(tarihsiz)
Benim Sevgili Aliye'm,
Sular bulanmadan durulmaz derler. Biz de artık ikimizin de canını sıkan şeylerden bahsetmeyelim de bunları büsbütün unutalım. Ben yengemlere kızdığımı asla belli etmedim. Ben zaten kızdığımı nadiren belli ederim. Teessürümü de hiç göstermem. Herkes beni keyfi yerinde, daima gülen biri sanır. İşte bunun için yazılarım çok dertlidir. Hayatımda gösteremediğim teessürümü yazılarımda gösteriyorum. Bana yazdığın mektupta yengeme yazdığın mektubun bir sureti olduğunu ben Fahrünnisa ablama (12) söylemiştim, demek ki o gidip ortalığı aleve vermiş. Bundan sonra ikimizin arasında cereyan eden hiçbir şeyden onları haberdar etmem. Aliye, mektupların hep yanımda geziyor, ikide birde onları çıkarıp okuyorum. Hele bu son mektubun... O kadar bahtiyar etti ki beni. "Etrafıma kırıldığım zaman beni sen teselli edeceksin, işte o zaman ben her şeyi unutarak senin boynuna sarılacağım," diyorsun. O zaman ben de senin boynuna sarılarak hiç, hiç bırakmayacağım. Sen herhangi bir şeye üzülürsen seni kollarımın arasında avutacağım. Eğer gözlerinden bir damla yaş gelirse, güzel gözlerini sıcak dudaklarımla öperek kurutacağım. Tek başına geldiğin daha iyi oluyor. Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak. Pek az misafirliğe gitmek ve pek az misafir çağırmak istiyorum. Bir sürü fesat ve dedikoducu insanlarla ahbaplık edip ne olacak sanki? Biz birbirimize yeteriz, değil mi?.. Ah Aliye, senin Ankara'ya geleceğin günleri nasıl bekliyorum bilsen... Şimdi kapıyı açıp girdiğim zaman beni soğuk bir sessizliğin karşıladığı küçük evde senin güler yüzün tarafından karşılanmak bana saadetlerin en büyüğü gibi geliyor. Biliyor musun, ilk mektuplarımda "Bana böyle şeyler yazma, sonra sana deli gibi âşık olurum," demiştim, oldum işte... Sana bugün çılgın gibi âşığım. Senden ayrı geçen bu günleri cehennemde imişim gibi geçiriyorum. Evde resimlerine bakarak uyumaya çalışıyor fakat uyuyamıyorum. Sana kavuşmadan sükûnet bulamayacağım. Nikâhı önümüzdeki hafta içinde, pazartesi veya perşembe günü yaparız. Ben size telgrafla gününü bildiririm. Siz de hemen nikâh memurluğuna bildirirsiniz. Nikâhın ertesi günü de hareket ederiz. Resmi muameleler için çıkarttığım küçük bir fotoğrafımı gönderiyorum. O gün canım sıkıldığı için biraz asık suratlı çıkmışım. Gözlerinden ve dudaklarından hasret ve iştiyakla öperim birtanecik sevgilim.
(12) Sabahattin Ali'nin yengesi Hayrünnisa Başotaç'ın kardeşi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Ficción GeneralBüyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor. BASIM YILI: 2019 YAYINEVİ: YKY