-YİĞİT'TEN-
Hızla arabadan inip sevdiğim kızı yarasına dikkat ederek kucağıma aldım. Kucağıma alınca, arkaya düşen kafasıyla kalbimdeki acı çoğaldı. Hastanenin kapısından içeri girip tüm gücümle bağırdım.
"Doktor yok mu?! Biri yardım etsin!"
Anında bir kaç hemşire ve doktor etrafımı sardılar. Bir sedye getirdiklerini görünce hızla, ve dikkatlice, sevdiğimi sedyeye yatırdım. Doktorlarla beraber ameliyathanenin kapısına kadar giderek sevdiğimin o güzel kızıl saçlarını okşamıştım. Ameliyathaneye ulaştığımızın farkında bile değildim.
"Beyefendi, buraya giremezsiniz." Bir hemşire beni kolumdan tutarak bekleme koltuklarına doğru hafifçe itti. Kafamla onayladım. Onlara zorluk çıkarmamalıydım.
Hemşire içeri girerken bense koltuklardan birine zor da olsa çöktüm. Titreyen elimi cebime sokup telefonumu kavradım. Telefon rehberinden 'E' harfine tıklayıp, 'Ela' isimli numarayı görmezden gelerek, Enes'in numarasına tıkladım. İlk çalışta açmasına şaşırmadım.
"Alo, Yiğit! Neden habersiz gidiyorsun oğlum? Noldu? Ne yaptın? Konuşsana!"
Telefonda Enes'in bağırışları ve bir ağlama sesi geliyordu. Sanırım Kutlu ağlıyordu. Uzun zaman sonra gözümden bir damla yaş aktı. Çocukluğumdan beri ilk defa şimdi, şu dakika.
"Enes." dedim çatallaşmış bir sesle.
"Ne Enes ne?! Konuşsana Yiğit!" Bağırışıyla yutkundum.
"Ela," Dilim söylemeye el vermiyordu. Bir kez daha derince yutkundum.
"Ela vuruldu."
Kelimeler ağzımdan zorlukla çıkarken gözümden bir damla daha akmıştı. Bir tane daha. Bir tane daha. Ve bir tane daha. Telefondan çığlığa benzer bir ağlama sesi gelince, titrek bir nefes aldım.
"Yiğit ne diyorsun sen?! Ne demek vuruldu oğlum?! Konum at hemen!"
Telefonu kapatıp konumu gönderdim. Burnumu çektim ve boş gözlerle duvarı izlemeye başladım.
Ela'yı kaybetme korkusu tüm vücudumun gerilmesine neden olmuştu. Ben daha yeni kendisine karşı olan hislerimi kabullenmiştim. Hemen mi kaybedecektim onu? Ben onu o pisliklerin elinden sağ salim alacaktım. Onun o elalarına bakıp hasret giderecektim. Neden böyle olmuştu ki?
Ben, onu seviyordum.
Allah kahretmesin ki çok seviyordum.
Ve, şimdi o içeride ölüm ve kalım arasında mücadele veriyordu. Ve bense burada öylece oturup, yeni farkına vardığım duyguların yoğunluğuyla bitiyordum. Kendimi kocaman bir boşluktaymış da, süzülüyormuşum gibi hissediyordum.
Ben duygularımı pek iyi dile getirmezdim, getiremezdim. Çocukluğumdan bu yana anneme bir kere 'Seni seviyorum' demedim. Hep ya sarıldım, ya da yanağından öptüm. Çünkü ne kadar çok sevsem de dile dökemiyordum. Aynı şu an olduğu gibi. Kendimi berbat hissediyordum. Ve bunun nasıl da kötü bir berbatlık olduğunu da anlatamıyordum. Aynı şekilde Ela'ya karşı olan hislerimin büyüklüğünü ve bana olan o güzel etkisini de dile dökemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güya Aşıkmışım
Romance"Senden hoşlanıyorum. Senden o kadar çok hoşlanıyorum ki, senin için gözümü kırpmadan bu şirketi satabilirim." "Ne?" Sesim sadece bir fısıltıdan ibaretti. Bunca zaman onu yanlış anlamıştım. Sevdiğim adam, patronum, o kadını sevmiyormuş. Beni seviyor...