Aeris, Juliet'in telefonunu çantasına koydu ve eşyalarını toparlayarak eve doğru yürümeye başladı. ya da belkide, bir boşluğa doğru yürüyordu. o eve bir daha girmek istemeyecek kadar iğrenç hissediyordu, juliet için o kadar büyük bir suçluluk duygusu besliyorduki. bu onu yiyip bitiriyordu. yalnızca henüz 1 saatten az bir süre geçmesine rağmen. eve girince oluşan o mide bulandırıcı sessizlik, onun korkunç düşünceleri ile yalnız kalmasını sağlayacak kocaman ve ondan başka kimsenin olmadığı bir yer. o eve gitmek istemiyordu, yürüdü ve yürüdü.. hiç bir yere gitmedi, gitmeyide amaçlamadı.sadece boş bir şekilde caddelerde yavaşça yürüdü. julietin ölüm haberinden sonra hiç bir şey yememişti.
saat neredeyse 8 olmuştu. telefonu titredi. cebinden çıkarıp ekrana baktığında 'büyük abim'
yazısıyla karşılaşınca şok oldu.
"neden beni arıyor bu saatte? "
diye sorgularken telefonu açar açmaz bağırtılar gelmeye başladı.
"NEREDESİN SEN, AERIS!? BU SAATTE NEDEN EVDE DEĞİLSİN? SANA KAÇ KERE DİYECEĞİM GEÇ SAATLERDE DIŞARIDA OLMA DİYE? ÇABUK EVE GEL!"
"abi-"
daha cümlemi kuramadan telefonu kapattı. sinirden ağlamak üzereydim.
'böyle kötü bir zamanda bana bu şekilde bağırmak zorunda mıydın?'
gözlerim doldu, yanımdan biri geçtiği için gözyaşlarımı tutmaya çalıştım.
'Şimdi olmaz, lütfen..'
bir anda gözlerimden yaşlar akmaya başladı, durduramıyordum. sinirden olsa gerek, kendimi o kadar iğrenç hissediyordumki, bunu dile dökemeyecek kadar rahatsızdım.
yağmur çiselmeye başladı ve ben yağmurdan nefret ediyordum. 6 yaşımdan beri yağmurdan nefret ettim ve şuan 22 yaşındaydım. yıllar geçmesine rağmen, bu nefret hiç bir zaman gitmedi. bunun nedeni ise, bu yağmurun annemi hayattan koparmasıydı. daha doğrusu yağmurlu günlerden nefret ettim. yağmurdan nefret etmek saçma olurdu.
başıma bir ağrı saplandı, sanki... kafama bıçak saplamışlar..
başımı tuttum ve gözlerimden yaş geldi. bir taşın üstüne oturdum ve baş ağrımın geçmesini diledim.
"başım!.."
korkunç bir baş ağrısıydı.juliet'in ölümünü aklıma getiriyordu.
'kendimden ölesiye nefret ediyorum, onun ölümünün sorumlusu benim.. iğrenç biriyim, onunla birlikte cehenneme gitmeli ve günahlarımın cezasını çekmeliyim..'
bu korkunç düşüncelerim tüm bedenimi sarmıştı. julietin ölümüne sebep olan bendim, bu düşünce aklımdan gitmiyor ve sürekli juliet'i düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.
telefonum tekrar çaldı ve baş ağrım nedeniyle kafamı bir santim bile kaldıramadım, ama arayanın abim olduğuna adım kadar emindim. 3 tane abim vardı, biri kahverengi saçlı Alex, o en büyük abim. ve en sevdiğim abim ortanca abim. kendisi 27 yaşında ve kan kırmızısı saçları var, ismi ise alexander. küçük abimi saymaya bile gerek yok sanırım. kendisi kıskancın teki. onunda sarı saçları var ve kendisi 24 yaşında. ismi joseph.
benide arayan büyük ihtimal en büyük abim alexti.
onun aramasını umursamadım ve elimi kafamdan çekerek eve gittim. kıyafetlerim sırılsıklam olmuştu. kapıyı açar açmaz 3 abiminde evde olduğunu farkettim.
'kahretsin, siz neden buradasınız!'
beni baştan aşağı süzdüler ve bacaklarıma baktılar.
"n-neye bakıyorsunuz?"
Alex bana sert bir bakış atarak konuştu.
"neden bu haldesin? yine ne haltlar karıştırdın? bacağın yaralanmış."
Julietin ölümü yüzünden böyleyim, abi. onun ölümünün sorumlusuda, en yakınıda benim.kendimden nefret etmem için yeterli bir sebep.
"..."
alexander arkasına yaslandı.
"ah, boşversene. yine birilerine aşkını itiraf edip reddedilmiştir."
ah, en sevdiğim abi sözünü geri alıyorum. seni pislik. ciddi misin?
küçük abim bana endişeli gözlerle baktı.
"bence ona başka bir şey oldu, sırf bir erkek yüzünden yaralanmış olamaz. haline baksanıza?"
ortanca abim yanıma geldi ve kulağıma fısıldadı.
"eğer onların duymasını istemiyorsan sadece bana anlat, seni dinleyeceğim ve onlara anlatmayacağım. bunu.. hangi şerefsiz yaptı? sadece telefon numarasını ver."
onu ittim ve koltuğa oturdum.
"ö-öyle bir şey değil.."
ağlamamak için dudaklarımı ısırmaya başladım. başka bir çarem yoktu. direkt onlara söylemeliydim.
ortanca abime oturmasını söyledim ve outurunca açıklamama başladım..
'kendimden.. ölesiye nefret ediyorum..'
"Juliet.."
bana baktılar.
"nolmuş ona?"
"o.. o öldü.."
3. bölüm sonu
evett, tekrar selamm^^az okumam olduğunu biliyorum fakat uzun zamandır bir kitap yazmak istiyordum fakat güzel ve mantıklı konular bulamıyordum. bu kitabı yazarken insanlar güzel buluyor mu bilemiyorum, arkadaşlarımdan olumlu yanıtlar aldım kitabım hakkında ve umarım sadece ayıp olmasın diye övmemişlerdir. yinede bu kitabım için heyecanlıyım, umarım pişman olup bu yazdığım hikayeyide kaldırmam. bu hikayeyi 60 bölüm falan yapmayı planlıyorum fakat bu bölüm fazlalığı duruma bağlı, eğer bölümlere konu bulamazsam, bölümler max 40 tane olabilir. bazı bölümlerinde kısa olduğunun farkındayım fakat bölümlere doğru düzgün konu bulamadığımdan bölümler bazen kısa oluyor. bunu diğerlerinden biraz daha uzun yaptım. bu arada, ana karakterimiz lezbiyen değil, bu hikayenin ne kadar lezbiyen vibe verdiğini anlasamda aeris, juliet için ölümü bile göze alacak kadar ileri gidebilen bir kız. yakın zamanda Aeris julietin ölümünden dolayı stres altına girip odasına kapansada onu bu durumdan kurtaracak kişi erkek başrol olacak, bir iki bölüm sonra gelebilir^^ umarım seveceğiniz bir hikaye olur, görüşmek üzere.