1. Bölüm

19 2 4
                                    

~Minho

"Sana kaç kere söyleyeceğim, Han!? Hala öğrenemedin mi!? Ha!?"

Cidden kafayı yiyeceğim. Jisoo'nun bulduğu asistana bak.

"Ama bay Lee, bu daha hazırladığım beşinci dosya. Ve-"

Dosyayı ona fırlatıp sözünü kestim.

"Harfi harfine düzgün olması demedim mi sana!?"

Yere düşünce gözlerimi devirdim.

"Rezillik... Bir tane daha hatanı yakalarsam kovulursun."

Aynanın önüne geçip ağlayan Jisung'ı umursamadan kravatımı düzeltmeye başladım.

"Randevularımı iptal et. Karımla buluşacağım."

Jisung'ın hıçkırık sesini duyduktan sonra odadan çıktım. Asansöre binip zemin katın düğmesine bastım. Zemin kata bir kat kala durunca gözlerimi devirdim. Kişiyle muhabbet etmemek için kapı açılır açılmaz dışarı çıkacaktım fakat kadın kolumu tuttu. İfadesiz bakışlarla kadına baktığımda karım olduğunu gördüm.

Kibirli bir yüzle bana bakıyordu.
"Suratın yine asık... Hiç şaşırmadım. Hıh."

Kolumdaki elini itip onu asansöre çektim. Asansörün kapısı tekrar kapandı.

"Ne işin var burada?" dedim sertçe.

Kollarını boynuma dolayıp alaycı bir ses tonuyla "Müstakbel kocamın şirketine gelemez miyim?" dedi.

"Soo-ha..."

"Hmm?"

Kollarını tutup hafifçe ittim onu.
"Şımarık bir kızla evlendirilmekten nefret ediyorum."

Şaşırmış gibi yaptı ve eliyle ağzını kapattı.
"Haa... Çok uyumluyuz. Bende öyle."

Kıkırdadı ve zemin kata açılan kapıdan dışarı çıktı. Arkasından dışarı çıktığımda o çoktan dışarı çıkmıştı.
•┈┈┈•┈┈┈•┈┈┈
19:15

İş görüşmesinde insanların gözünde sahte ilişkimize romantizm için Soo-ha'nın masanın üzerindeki elini tutuğum an Jisung elindeki bardağı düşürdü ve hiç bir şey olmamış gibi bana o gözlerle bakmaya başladı.

"Bir sorun mu var Jisung bey?" dedi Ji-yong hanım.

"Yok..." diye mırıldandı sessizce dosyanın sayfalarını çevirirken. Bana bakmaya devam etti. Gözleri benimle Soo-ha arasında gidip geliyordu.

"Jisung?"

Öldürecekmiş gibi bakıyordu.

Seungmin, Jisung'ı dürtünce Jisung derin bir nefes alıp dosyaya baktı.

"Nerede kalmıştık...? Evet, Han Nehri'nin kıyısına Hera place7 inşaa etmeyi düşünüyoruz. Fakat arsa sahibi, arsayı vermek istemiyor. Bay Lee'nin teklif ettiği büyük miktarda para bile onu ikna olmasına yaramaz çünkü arsa adama, yani Park Do-hyun'a babasından miras kalmış. Bu bizim açımızdan büyük bir sorun."

Hafifçe, belli belirsiz gülümsedim ve "O halde ne yapacağını çok iyi biliyorsun Jisung... Yoksa yanılıyor muyum?"

Jisung dosyadan başını kaldırmadan onaylayan bir ses çıkarttı. Ve "Ayrıca Japonya'daki planlarınız için iş gezisi ayarladım. Gelecek hafta, cumartesi günü bir randevunuz yok gibi gözüküyor. Doğru, değil mi?" dedi.

Başımı salladım.
"Evet... Uygun. Bunu sonra konuşalım Jisung."
•┈┈┈•┈┈┈•┈┈┈
İş görüşmesi bittikten sonra Soo-ha, Ji-yong hanım ile gideceğini söyledi. Umursamadım.

Arabama binecek iken...

"Minho bey! Biraz bekleyebilir misiniz!?"

Kendini yağmurdan korumadan bana doğru koşuyordu. İçimde garip bir şeyler oldu o an. Onun o ıslak haline bakarken duyulmayacak bir sesle kıkırdadım.

Önümde durdu ve gömleğindeki suyu sıktı.
"Efendim... Biliyorsunuz ki-"

"İyi. Bin."

Şaşırmış bir şekilde bana baktı.
"Cidden mi?"

"Jisung, kararım değişmeden bin şu arabaya."

Başını salladı ve yolcu koltuğuna bindi. Ben ise şoför koltuğuna binip ona baktım.

"Koltuğuda ıslattın..."

Sonra titrediğini farkettim ve klimayı açtım.

"Emniyet kemerini tak."

Yola bakıp otoparktan çıktım ve anayol üzerinde ilerlemeye başladım.

Zaman farkındalık kavramı olmadan geçti... Sessizlik sağır ediciyken ona baktım.

"Jisu-"

Başını cama yaslamış, sessizce uyuduğunu gördüm.

"Ah... Cidden..."

Evinin önünde durdum ve arabadan inip ön, yolcu koltuğunun kapısını açtım.

"Hey..."

Düşecekti fakat arkasına yaslandı.

Koltuğun kenarına oturup ona baktım.
"Bir bu eksikti..."

Kokunu tutup sertçe sarstığımda inleyerek uyandı. Yavaşça gözlerini açtı ve bana baktı.

"Hmm... Öyle bakma..."
Hafifçe kıkırdadı ve tekrar gözlerini kapattı.

"Şşş... Aç gözlerini."

"Off.. Rüyanın en güzel yeri... Kes sesini be adam."

"Huh!? Bu nasıl bir saygısızlık derecesi!?"

"Seninki kadar... Doğru söyle lan. Kaç santim?"

Ne diyor bu aptal?

"Kendine gel Han!"

Kollarını belime doladı ve başını göğsüme yasladı.

"Uykum var..."

Onu ittim.

Bu adam ne yaptığını sanıyor?

Gözlerini tekrar açtı. Gözlerini ovuşturmaya başladı.

"Minho bey?" dedi o sesle.

Duraksayıp gözlerimi kapattım.

"Onu deme işte... Kalk, evine git. Yorgunsun."

Esnedi ve arabadan inip çantasını aldı.

"Uykum var..."

"Sikeyim böyle işi." diye fısıldadım.

Eve doğru yürümeye başladı... Evin kapısını açtı... İçeri girdi... Ve kapıyı tekrar kapattı...

Başımı olumsuz yönde salladım.
"Aptal şey..."

_________________________________________

😭😭😭 Hiç olmadıııığ

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

IN THE ATTİC Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin