HELÜÜÜ BEN YİNE YENİ Bİ KİTAPLA GELDİM AMA ŞÖYLE Bİ ŞEY VAR Kİ DİĞERLERİNE DE DEVAM ETCEM. ÇOK HIZLI KİTAP OKUYORUM O YÜZDEN KAFAMDA MİLYONLARCA FİKİR VAR. YANİ Bİ KİTAP YAZARKEN DİĞERİNE GEÇMEK İSTİYORUM. O YÜZDEN BİR SEFERDE BİR KAÇ KİTAP YAZCAMMM. HADİ SİZE İYİ OKUMALAAAR
—————
Sabah beni uyandırmak için deli gibi çalan alarma dik dik bakıyordum.
-Gerizekalı saat senin pilin hiç bitmiyo mu?- Ember
Telefonumu yastığımın altından çıkardığımda saate baktım. Saat sekizdi. Hassiktir. İmhaya sadece dört saat kalmıştı.Yataktan kalktığım gibi üzerime bir şeyler giyindim. Kapının önündeki büyük ama hafif olan çantamı aldım. (Şu spor çantaları var ya ondan) Hemen mutfağa gittim. Bir kaç konserve yemeği koydum. Bir buçuk litrelik suyu çantama fırlattım resmen. Burdan güvenli alana gitmem iki saatti. Orada benim gibi insanların verdiği isimle "Değişkenler" kalıyordu. Bu imha günleri dışında kimse değişkenlere saldıramazdı. Eğer saldırırlarsa kendileri ölüyordu. Bana göre çok saçma bir kuraldı. İmha günü ne demekti ya? Resmen ölelim diye gün sayıyorlar. Bizim buna imha günü dediğimize bakmayın. O gün denilen şey yaklaşık beş yıl sürüyor. O yüzden çok dikkatli olmalıydık.
Çantamı alıp odama gittim. İçine dolabımda ne varsa attım. Zaten çok bir şeyim yoktu. Küçük bir dairede yaşıyordum. Aslında iki çantayla gidecektim. Ne de olsa arabayla gidecektim o yere. Yanıma iki çanta alsam sorun olmazdı. Kıyafetleri geri çıkardım. Hızlıca dolabımın derinliklerine indim. Bir tane daha çanta buldum. Onun içine kıyafetlerimi, iki battaniye ve bir yastık koydum. Üstüne otura otura kapattıktan sonra çekmecelerimi karıştırdım. Siyah camlı gözlükler bulmalıydım. Gözlerimi saklamam gerekiyordu. Sarı ve mor karışımı gözlerim beni ele veriyordu. İki tane gözlük çıkardım. Birini çantama diğerini kafama taktım. Çıkarken buna ihtiyacım olacaktı. Biraz daha karıştırırken gözüme birkaç bıçak takıldı. Onları alıp çantama koydum. Yanıma kelebek ve silah alacaktım. Salona geçtim. Kanepedeki yastıkların altına sakladığım silahları ve mermileri çıkardım. Bir tane silahı ceketimin cebine yerleştirdim. Mermileri de diğer cebime. Silahları direk çantama koydum. Evet, güçlerimi kullanabiliyorum. Hatta en güçlüleri bendim. Saf sihir gücüm vardı.
Çantama son bir kez daha baktım. Evet her şey tamamdı. Akıllı saatimi koluma taktım. Telefon cebimdeydi. Şarj aletini de çantalardan birine sıkıştırmıştım. Hızlıca evimden çıktım.
"Beş sene sonra görüşürüz canım evim."
Evimi seviyordum. Sonuçta on yedi sene boyunca yanlız başıma bu evde kalmıştım. Beni yağmurlu, fırtınalı havalardan korumuştu.Evime son bir kez baktıktan sonra hızlıca arabama atladım.
"HEY GERİZEKALI PİSLİK! ÜÇ SAAT SONRA CESEDİNİN ÜSTÜNDE DANS EDİCEZ!"
Yine salak bir komşu gelmişti. Kaçmak için bile olsa o sığınağın kimsenin bulmasına izin veremezdim. Normalde gideceğim yerin tam tersine arabamı sürdüm. Jip olduğu için çoğu yerden geçmesi kolaydı. Arkamdan bir kaç araba daha geliyordu. Üç saat boyunca beni takip edeceklerdi. Ve en sonunda çan çaldığında beni öldüreceklerdi. Çok beklerlerdi. Gazı fulleyip uçtum gittim. Sihrimi kullanıp insanların dikkatini çekmeyecektim. Ormana girdiğimde rahatlamayla karışık stres içinde nefesimi verdim. Orman gideceğim yere çok uzaktı. Ama ordakileri tehlikeye atmamıştım. Ayrıca ormanda pusan bir çok kişi olabilirdi. Her tarafa dikkatlice baktım. Bunlar cidden salaktı. Hiç kimsenin aklına ormana birilerini koymak gelmemiş miydi? Arabayı çevirip sığınağa doğru ilerledim.Orman beni bir saat geç varmama neden olmuştu. Tam saatinde sığınağa varmıştım.
-Oo Ember? En son beş yıl önce görüşmüştük.- Alex
-Alex şu an hiç seni çekemicem. Önemli işleri halletmeliyim.-Ember.
Konseye bilgi vermem gerekiyordu. Konseye gitmeyi hiç istemiyordum çünkü her gittiğimde benden konseye katılmamı istiyorlardı. İstemiyorum kardeşim zorla mı? Ama anlamıyorlar işte.-Ember raporların nedir?-Ashley
-Yolu öğrenmesinler diye ormana gittim. Kimse yoktu. Bana göre pusucular olduğu için en tehlikeli yoldan vardım. Ordan geçmeye götleri yetmez.- Ember
-Peki ellerinde belli bir silah var mıydı?- Cliff
-Yoktu.- Ember
-Ember neden bize katılmamak konusunda kararlısın? En güçlülerden birisisin.-Owen
-En güçlülerden birisi mi? HAHAHAHA HİÇ GÜLESİM YOKTU VALLAHİ!-Ember
-Ember sen ne saçmalıyorsun yine? Senden daha yetkili olanlara karşı saygılı olmalısın.- Owen
-Bana yetkililere saygı falan deme Owen. Burada sadece yaşamak için uğraşan değişkenlere yardım etmek için varım. Yani bu insanlar burada olmasa sizin gibi kendisini büyük görenlere karşı çalışmazdım.-Ember
-BANA BAK EMBER SÜRGÜN EDİLİRSİN DÜZGÜN KONUŞMAZSAN-Owen
-Hadi et Owen. Sıkıyorsa et Ember'i. Bak bakalım kim buraya yemek, su veya ilk yardım setleri getirecek. Kim bunun için cesaretli? Daha dövüşte kızı yenemiyorsun. Konseyden atıldın Owen.- Ashley
-ASHLEY BANA BUNU YAPAMAZSIN!- Owen
-Owen biliyor musun beş yaşındaki değişken senden daha çok iş yapıyor. Yaptığın tek şey diğerlerine üstünlük taslayıp yan gelip yatman. Konseyde olmayı hak etmiyorsun.-Ashley
-Bence temizliğe koyalım. Bulaşık yıkasın.-Ember
-Tamam Ember sen Konseyden biri olmasan da en az bizim kadar söz hakkına sahipsin. Owen Agatha'dan önlüğünü alırsın. Ember sen de gidebilirsin.-Ashley
-Teşekkür ederim.-EmberOwen konseyden atıldığına göre buradaki insanlar daha rahat yaşayacaktı. Sonuçta her saat başı başlarında şunu yap bunu yap diyen yoktu.
Sığınağa baktığımda son geldiğimden daha gelişmiş olduğunı fark ettim. Toplu bir yatakhane yerine kendimize özel odalar vardı. Kendi odama geçtiğimde çantalarımı bırakıp kendimi yatağa attım. Düşündüğüm gibi yorgan yoktu. Sadece bir pike vardı ve ben yorgansız uyuyamıyordum. Pikeyi yatağın üzerinden kaldırıp kapımın önüne bıraktım. Çamaşırcılar hallederdi. Ben maceracıydım. Yani küçük çocukların söylediklerine göre. Asıl ismim yardımcıydı. Burda sadece üç yardımcı vardı. Ben, Ashley ve Irene. Evet, erkek yoktu. Biz onlardan daha güçlü, daha dayanıklı, daha cesaretli ve sihir konusunda çok daha iyiydik. Benimkisi saf sihir, Irene'nin su ve Ashley'in ışık. Işık saf sihirden sonra en güçlülerdendir. Su da ışıktan sonra. Bunlar ilk üçtü. Daha sonrası vardı tabii ki. Irene ve Ashley benim en yakın arkadaşlarımdı. Onlar olmadan görevimi yerine getiremezdim. Hem bizi öldürmeye çalışanlarla uğraşıp hemde erzak getirmek zor bir şeydi.
.Yatağa yattığım gibi uyumuştum. Ben uykucu birisiydim. Gözlerimi açtığımda her yerim tutulmuştu. Kalkıp yatakta oturur hale geldim. Telefonumu alıp saate baktım. "17.23" İşte işkence başlamıştı. Yüzümü buruşturarak odadan çıktım. Yedi dakika sonra kapıma yemek bırakılacaktı. Saat dokuzda kahvaltı, beş buçukta öğle yemeği. Akşam yemeği yoktu. Yani eğer olsa ikinci haftada yemeğimiz biterdi. Ana salona indiğimde herkesin suratı düşüktü. Tabii ki mutlu olmazlardı. Bu sığınakta tüm değişkenler yoktu. Tüm değişkenler doğduğu gibi sihir yetenekleri olmuyordu. Bazıları şu an bile ortaya çıkabilirdi. Salonun ortasına geçtim ve konuşmaya başladım
-Burada olan değişkenler dünyadaki değişkenlerin yüzde ikisi sadece. Evet kulağa ne kadar iğrenç geliyor değil mi. Ama bunun için ekibimiz var. Dünyadaki hayatta kalan diğer değişkenleri bulmak için çalışıyorlar. Sadece üç kişi yapıyor bunu. Başka cesaretli kimse çıkmadı daha. Burda onlar için üzülmek yerine oradaki insanları kurtarmaya çalışabilirsiniz.-Ember.Buradaki üzgün değişkenlere sinir olmuştum. On beş yıldır bu üç kişi dışında kimse gönüllü olmak istememişti. Tamam gönüllü olanların arasından seçilenler bu göreve giriyordu. Ama gelip bana sadece kıyafet yapabilen sihir gücüne sahip kişi ben gönüllü olmak istiyorum demesin. Buradaki güçlü kişiler gelmeli. O mesela terzi olabilirdi. Öyleydi de.
Salondan çıkıp yardımcıların odasına gittim. Benim odam da değişecekti. Yardımcılar bölümüne taşınacaktım.
-Şey Ember odanızı hallettim. Ben sizin eşyalarınızı taşıyım.- Nixie
-Nixie biraz durur musun?-Ember
-Tabii ki. Ne istemiştiniz?-Nixie
-Senin gücün hava değil miydi?-Ember
-Evet. İsmimden dolayı çoğu kişi gücümün su olduğunu düşünüyor ama hava.-Nixie
-Seni bu işe Owen koydu dimi.-Ember
-Maalesef.-Nixie
-Owen kovuldu. Acaba sende yardımcı olmak ister misin? Hava en güçlülerden dördüncü. İlk üç biziz zaten. Seni zorlamıyorum.-Ember
-Ben bunu düşünebilir miyim? Çok tehlikeli bir iş-Nixie
-Tabii ki. Ne zaman karar verirsen beni bulabilirsin.- Ember.
-Çok teşekkür ederim.-Nixie