Kaçış

95 10 17
                                    

Muhammed Suriye' de her zamanki gibi gürültülü bir bomba sesiyle uyanmıştı.
Bıkmıştı artık bu savaştan.

Alarmı çalınca alarmdan önce uyandığını fark etti. Alarm sesi en sevdiği o şarkıydı .
"Yelili yelila
Visvis mis
Şikimata
Ugelu lilela"

Bugün göçmen botuyla Türkiye'ye gidecekti. Onun için Türkiye cannetti. İnşallah Yunanlılar botunu batırmazdı.
Bunları düşünmemeliydi.

Ayağa kalktı ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa gitti.
Mutfaktan içeri adımını atamadı.
"Neden bu kadar çok kardeşim var?"diye istemsizce düşündü.
Cidden başı ağrıyordu artık bu sesten. Hepsini bırakıp gidecekti, Türkiye'ye gidince rahatlayacağını düşünüyordu.
Giden dostları geri gelmiyordu.
Demek ki Türkiye Cannatti.
Sadece yanına Suriye lavaşı alıp gidecekti. Başka bir şey istemiyordu .
Zar zor da olsa kahvaltıyı hazırlamış ve dört kardeşini uyandırmıştı. Geri kalan dört kardeşi hangi odadaydı bilmiyorudu. Umursamadı.
...

Yavaş yavaş gitme saati yaklaşıyordu. O sırada amcasından bir mesaj gelmişti
محمد
(Muhammed)
لقد اقترب وقت الرحيل. هل انت جاهز؟
(Gitme vakti yaklaşıyor. Hazır mısın)

انا جاهز عمي.
(Hazırım amca)

Kardeşlerine son kez baktı. Onları kesinlikle özlemicekti.
Cannate gidiyordu.
Zaten kardeşlerine bakacak birisi vardı. İçi rahattı o yüzden.
...

Limana gelmişti. Hava karanlıktı ve göz gözü görmüyordu.
İlerden bir ışık yanıp söndü.
Bu amcası olmalıydı.
O tarafa doğru gidiyordu ki çantasını biri tutup koşmaya başladı. Arkasını döndüğünde çantasını çalanın tanıdık bir sima olduğunu gördü. Kardeşiydi.

"Ebu cehil! Çabuk buraya getir çantamı." Diye arapça haykırdı.
Kardeşi
لقد أكلت خبز البيتا الخاص بي. صفينا" حساباتنا"
( Sen benim lavaşımı yemiştin. Ödeştik.) Dedi.

Muhammed sinirlendi. Bir bu eksikti. Saate baktı ve acele etmesi gerektiğini fark etti.
İlerde amcasını gördü ve çantayı bırakıp hızlıca oraya doğru gitmeye başladı.
...

Şu an botta amcası ile beraberdi.
Yanlarında 40 kişi daha vardı.
Bu bota nasıl sığmışlardı.
Amcası ona dönüp şunları söyledi
"Heyecanlı mısın?"
"Evet amcacım ama biraz da korkuyorum ya polisler bizi yakalarsa?"
"Merak etme genelde bir şey olmaz."
"Peki neden amca?"diye sordu
"Kendin görüp anlarsın zaten evlat" dedi amcası.
Bu sözden sonra Muhammed önüne dönüp denizi izlemeye başladı. Kulaklığını taktı ve kulağına sevdiği şarkılardan biri doldu.

Denize baktı iç çekerek. Neler olacaktı? Onu neler bekliyordu? İlk defa Suriye dışında bir yere gidiyordu. Türkler onu nasıl karşılayacaktı? Amcasına göre iyi insanlardı. Geçen aylarda çok sevdiği arkadaşı Omar bu denizde kaybolmuştu. Botları batmıştı. Yaşadığını hissediyordu ya da öyle olmasını istediği için öyle düşünüyordu . Türkiye'de onu bulmayı aklına koydu .
Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Biraz uyumaya ihtiyacı vardı. Tam içi geçerken yüksek bir sesle irkildi.
"HABİBİ COME TO SURİYE" Sinirle soludu. Birisi TokTik çekiyordu. Neyse ki Muhammed bu seslere alışıktı. 8 kardeşe sahip olmak zordu.
...
Bottan inmişlerdi. Topluca onları alıp götürecek olan kamyon şoförü Hakkı abi ile buluştular. Hakkı abi onları görünce gülümsedi.
"Hoşgeldiniz voyn!"dedi
Voyn mu? O da nedir? diye düşündü. Zaten Türkçeyi zar zor anlıyordu.
"Siz bizim din kardeşimizsiniz" dedi Hakkı abi.
Amcası "Yeter bu kadar" diyerek zarfın içinde para veri Hakkı abiye.
Amcasından duyduğuna göre burası Mersindi ve buradan Antalya'ya gidecekleri.
Kamyona bindiler ve yolculuk başladı.
...
Bir kaç saat sonra gelmişlerdi. Kamyondan inip derin bir nefes aldı. Yolda neyseki kimse onları durdurmamıştı. Amcası ile beraber yaşayacağı eve geldiler. Amcası kapıyı çaldı ve kapıyı tanımadığı bir kadın açtı.
"Bu yeni karım Hanife" dedi amcası gülerek. Muhammed şaşırmıştı çünkü yengesi Suriye' de kardeşlerine bakıyordu.
"Sakın yengene söyleme yoksa kardeşlerini bırakıp gider." Dedi amcası uyarıcı bir sesle.

Bu hikaye tamamen hayal ürünüdür ve mizah amaçla yazılmıştır.

Bir Ülkücü SevdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin