip hüzünlü hüzünlü sesler çıkardı.

Yere oturup Çakıl'ın yastığını yan tarafıma koyup uzandım. Karmen'i kucağımdan ayırmadım.

"Sende hissediyorsun değil mi Karmen? Sende üzülüyorsun onun bu durumuna değil mi?"

Bana bir hediye gibiydi şimdilerde Karmen.
Eski Aren'imin, belkide hiç geri dönmeyecek olan Aren'imden geriye kalan son şeydi yumuşak bakan gözleri.

Çok yoruldum.. ciddi manada çok.. bıktım artık.

Karmen'in tişörtümü tuttuğunu hissettim. Uzandığım yerde, gözlerimde kuru gözyaşlarıyla uyumuşum.
.
.
.
____________________________
Ben ne yaptım mk-

Bu arada kapak beğenilmezse hala Safir'e çevirebilirim.

İkinci Yılın Görevi(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin