Kısa süren bir öpücükle içimizi saran kasvetli havayı yok ettikten sonra Jeongguk'un kucağına tam oturup bacaklarımı sandalyesinin kenarlarından sarkıtmış, başımı boynuna gömmüş, ellerimi göğsüne dayamıştım. Böyle durunca gerçekten huzurlu hissediyordum. Kokusu beni mayıştırırken o tabii ki yeniden oyun oynamaya başlamıştı.
Neden ağladığını söylememişti. Elbette sırf canımı acıtma korkusundan ağlamadığını çok iyi biliyordum. Bir gün bana anlatır diye bekleyecektim sadece.
O, oyununu oynarken ben göğsünde uyumak üzereydim. Saatin kaç olduğunu hatta hangi günde olduğumuzu, havanın aydınlık mı karanlık mı olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu çünkü evi tamamen karanlıktı. Simsiyah perdelerinden tek bir ışık hüzmesi içeri girmiyordu bu yüzden bir nevi zaman algımı kaybetmiştim.
Onunla birlikte olduktan sonra bir süre uyumuştuk ve bu uyku ona yetmiş olmalıydı çünkü gayet dinçti fakat ben yorgundum. Pek çok sebepten yorgunluğum kendini fazla hissettiriyordu. İki gün veya üç gün sonra üniversiteye başlayacaktım ve bu da ayrı bir heyecana sürüklüyordu beni.
Jeongguk'un beni kabul etmesi üzerine artık onunla yaşayacaktım. Eğer başarabilirsem onu dışarı çıkaracak, beni fakülteye götürmesini sağlayacak ve ne kadar yakışıklı, sert ve kaslı bir alfayla birlikte olduğumu herkese gösterip gözdağı verecektim ki abaza alfalar yanımda dolaşmasın.
"Uyudun mu minik omegam?"
İlk defa sahiplik eki getirerek bana omegam dediği için heyecandan kalkıp dudaklarına yeniden yapışabilirdim fakat ben numara yapıp uyuduğumu yutturmak istedim. Ne yapacağını merak ediyordum.
Kollarını belime sarıp ayağa kalktı ve biraz ilerledikten sonra yatağına uzandırdı beni ve ardından yatağın ucuna oturduğunu hissettim.
"Neden bu kadar güzelsin?" Söyledikleriyle feromon salgılayıp oyunumu bozmak istemediğimden tüm irademi kullanıyordum.
Ardından parmaklarının yanağımda dolaştığının farkına vardım. "Hemen kırılabilecek narin bir parça gibisin, bu beni çok korkutuyor." Eli saçlarıma çıkıp orayı okşamaya başladığında içimdeki huzuru tarif edemezdim.
Üzerime eğilip burnunu boyun girintime dayadığında nefes almayı tamamıyla kesmiştim. "Kurabiye benim en sevdiğim atıştırmalıktır, babam ben çocukken sürekli yapardı. Okuldan döndüğümde evimiz tıpkı senin kokun gibi nefis kokardı."
Bir müddet soluklandı boynumda, bu iyi hissettiriyordu fakat sonrasında yeniden bir huzursuzluk çöktü içime. "En son babam ölmeden önce yapmıştı bana kurabiye, saklama kabının içine saklamış, ben yanında ağlarken elime tutuşturmaya çalışıyordu."
Ve alfa yeniden ağlamaya başladığında gözlerimi araladım. Öylece uzanamazdım karşısında. "Ne diye aldattı böyle bir adamı, ne diye onun hayatını cehenneme dönüştürdü?!" Bir anda bağırdığında irkilmiştim ve gözlerim korkuyla ona bakıyordu.
"Sen, uyumamış mıydın?" Gözlerimiz kesiştiğinde yavaşça başımı iki yana salladım. Buna karşılık derin bir nefes verip çok az ıslanmış gözlerini sildi ve ayağa kalktı. Gideceğini düşündüğümden kolundan tuttum. Dönüp bana baktı. "Benimle uyur musun?"
Ona dedikleri hakkında sorular sormayacaktım. Eğer kendisi anlatmak isterse anlatırdı. Zaten anlatmaya niyetli olmamasını hemen yanımdan uzaklaşmak istediğinden anlamıştım.
"Uykum yok," demişti fakat yorgun gözlerle bana bakıyordu. "Lütfen, seninleyken daha rahat ve güvende hissediyorum. Uyu benimle."
Bakışlarıma karşı koyamamış olacak ki diliyle dudaklarını yaladıktan sonra yatağa, yanıma uzanmış, kolunu başının altına koyduktan sonra bana bakmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valorant | Taekook ✓
FanfictionEğer alfa Jeongguk, Valorant oynarken ona bebeğim demeseydi, onu beceremeyip ruh eşi olduklarını öğrenemezdi. texting + düz yazı omegaverse