"Bak çitlembiğim böyle bir kere kaynadıktan sonra oldu demektir. Taşırmadan alalım menengicimizi." Ocağın üzerinden cezveyi kaldırdı Sadi, sol koluyla sıkıca tuttuğu kızına indirdi bakışlarını. Busenaz'ın fincanlara kilitli kalmış bakışlarına gülümseyip başına bir öpücük bıraktı.Kahveyi iki fincana pay ettikten sonra arkasını döndü, masanın üzerindeki vazoda bulunan güllerden en canlı olanını alıp fincanların arasına koydu. "Annen gülü çok sever kızım, kendi de gül olduğu için herhalde."
Yüzündeki büyüyen gülümseme ile tepsiyi aldı sol eline, salonda bıraktığı karısının yanına adımlamaya başladı.Songül kendine doğru gelmekte olan kocası ve kızını fark edince televizyondaki dalgın bakışlarını ayırdı. Sadi'nin elindeki tepsiye uzandı hızlıca, sehpanın üzerine bıraktı kocası koltuğa otururken. "Siz menengiç mi yaptınız?"
"Evet, belki dedim bir menengiç yaparsak güzel karıcığım yüzünü solduran derdini anlatmak ister."
Songül bakışlarını kocasının kucağındaki Busenaz'a çevirdi, parmağını minik parmakların arasına uzattı. Tekrar Sadi'ye döndüğünde omzularını kaldırdı yüzündeki küçük tebessümle. "Siz varken benim yüzüm solmaz ki."
Kadının saçlarına çıkardı elini Sadi, alnına bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Solmasın zaten ama bir şey var söyle karıcığım. Kızımız da ben de sen böyle durgun olunca üzülüyoruz."
Sadi böyle güzel yaklaşırken ondan böyle bir gerçeği gizlemek daha da çıkmaza sürüklüyordu Songül'ü. Sadi'nin geçen gün söylediğine hak verdi bir yanı. Yine başa dönüyorlardı kendilerinin haberi olmadan. Bu evin içinde sadece üçü, başka kimse olmadan yaşamayı istiyordu. Hayatının Sadi'den önceki seneleri gibi karışıktı yine yaşadıkları. Ama artık bu karmaşadan yorulduğunu hissediyordu Songül.
Yorgunluğunun ona verdiği gözlerindeki parıltılarıyla baktı kocasına. Elini Busenaz'dan ayırmamışken başını usulca yaklaştırdı adamın omzuna. "Daha iyi olacağım kocacığım."
•
Bir eli ile beşiğin ahşabına tutunmuştu Songül, hafif hafif sallamaları ile Busenaz'ın derin uykuya geçmesini bekliyordu. Artık düşünmekten yorulan aklına nefes aldırmak adına diğer eline yasladığı kitabın sayfalarında dolanıyordu gözleri bir yandan da.
Sadi yavaş adımları ile girdi odaya, her zaman ki gibi kendi tarafında yatmak yerine beşiğe doğru yöneldi. Gözleri kapalı olan kızına gülümsedi önce, işaret parmağını yanağının üzerinde gezdirirken fısıldadı. "Tatlı rüyalar kızım."
hafif çatılan kaşların onda bıraktığı izlenimle karısının önemli bir şey okuduğunu düşündü Sadi. Odaya girdiği andan beri Songül elindeki kitaptan ayırmamıştı gözlerini bir an bile.
Kadının elindeki kitaba uzandı Sadi yatağa dizini yaslarken. Ellerini kadının belinin iki yanına yerleştirdi, kitabı yatağın bir ucuna bıraktıktan sonra. Songül göğüslerinin altına yaslanan yanağa gülümsedi. Adamın saçlarında parmakları dolanırken yanağına yasladı diğer elini. "Noldu?"
Sadi yöneltilen soruya sessiz kalmayı seçerken yüzündeki gülümseme silindi Songül'ün, bu sefer endişeyeli sordu adama. "Noldu?"
Gözlerini beşiğinde uyuyan kızında sabitledi Sadi, kadının üzerine ağırlığını vermemeye dikkat ederek yanağının üzerindeki eli kavradı usulca. "Ben çok güçsüz bir adamım Songül."
Sessizlik oluştu Sadi'nin cümlesinden sonra. Sessiz kalma sırası kendine gelmiş gibi suskun kaldı Songül. Sadi'nin devam etmesini bekledi.
"Yanında olursam ne sana ne kızıma bir şey olmaz diye düşünüyordum, hatta söylüyordum bile. Ama oldu." Derin bir nefes verdi kaza anı gözlerinin ardında belirirken. "Ben yanındayken oldu. Seni koruyan olamadım ben Songül. Bu yüzden mi anlatmıyor musun bana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Bulduğum Şehir | Sadgül
FanfictionBir Sadgül hikayesidir • Tevâfuk, birbirine denk gelme, latîfâne (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma anlamına gelmektedir. Tesadüf ise; raslantı demektir. Onların hikayesinde tesadüfe yer yoktu her şey uyum içinde denk gelmeyle başladı. #Sad...