Kafam darmadağındı. Düşünceler etrafa odaklanmamı engellerken bir andan da bu koskoca okulda kaybolmamaya çalışıyordum. Kimseyi tanımamam da dezavantajımdı.
Sınıfların yerlerini en ince detayına kadar içeren cep haritası da yanımdaydı. Fakat diğer ellerim daha kapakları açılmamış kitaplarla doluydu. iki işi aynı anda yapacak yeteneğe de sahip değildim. Normalde olması gerekenden çok daha sakar bir insandım.
Kitapları sağ elimle zor da olsa kavradım ve cep haritasını sallayarak açmaya çalıştım. Koridordan geçen bir öğrenciye sorsaydım eminim daha kolay olurdu. Gözümü kapatan kumral saçlarımı arkaya savurdum ve haritaya odaklandım.
Aynı zamanda hızlı adımlarla ilerliyordum. Hemen önümde duran kalabalığı, görmüş olduğum söylenemezdi. Haritayla meşguldüm.
Kafamı kaldırdığım anda birkaç erkek çocukla çarpışıverdim. Onların canının acımadığı belliydi. Elimdeki kitaplar yere yığıldı. Göz teması kurmamaya çalışarak okulun yeni cilalanmış parkelerine çömeldim. Hızla kitaplarımı bir araya getirdim.
Çarpmış olduğum erkek grubundan kahkaha sesleri yükseliyordu. Gülünç bir durumdu doğrusu. Ancak bir kızla bu kadar dalga geçilmesi de hoş değildi. Dikkat çekmemeye çalışarak eşyalarımı toplamaya devam ediyordum.
Yan gözle baktığımda aralarından yeşil gözlü kumral saçlı olan çocuk da yere eğildi. Yüzü canlı ve parlak görünüyordu. Saçları düz, yana yatırılmış şekildeydi. Gözlerimi ondan alamıyordum, diğer erkeklerin aksine şımarık değildi .
Düşünce yıpranmış kitaplarımı düzelterek kollarının arasına aldı. Ondan kitapları istercesine elimi uzattım fakat onaylamadı. Bana baktığında gözlerinin güzelliğine dalıp gitmiştim. Tatlı ve yumuşak sesi beni kendime getirdi.
" Sen Destiny Emma Dawn olmalısın?"
" Yanlızca Emma." Sesim boğuk çıkmıştı." Conner Stiles." Yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi. Siyah kalın çerçeveli gözlüklerimi düzelttim.
Eşyalarım hala ondaydı. Anlaşılan vermemekte ısrarcıydı.Önümden hızlı adımlarla ilerliyordu. Onu kaybetmemeye özen gösteriyordum. Aynı zamanda okulu da tanımaya çalışıyordum. Okuldaki bu modern görüntü çok hoşuma gitmişti. Daha önceki okullara göre gelişmişliği de beni kendine hayran bırakmıştı. Okulun içinde dolanırken kütüphaneye de rastlamıştık.
Kütüphane kocaman bir alanı kaplıyordu. Girişin sağ duvar tarafına dizilmiş bir düzine bilgisayar vardı. Yer halı döşemeyle kaplanmıştı. Kitaplar içeriklerine göre ayrılmış ve içerikler de kendi arasında alfabetik sırayla dizilmişti. Bu sıranın korunmasına oldukça önem veriliyordu. Her köşede uyarı tabelaları yer alıyordu: içeride yemek yemek ve yüksek sesli konuşmak yasaktı örneğin. Rengarenk minderler cam tarafına yaslanmıştı, kahverengi yeni bir şöminenin üstü ise alt sınıflar için peluş oyuncaklarla doldurulmuştu. Kütüphanede Conner' ı unutmuştum bile. O bana boş gözlerle bakarken hayranlığımı ifade etmeye çalıştım. Bana dolabıma kadar eşlik etmek istedi. Gözünün içine baktım. Sanki her an bayılacakmış gibi bir görünüşü vardı. Bir an durdu ona dikkatilice baktığımda göz bebeğinin kaybolduğunu sandım. Gözleri renk değiştiriyor gibiydi. Belki de hayal görüyordum. Rengi solmuştu sanki.
"Pek iyi görünmüyorsun. "
" Fazlasıyla iyiyim ." Gülümsedi. Ancak o sırıtışın altındaki tedirginliği hissedebilmiştim.
" Buraya yeni taşındın sanırım. " dedi yumuşak ses tonuyla. Kafamı salladım.
" vee insanlarla tanışırken sakarlığının her şeyi mahvediceğinden korkuyorsun. " Kendinden çok emin duruyordu. Şaşırmıştım doğrusu.