"Odağınızı kaybetmeyin." Nihal ellerimizi tuttuğunda gülmemek için zor tuttum kendimi. Serra'nın sert bir şekilde beni dürtmesiyle kendime geldim.
"Bu şekilde." dedi Nihal duraksayarak. "Ruhlarla iletişim kanalı olabiliriz. Bize musallat da olabilirler."
"Musallat mı?" Serra'nın tedirginliği sesine yansımıştı. Ama Nihal bozuntuya vermeden devam etti.
"Bu kelime seni korkutmasın. Sadece ruhlar bizim aracılığımızla iletişim kurabilirler demek. İlla kötü bir anlama gelmek zorunda değil. Bunu unutma."
Salonda daire şeklinde oturmuş. El ele tutuşmuştuk. Oyun oynayan çocuklara benziyorduk. Tek farkımız birazdan ruh çağıracak olmamızdı.
"Ey ruh, bize söylemek istediğin bir şey varsa. Seni buraya, Nil'in evine davet ediyoruz. Bizi duyan var mı? Cevap verin lütfen."
Aynı cümleyi bize de tekrarlattıktan sonra devam etti.
"Pekala, aklınıza gelen herhangi bir şey varsa bana söylemenizi istiyorum. Bir söz, bir yüz ya da duyduğunuz bir ses."
Serra titremeye başlamıştı
"Serra, korkma ama."
"Bilmiyorum Nihal, aklıma geçen gece geldi. Sana bahsetmeye fırsatım olmamıştı. Hani bu evin etrafında gezdiğini söylemiştin ya."
"Evet?" dedi beklentiyle Nihal.
"Serra o gece bir karaltı görmüş ve izlendiği hissetmiş."
Ellerimizi bırakıp öyle konuştu.
"Hayatım bu çok normal. Burda gezdiğimi söylerken kafa bulmuyordum. Çevredeki ruhlardan yardım istemiştim. Ve çağrıma yanıt vermişti biri."
"Kulağım çınlıyor." dedim sohbetlerini bölerek.
"Ey ruh, eğer bize işaret vermeye çalışıyorsan lütfen hepimiz duyabileceği bir hareket göster."
Nihal ellerimizi tekrar tutmuştu. Merakla bir ses duymayı bekliyorduk.
Ama hiçbir şey olmadı. Serra kahve yapmak için kalktığında koltuğa geçtik ve Nihal bana dönüp konuşmaya başladı.
"Tehlikede olduğunu iletmiştim Serra'ya, bundan haberin var mı Nil?"
"Evet söyledi bana. Ama açıkçası inandığımı söyleyemem."
"Niçin?"
"Çocukluğumdan beri kabuslarla mücadele ediyorum. Bazen uyanıkken de düş gördüğüm oluyor, karaltı benzeri silüetler görmek benim için yeni şeyler değil."
"Anlıyorum, peki neden tehlikede olduğunu sormayacak mısın?"
"Neden?"
"Bu evin etrafında kötü bir enerji hissettim. Yanlış anlama senden kaynaklı olsaydı anlardım. Ama hayatına giren yeni bir şeyle alakalı. Bir nesne olabilir bu, belki bir insan."
Şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Deniz'den bahsediyor olabilir miydi?
"Sana baktığımda tek gördüğüm karmaşa. Aklın bir karış havada gözüküyor, özür dilerim. Böyle demek istemedim. Yalnızca..." duraksayıp evde gezmeye başladı.
Mutfak tezgahına Serra'nın yanına gitti.
"Bu fotoğraftaki kadın kim?"
Kalkıp peşinden gittim. Annemi kastediyordu.
"Annem."
"Eski bir inanca göre açılmayan bir kapının önüne bir şeyler, fotoğraf albümü gibi; koymak o kişiyle çözemediğin problemlerin olduğu anlamına gelir."