Urien bana Owen'ı en son kanlar içerisinde yere yığılmış bir halde gördüğünü söylemişti. Ancak ben o gün Owen'ı orada asla görmemiştim, bundan emindim. Peki öyleyse Owen'a ne olmuştu, nereye kaybolmuştu? Ceylin! Peki Ceylin ne haldeydi, Owen ile bir ilişkileri olduğunu biliyordum. -Bizim dünyamıza geri dönemeyeceklerini öğrendiklerinde, o dünyadaki sevgililerinden de ümitlerini kesmişlerdi.-
Urien ile çektiğimiz muhteşem bir uyku sonrasında kalktığımda Urien sarayın işlerinin olduğunu ve bunları halletmek için gitmesi gerektiğini söyleyerek odamızdan çıktı. Yatağımızın parlak tüllerini aralayarak adımlarımı yatağın dışına atmaya başladım. Dolabıma doğru yönelip, üzerime pembe uzun bir elbise taktım. Elbise gayet rahattı, biraz bol gelmesi dışında. Elime çengelli bir iğne aldım ve elbiseyi biraz daha sıkılaştımak amacıyla elbisenin arkasına tutturdum, şu an daha iyiydi.
Odadan çıktıktan sonra Ceylin ile birlikte konuşmak için kızların odasına ilerlemeye başladım. Beni Owen hakkında konuşmamız için Ceylin çağırmıştı. Onu çok özlemiştim, birkaç gündür göremiyordum. Yeni yerleştiğimiz oda kızların odasına daha yakındı, en azından diğer odamıza göre. Çünkü dük ve düşesin kalacağı türden odalar sarayın daha özel ve güzel bir yerindeydi.
Sarayın koridorlarından geçerken gördüğüm muhafızlar beni korkutuyordu, en son olaydan sonra bu gayet normaldi. Ancak böyle bir olayın bir kez daha olmaması için Urien, muhafızların yeniden kontrolünü yapacaktı. Her an bir şey olacakmış gibi bir his vardı içimde. Umarım gerçekten de kötü bir şey olmazdı. En son yaşadığım olaydan sonra bunları kaldıramazdım.
Ceylin'in odasının olduğu kata doğru, sarayın ince ve upuzun merdivenlerinden dikkatli adımlarımı atıyordum. Son basamağa adımımı atıyordum ki karşıma birden çıkan uzun boylu, kalıplı bir muhafız önümü kesti.
"Düşesim! Sarayın bu tarafına geçiş yasaklandı ve bu yasak sizin için de geçerli." gözlerindeki keskin bakışlar benim üzerimdeyken söyledikleri ve az önce düşündüklerimden sonra iyi şeyler olmadığını anlayabiliyordum. Ama peki ne olmuştu, Ceylin ve Beril'e birşey olmuş olabilir miydi?
Korku dolu gözlerle sordum. "Muhafız, bu katı geçişe kapatmanızdaki amaç nedir?" ardından sesimi biraz daha sesimi yükselterek ama üslubumu bozmadan, "Ayrıca siz muhafızlar, yasak koyabiliyor muydunuz?" ağzımdan çıkan sözleri duyan muhafız anlayışla karşıladı, yutkunduktan sonra biraz beklemem için eliyle bir hareket yaptıktan sonra arkasına dönerek biraz daha ilerideki başka bir muhafızın yanına doğru zarif adımlar atmaya başladı.
Karşımdaki muhafız iri gözlü, açık kahverengi saçları ve pürüzsüz cildiyle adeta bir heykeli anımsatıyordu. Yanına doğru ilerlediği muhafız ise bir kadındı. Diğer muhafıza göre daha kısık gözleri, kızıl saçları vardı. Birbirleri arasındaki konuşmaları bittiğinde yeniden bana doğru döndü, başını onaylar bir şekilde salladı.
"Gelebilirsiniz düşesim." dedi. Kalbim daha da hızlı atmaya başladı, yerinden çıkacaktı sanki. Önümdeki iki muhafızın yanına doğru yöneldim, hızlı adımlarla yanlarına varmıştım. İşte şimdi bütün sorularımın cevabını alacağımı hissediyordum. Kızıl saçlı muhafız yanlarına ulaştığımda konuşmaya başlamıştı bile.
"Düşesim biliyorsunuz birkaç gündür Owen kayıp! Bize de bu bilgiyi zaten dükümüz vermişti." sesi titremeye başladığında benim de nefesim kesilir gibi olmuştu.
"Şu an Owen'ı bulduk ancak..." dedikten sonra derin bir nefes aldı, daha sonra devam etti. "Owen'ı Lyren bulmuş, ona yardım ederek revire götürmüş. Orada yarasına pansuman yapmış ve sargı beziyle yarasını sarmış, kimseye ondan bahsetmemiş. Birkaç gün odasında ona baktıktan sonra Owen, Lyren'ı vahşice parçalayarak öldürmüş. Ben bağırış seslerini duyduğumda Lyren'ın odasına gittim ancak geç kalmıştım. Çoktan Lyren ölmüştü ve odasının tavanındaki avizeye bağırsaklarından asılmıştı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşes Katliamı
FantasyÜniversite öğretmenin bir krallığın dükü olsa ve seni kaçırıp orada düşes olmanı teklif etse, mükemmel bir şey değil mi? Haydi birlikte hikayenin içine bir giriş yapıp öğrenelim. Gerçekten mükemmel mi?