"ama öpersen geçer."
"ne öpersem geçer mi? yavşak, acı çek banane öpmem seni." dediğimde gülerek "şaka be tamam öpme. aa sana ihtiyacım yok benim. beni öpecek birini bulurum ben." dedi. çenesindeki elimi sertçe geri çektim ve diğer elimdeki batikon ve kanla karışmış pamuğu minhonun eline tutuşturarak "ya biraz daha tut dudağına ya da at çöpe." dedim. yavaş yavaş dudağına dokundurduğunu gördüğümde ilk yardım çantasını toplamaya başladım. seungmin chrisin gözüne buz koymuş, diğerleri de önceden pamuk batikonlayıp odalara dağılmışlardı. biz salondaydık. ilk yardım çatasında hello kittyli yara bandı bulunca gülümsedim ve minhoya döndüm.
"gelsene bir buraya. "dediğimde bana baktı ve koltuktan aşağıya, benim gibi yere oturdu. "gözlerini kapat." dediğimde piç piç sırıtarak "ne oldu? karar mı değiştirdin? beni mi öpeceksin?" dedi. "belki, sen kapat gözlerini." pamuğu avcunun içine aldı, gözünü kapattı ve beni bekledi. elimdeki açık yara bandını minhonun dudağının köşesine yapıştırdığımda gözlerini açtı ve bana baktı. "hani öpüyordun, yalancı. bu ne be?" dediğinde hello kittyli yara bandının minhonun sert imajını bozduğunu görmemle karnımı tutarak kahkaha atmaya başladım.
ne olduğunu anlamayınca holün başındaki boy aynasına gitti ve yüzüne baktı. kızgınca bana doğru gelmeye başlayınca gülmeye devam ederek ayağa kalktım geri geri yürümeye başladım. çok hızlı yaklaşıyordu bu yüzden bende hızımı arttırarak geri gitmeye devam ettim fakat bir kaç adım sonra minho'nun endişeli gözlerini gördüm. bir saniye sonrasında da o hızla sırtımı sertçe cam duvara vurdum.
canımın yanmasıyla belimi tutarak yere çömeldim ve oturdum. minho önümde eğilip benimle aynı hizaya geldiğinde "iyi misin jisung? çok kötü vurdun." dedi. yüzüne baktığımda tekrar gülmeye başladım çünkü yüzündeki telaş ve hafif sinir dudağının kenarındaki banda hiç uymuyor, aynı zamanda ciddi suratını ciddiyetsizleştiriyordu.
güldüğümü görünce ciddi ifadesi silindi ve göz devirdi. beklemediğim bir anda belimde iki el hissettim. minho beni kaldırdı ve koltuğa oturttu. bir şey demeye kalktığımda chris ve seungmin salona gelmişti. chris "ne oğlum bu ses. cam kırıldı sandık." dediğinde minho hemen chrislere arkasını döndü ve dudağındaki yara bandını çıkardı. yara bandını cebine koyarken chrislere geri döndü ve "cam değil de jisungun sırtı kırıldı bence." diye ekledi. diğerleri de geldiğinde jeongin "hadi siz gidin abur cuburları hazırlayın, bizde sevgilimle film seçelim." dediğinde seslerin yükselmesini beklemiştim fakat kimsenin itiraz etmediğini görünce şaşırdım.
"her neyse hadi gelin o zaman, hazırlayalım bizde." diye yerimden fırlayınca diğerleri de peşimden geldiler. jeongin changbinin göğsüne yatmış beraber telefondan film bakıyorlardı. hyunjin ve felix'e odamdan battaniye ve yastık çıkarmalarını söyledim ve onları gönderdim. chris, minho, seungmin ve ben kalmıştık. az kişi daha iyiydi zaten.
poşetlerden birini aldım ve içindekileri çıkardım. "bu poşeti yeonjunlardan mı çaldınız? içinde sayamadığım kadar süt dilimi varda." changbine döndüğümde dediklerimi duymuş olacaklar ki jeongin sevinçle göğsüne yattığı sevgilisine baktı. changbinde göğüsün de yatan sevgilisini gülerek alnından öptü.
gülümseyerek önüme döndüm ve çıkardığım bir kaseye bütün süt dilimlerini koydum. isteyen istediği kadar yer. minhonun bir poşetten elli çeşit alkol çıkarttığını görünce göz devirerek "sizin abur cubur anlayışınız içki mi?" diye sordum. aynı şekilde bana göz devirerek "evet, sorun mu var?" dediğinde dudağındaki yaraya baktım ve gülümseyerek önüme döndüm.
sonunda aldıkları tüm içecek ve abur cuburları hazırlamış ve salonun ortasındaki sehpaya dizmiştik. herkes sevgilisiyle kendine bir battaniye aldı ve kendi köşelerine çekildiler. minhoyla bir L koltuğun uzun kısmındaki tek yorgana ve dört tane yastığa birde birbirimize bakıyorduk...
...
"jisung çekmesene şu yorganı." evet minhoyla aramıza dört yastığı da koymuş yastıkların üzerinden bir yorganı paylaşıyorduk. "napayım lan, üşüyorum" diye mızmızlandığım da "aramıza dört yastığı koymasaydın ikimizde örtünebilirdik jisung." sadece televizyon ışığının aydınlattığı salonda sol yanıma minho'ya döndüm ve gözümle seçebildiğim kadar ona bakarak "gel kucağımda yat o zaman. aa olmaz öyle." dediğimde "hay hay." deyip aramızdaki dört yastıktan üçünü attı ve birini uzattığım bacaklarımın üzerine yerleştirip yattı. her şey saliseler içinde olmuştu bu yüzden tepki verememiştim. kimsede bizi fark etmemişti o yüzden rahatlamıştım.
minho sürekli abur cubur ve içki almak için koltuktan kalktığından diğerleri minho'yu azarlayıp geri yatırmışlardı. televizyona dönük, kolları bağlı ve dudakları büzülmüş şekilde filmi izleyen minhonun kulağına yaklaşıp "mutfakta üst dolaplarda sağdan üçüncü dolapta büyük bir kase var. onu al ve ne yiyeceksen doldur içine içkini de yere koyarsın bir şey olmaz." dediğimde heyecanla kafasını yattığı yerden bana döndürdü fakat ben daha kafamı minhonun kulağından uzaklaştırmadığım için dudağım burnuna sürttü. ben şuan hoşlandığım çocuğun burnunu öpüyordum şaka mı bu?
utanarak minhoyla göz temasını kestim ve eski pozisyonuma geri göndüm fakat o hala olayın etkisinde kalmış ben onun kulağına eğilmişken gözlerime baktığı yere sabit bakıyordu. bir kaç saniye sonra kendisine geldi ve kendini koltuktan aşağı attı. ne yaptığını anlamak için öne doğru eğilince emekleyerek mutfağa gittiğini gördüm. gülerek onu izliyordum. sessizce dolabı açtı, bahsettiğim kaseyi aldı ve emekleyerek geldi. yere oturup yemek istediklerini, içkisini aldı ve ikisini de yere koyup kucağıma geri yattı.
filme odaklanmışken alttan gözümün önüne bir cips geldi. ilk cipse sonra minhoya baktığımda kendi ağzını açarak benim ağzımı açmamı ima etti. ağzımı yarım yamalak açtığımda cipsi dudaklarımın arasına bıraktı. bir süre yediği içtiği her şeyden bana da verdi.
sarhoş olduğunu düşünmüyordum, daha çok mayışmış gibiydi. içkisi ve abur cuburları bitince kaseyi ve şişeyi sehpaya koydu. neden bilmiyorum ama şuan minhoyu süzüyordum. yan profili mükemmeldi, yüzüne düşen yumuşacık saçlarını geriye çekip oynamak istedim. bir anlık gelen istekle kendimi durduramadım ve gözlerine gelen saçı çektim. bu hareketimle ilk yüzünü sonrada komple vücuduyla bana döndü.
sırt üstü yatmıştı. o benim yüzümün her bir yanını incelerken bende onun saçlarıyla oynuyordum. filmden tamamen bağımız kopmuştu. bir süre boyunca onun yüzüne bakarak saçlarıyla oynadım. aramızda çok garip bir çekim vardı ama çözememiştim. gözlerimin yavaş yavaş kapandığının farkına varmıştım, uyumak istemiyordum fakat o tatlı uyku beni çağırıyordu. direnmeye çalışsam da kendimi uykunun tatlı kollarına bırakmıştım. son hatırladığım düşen yüzümün biri tarafından tutulmasıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
senin anonim
Teen Fiction~brn okidokihan sey selam seuliseitiraf selam okidokihan itiraf.