gözlerimi rahatsız eden ışıkla kendime geldim. gözlerim alıştığında etrafıma bakındım ve minhonun yanımda, bana dönük bir şekilde uyuduğunu gördüm. şaşkınlığımı gizleyemediğim için yatakta geriledim. şaşkınlığımı üzerimden attım ve eski pozisyonumdan daha yakın bir şekilde minhoya yanaştım. artık yüzlerimiz çok yakındı. tüm yüzünü dünkü gibi dikkatlice izlemeye başladım.
bir süre onu böyle izledim ardından bir anda gelen sinsi gülüşü ve gözlerinin açılışıyla kala kaldım. şaşkınlığımın yüzüme vurduğunu gören minho "yarım saattir beni izliyorsun, farkında mısın?" diye sordu ve gülümsedi. yüzümde mimik oynamazken bir anda hissettiğim utangaçlık ve şaşkınlık hissi kayboldu. yerini heyecan ve flörtleşme isteği aldı.
sakince "ne zamandır uyanıksın?" diye sordum. minho bu sakinliğime şaşırmış olacak ki biraz tepkisiz kaldı fakat hemen cevapladı.
"sen uyandığından beri." dediğinde gülümseyerek cevapladım. "o zaman izlemeye devam edebilirim." bu hallerimin onu şaşırttığının farkındaydım ve bu çok hoşuma gidiyordu. yastıkta kafamı düzeltip iyice yastığımın ucuna yattım. minhoyu da aynı hareketi yaparken görünce sırıttım. birbirimize yakından bakmaya başladık. ben ona dalmışken sırıttı, yorganın altından belimi kavradı ve kendine çekti. şaşırmıştım fakat bu şaşkınlığımı kısa tuttum. hala bakışıyorduk fakat bu sefer alttaki temastan dalıp gidemiyordum, gerilmiştim.
"neden bu kadar gerildin jis? belini kasıyorsun." minho konuştuğunda fakında olmadan kastığım belimi serbest bıraktım ve bunca zamandır nereme soktuğumu bilmediğim ellerimi minhonun omuzlarına koydum. beni yeteri kadar kendine çekmemiş gibi belimdeki ellerini daha da sıkılaştırdı.
"ne yapıyoruz lan biz?" diye çıkışarak yerimde kıpırdandım. kalkmaya çalıştığımda belimdeki ellerin sıkılaşmasını bekliyordum fakat tam aksi gevşedi. bırakmasıyla oturur pozisyona geldim ve kafamı ellerimin arasına aldım. karmaşık duygular içerisindeydim, acaba ondan hoşlandığımı bildiği için şuan benimle mi uğraşıyordu yoksa gerçekten ilgisini mi çekmiştim? beni kullanıyor mu? kendimi ona bırakmalı mıyım yoksa tedbirli mi olmalıyım? kafamda bu sorularla tartışırken sırt üstü yatmış beni izleyen minho tarafından kolum tutuldu ve yüz üstü düşeceğim şekilde çekildim...
minho piç piç yüzüme bakıp gülümserken yaşananları kaldıramayışım yüzüme yansımıştı. minhonun beni çekmesiyle göğsüne düşmüştüm. şuan tam göğüslerinde duran ellerimden birinin bileğini tutmuş diğer elini yine belime koymuştu. "m-minho ne yapı-"
"ne yapıyorsunuz lan siz?" chrisin sesini duymamızla aynı anda farklı yönlere dönerek uzaklaştık. ben biraz fazla dönmüş olmalıyım ki yataktan düştüm. düşerken kalçamın üzerine düştüğüm için acıyla inledim. kalçamı okşayarak ayağa kalktım ve chrise baktım. gülerek bir bana bir minhoya bakıyordu. minhoya döndüğümde yatağın diğer tarafından gözlerini bir yerden bir yere dolaştırarak aşağı yukarı bakıyordu. nereye baktığını anlamaya çalıştığımda sıyrılmış tişörtümün altında belime ve okşadığım kalçama bakıp yutkunduğunu fark ettim.
hemen kalçamı okşamayı bırakıp tişörtümü düzelttim ve "ben bir diğerlerine bakayım sonrada kahvaltı edelim." diyerek hızlıca merdivene dayanmış halimize gülen chrisin yanından geçtim. merdivenlerden inerken kafam olanlarla doluydu. sabah ki ruh halim, minhoyla yaşadıklarımız, dün gece...
hepsini bir kaç saniye aklımdan geçirdikten sonra merdivenlerinin sonuna ulaşmıştım. salona döndüm, seungmin, minho ve chris hariç herkes aynı şekilde uyuyordu. seungu aramak için ilk mutfağa, orda bulamayınca da bahçeye çıktım. salıncakta sallanıp etrafı izliyordu.
"günaydın seung!" bana döndüğünde gülümseyerek "günaydın!" dedi. yanına oturduğumda beraber manzarayı izlemeye başladık. öyle boş boş sohbet ederken chris yanımıza geldi ve önce bana piç bir şekilde sırıttı sonra sevgilisine döndü. sevgilisine en güzel şekilde gülümsedikten sonra onları yalnız bırakmam gerektiğini düşündüm ve "ben kahvaltı hazırlamaya gidiyorum, keyfinize bakın." dedim.
yavaş yavaş salona döndüm fakat aklıma gelen soruyla geri bahçeye döndüğümde ağzımı geri kapattım ve bahçede kalan sevgililerin birbirlerini nasıl aşkla izlediğini gördüm. onları izlediğimi fark ettiler mi bilmiyorum fakat seungmin salıncaktan kalktı ve chrise sarıldı. chris sevgilisini kucağına aldı ve önce birbirlerine gülümseyerek baktılar sonrada öpüşmeye başladılar.
çok tatlılardı. onları izlemeye dalmışken boynumda hissettiğim nefesle arkamı döndüm. dibimde bittiğini gördüğüm minhoyla dengemi kaybettim ve arkamda kalan cama yaslandım. minho iki elinide kafamın yanına dayadı ve üzerime eğildi. kızardığımı hissedebiliyordum bu yüzden bir sohbet başlattım.
"biz neden beraber yatıyorduk?" galiba kızarmıştım çünkü minho gülümseyerek yanaklarıma bakıyordu. "gece ben kucağındayken uyuya kaldın. bende seni yukarı çıkarttım. tam aşağıya geri inecektim kolumdan tuttun ve seninle yatmamı söyledin." ben ve minhoya yanımda yatmasını söylemek imkanı yoktu.
"saçmalama asla öyle bir şey söylemem. h-hem hatırlamıyorum bile." kendimden çok eminde olamıyordum çünkü ailemle yaşarken veya arkadaşlarımla kaldığım zamanlar herkes bana uykumda konuştuğumu söylüyordu. minho gülümseyerek ilk dudaklarıma baktı sonra gözlerini gözlerime sabitledi ve konuşmaya devam etti.
"öyle mi? o zaman yanına yattığımda ilk beni öpüp sonra bana sarılan kimdi?"
"ne?"
...
chris bizimkileri böldüğü için eliften küfür yiyorum:(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
senin anonim
Teen Fiction~brn okidokihan sey selam seuliseitiraf selam okidokihan itiraf.