Sertap Erener- İncelikler Yüzünden
...
(İki gün sonra, Davet Günü)
"Hazır mısınız?" Komutanları gözünü onların üzerinde gezdirdikten sonra hazır olduklarını anladı. Hepsi bugün için çok çalışmıştı.
"Evet komutanım!"
"Davete henüz iki saat var, garsonlar ve valeler şimdi mekana gidecek. Kimlikleriniz hazır."
Askerler bir tepki vermedi, sadece baş sallamakla yetindiler.
Şimdi gitmesi gerekenler yavaş yavaş toparlanmaya başladılar. Baran da gidecekti ama öncesinde Yağız'ın iyi olup olmadığını bilmeliydi.
Yağız hâlâ ayakta dikilen askerlere bakıyordu. Baran'ın yanına geldiğini görünce duruşunu düzeltti.
"İyisin değil mi?" Yağız bu konuda konuşmak istemiyordu.
"Sen komutanınla nasıl konuşuyorsun lan?" Şakayla karışık gülerek konuştu. Baran onun bu haline gülümsedi sadece, biraz acı biraz da endişeyle. Yine de bir şey demedi, bunu yapmasına gerek yoktu. Komutanı onun ne demek istediğini anlayabilirdi. Yılları geçirmişlerdi birlikte, illaki anlayacaktı.
Yaman'ı da yanına alıp çıktı odadan. Diğerleri de son kez her şeyin üzerinden geçiyordu.
Ali, Kerim ve Mücahit ise garson oldukları için geç kalmamak için diğer ikilinin ardından vakit kaybetmeden çıktılar. Sandıklarından çok daha iyi anlaşmışlardı, iki günde iyice kaynaşmışlardı. Kuzey ve Atlas Yağız onlar gibi değildi, anlaşma biçimleri biraz daha farklıydı.
Yiğit, Demir, Selim, Alper, Mehmet, Ozan ve Yağız kaldı odada.
"Yiğit sen her şeyi anladın değil mi? Eğer operasyon gerçekleşmezse iş sana kalacak." Ozan bunu istemese de Kuzey ısrarla bu görevi Yiğit'in yapması gerektiğini söylemişti.
"Anladım." diye mırıldandı genç asker, sıkılmıştı sürekli aynı şeyin tekrar edilmesinden.
"Mehmet konuştuğumuz gibi, her şey sorunsuz ilerlemeli. Senin ve Yiğit'in tanınacağını düşünmüyorum. Bir ihtimal Saruhan tanıyabilir. Ona çok görünmemeye dikkat edersiniz." Bunu yirminci kez söyleyişi olabilirdi Ozan'ın. Ama çok sevgili komutanı da ona elli kez söylemişti. Zaten yeterince kılık değiştirmişlerdi.
"Siz çıkabilirsiniz Yiğit." Yağız Yiğit'le konuştuğunda Yiğit ona başıyla bir selam verdi sadece, hâlâ araları düzelmemişti. Mehmet ve Yiğit de çıktığında Alper ve Selim de son kez onlara söylenenleri dinleyip çıktılar.
"Demir, bak hemen olaya atlamak yok. Bizim dışarıyı kolaçan etmemiz gerekiyor."
"Tamam Ozan Komutanım, anladım vallahi. Macera peşinde koşmayacağım."
Ozan memnunca gülümsedi. Yağız'ın gitme vakti gelmişti.
"Ben de çıkıyorum, dikkat edin."
O sırada villada davet için elbise beğenemeyen genç kız karşısındaki adama dert anlatmaya çalışıyordu.
"Kuzey ben ne giyeceğim yahu?"
"Giy işte hoşuna giden bir şeyler." Adam gergindi. Harun'un bu davete gelmesi gerekiyordu.
"Hiç yardımcı olmuyorsun." Kız dolaptaki sırtı kapalı, göğüs dekolteli, uzun kollu ve siyah elbiseyi aldı eline. Vücudundaki yaraları gizleyebilecek en şık elbise oydu. Çok pahalı bir elbiseydi ayrıca.
"Bu nasıl?" Saçlarını geriye doğru atarak heyecanlı bir şekilde sordu Ayliz.
"Sana yeniden aşık olacak." Cümlesi biter bitmez dilini ısırdı adam, ne diye söylemişti böyle bir şeyi? Bugünlerde stres seviyesi en üst düzeye çıkmıştı, yapmaması gereken şeyler yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Yangını
Подростковая литератураGüzel adamlar güzel severdi. ~ "Ruhumun yangını, en güzel yangınım. Bir kere göreyim yüzünü.." Bana en güzel yangınım diyordu, en acı yangınım oydu. Kendimi sıktım ağlamamak için. Kalp atışlarım kaburgamı incitti. Ben ağlamadım ama ruhum ağladı, h...