Bizi olayın yaşandığı yere yakın bir kulübeye getirmişlerdi.Odaları duvarlarda asılı meşaleler aydınlatıyordu.Loş bir ışık hakimdi.Eşyalar tahtadandı.Kulübenin ne kadar eski olduğunu gıcırdayan kapılar ve eşyalardan anlamıştım.Şu an oturduğum kanepenin tam karşısında bir şömine vardı.Yanan odunların çatırdama sesi huzur veriyordu.
Tam olarak neler yaşandığını hatırlamıyordum.En son hatırladığım şey etrafa düştüğü yerde patlayan ve değişik gazlar yayan toplar atan tanka benzeyen şeydi.
Bu olayla birlikte aslında ölüme ne kadar yakın olduğumu farketmiştim.
Ölüm,hep benimleydi.Attığım her adımda,aldığım her nefeste,gittiğim her yerde.Ölüm benim içimdeydi.Güçlü görünen benliğimin altında çocukluğumun ölü bedeninin yatması acı vericiydi.O küçük ruhsuz çocuk gün geçtikçe içimde çürüyordu.
Ama çocukların mutlu olması gerekmez miydi?İçimde cansız bedenini taşıdığım o küçük çocuk da mutlu olmayı hak etmişti.
Fakat hayat,o çocuğun mutlu olmamasını isteyen küçük bir iblisti.
Belki de o iblis haklıydı.Ne çocukluğum ne de şimdiki Ceys mutlu olmayı hakediyordu.
Tundra,yanımdaki tekli koltukta oturmuş,elini yüzüne yaslamıştı.Zeyn uyanmıştı ama gitmek için onun tamamen ayılmasını bekliyordu.İçinde bir yerlerde endişe kırıntıları sakladığı yüz ifadesinden belli oluyordu.
Artık onun başına açtığımız belalardan sıkılmış görünüyordu.
Ne diyebilirdim ki?Tamamen haklıydı.
Zeyn'in iyileşme sürecini hızlandırmak için saraydan birkaç karışım getirmişti.İksir mi demeliydim?Filmlerde gördüğüm iksir konulan şeye konulmuştu bu karışımlar ya da işte her neyse.
Avami ve Şivam mutfaktaydı.İkisi yine atışmaya başlayınca Tundra büyük ihtimalle onları başından savmak için "gidip yiyecek bir şeyler hazırlayın."demişti.İlk başta ikisi de biz muhafızız aşçı değiliz diyerek itiraz etmeye çalışsa da Tundra'nın bakışları onları durumu kabullenmeye mecbur bırakmıştı.
Uzun süredir içinde boğulduğumuz sessizliği ben bozdum.
"Bunu siz mi planladınız yoksa gerçekten sizin de hazırlıksız yakalandığınız bir şey miydi?
Kafasını yerden kaldırıp kaşlarını çatarak bana baktı;eğer size zarar vermek isteseydik,emin ol şimdiye kadar çoktan cansız bedenleriniz zindanda çürümeye başlamıştı.
" Dediklerinize hemen inanacak kadar güvenmiyorum size maalesef.Ki zaten size güvensem bile bu yaptığınız açıklama asla yeterli gelmezdi.Şu an da olduğu gibi."
"Sana kendimi kanıtlamak zorunda değilim.Önünüze bakmayıp Şivam ve Avami'nin arkasından ayrılıp, yeni üretilen bir tank deneme aşamasındayken yanına gitmeniz sizin suçunuz."
Küçük bir kahkaha patlatıp elimle kendimi gösterdim."Bizim suçumuz demek ha,ormanda deneme aşamasında olan kocaman bir tank varken bizi ormana götürmek kimin suçu peki?Hadi diyelim ki muhafızların peşinden ayrılmadık,adı üstünde deneme aşamasında olan bir tank,yörüngesinden çıkıp bizim üstümüze gelme ihtimalini niye yok sayıyorsunuz?"
"Şimdiye kadar asla böyle bir şey olmadığı için o ihtimali yok sayıyorum.Beni bu denli sorgulamaya hakkın yok.Bu yüzden bu konuyu burada kapatıyoruz."
"Pardon ya unutmuşum,siz kraldınız değil mi?Dediklerinizi asla sorgulamadan kabul etmeliydim.Benim hatam yine,ügünüm."İnanamıyormuş gibi başımı iki yana sallayıp kollarımı bağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camelia
Teen FictionSadece eğlence için lanetli bir lunaparka gidip korku trenine binen bir arkadaş grubu. En fazla ne olabilir ki... Zako,Yoshe,Ena ve Ceys Camelia'da kendileri gibi kaybolan ruhlarını mı arayacaklar yoksa dünyada yitirdikleri yaşama sevincini orada t...