...Nurten abla ile uzun bir sohbetin ardından odama çekilmiştim. Odaya girdiğimde de zaten direk uyku bastırdığı için direk uyumuştum. Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum. Ve hala uyuyordum.
"Asrın kalk hadi" Korel'in sesiydi bu. "Kalksana kızım, hadii!" Kapalı gözlerimi zar zor araladım. Karşımda gözlerini çatmış bana bakıyordu. Efendim Korel bişey mi oldu? Beni duymuyor gibiydi hiç bir tepki vermiyordu hala kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Korel beni duyuyor musun? ses ver Korel beni duymuyor musun? Bana bak bilerek mi cevap vermiyorsun? Uzandığım yerden kalkarak Korel'e doğru yaklaşıtım. Korel beni duyuyor musun? Korel cevap versene artık korkutma beni Korel..!
Elimle çenesini tuttum ve gözlerinin içine bakarak kelimeleri tane tane ve heceleyerek söylemeye başladım. Ko-rel be-ni du-yu-yor-mu-sun? Koreeellll diye bağırmaya başladım hiç bir tepki vermedi. Sonra hiç beklemedigim anda elini elimin üstüne koyup elimi çenesinden uzaklaştırdı. Ardından üstüme doğru yürümeye başladı. "Korel ne yapıyorsun, Korel? Beni duymuyordu. Kaşları keskin bir çizgi halinde gözleri çok sert bakıyordu. Korel dedim geri geri giderek beni duyuyor musun? Korel üstüme gelme korkuyorum diye haykırmaya başladım. Korel bana öyle bakma korkuyorum! Korel birşeyler söyle korkuyorum!
Titremeye başlamıştım yine bu durumdan her zaman nefret etmiştim. Fakat şimdi nefret etmek yerine Korel'in fark etmesini istedim. Korktuğumu görsün istedim. Belki bana bu şekilde bakamaz belki üstüme yürümez. Ama görmedi belki de gördü. Umursamadı...
Üstüme doğru yürümeye devam ediyordu ben de arkama baktığımda artık gidecek bir yerimin olmadığını farkettim. Tek bir adım sonra yatağın üstüne düşecektim. Olduğum yerde durdum fakat Korel hala üstüme doğru yürüyordu. Hayır korkmayactım. Korel bana bişey yapmazdı, Korel benim canımı acıtmazdı. Korel bana kıymazdı...
Son söylediklerim gözlerimin dolmasına sebep olmuştu fakat Korel umursamadan yanıma vardığı gibi elini boğazıma geçirdi ardından yatağın üstüne attı ve üzerime eğilip
tekrar boğazıma yapıştı, boğuluyordum çığlık atamıyordum. Korel dedim yapma, beni gör Korel beni duy! Lütfen, lütfen...
Gözümden akan yaşlar durmuyor daha fazla akmaya başladı. Ölüyor olmam acı vermiyordu, sevdiğim adam tarafından öldürülmek canımı yakıyordu.
Neden diye bile soramadım beni duymuyordu. Beni görmüyor gibiydi bu kalbimi bin yerinden parçalamıştı. Pes etmedim...Beni görüp beni duyacaktı. Ellerimi boğazımda duran ellerinin üstüne koyup boğazımdan uzaklaştırmaya çalıştım. Fakat gücüm yetmedi koluma ağrı girmeye başladı. Bu ağrı ameliyat olduğum yerden geliyordu. Bütün gücüm tükenmiş elini boğazımdan çekemiyordum. Üstelik bedenimi saran acı her geçen dakika daha şiddetleniyordu.
Acı içinde yapma diye bağırmaya başladım. Yapma, yapma, yapmaaaa."Iyi misin Asrın, sakin ol kabus gördün ama bitti bak burdayım, iyi misin?"
"İyiyim!" dedim yutkunarak. Boğazım kurumuş terden sırılsıklam olmuştum. Korel beni uzandığım yerden oturur pozisyona getirmek için bana dokunduğunda direk kendimi ondan uzaklaştırıp kendim kendimi oturur pozisyona getirdim. O bu tepkime aldırış etmeden masanın üstünde duran suyu bana uzatarak icirmeye çalıştığı an titreyen ellerimle elindeki bardağı alıp kendim içerim dedim sert bir sesle. "Tamam sakin ol, bişey yapmayacağım. Sakin ol!"
Tamam dedim bende ters bir şekilde ona bakarak.
"İyi misin sen?"
-Neden sordun, iyiyim dedim ya.
"Bilmem iyi değil gibisin?" Sorar bakışlarıyla yüzüme bakarak. Bende ona neden böyle ters davrandığımı anlamıyordum. Bu bir kabustu onun bir suçu yoktu. Fakat ben niye onun suçuymuş gibi davranıyordum. Peki ya bu kâbus gerçekleşirse, ya bu bir işaretse. Ben Korel'i gerçek anlamda tanımıyordum. Ya gerçekten farklı bir sebepten dolayı beni öldürürse. Saçmalık yapmaz o, yapmaz değil mi?
"Çok korktum, bu kâbus çok kötüydü." dedim.
"Her kâbus kötüdür güzelim."
Ama bu daha kötü dedim.
"Ne gördün, bu kadar kötü olan ne?"
Sen! dedim ve sustum. Gözlerim direk gözlerini bulduğunda ise şaşırmıştı. "Ben mi?" Evet sen, beni öldürecek misin? Doğruyu söyle bak niye beni hiçbir zorunluluğun olamadan yanında tutuyorsun, söylesene beni neden yanında tutuyorsun? Ben ölmek istemiyorum artık dedim gözlerim dolarak. Çünkü benim artık yaşamam için bir sebebim var. Noolur beni öldürme. Hele boğarak hiç..!
Ne diyorsun sen dedi gözlerine inanmıyormuşçasına. Ardından "bana güvenmiyor musun?" dedi sert bir sesle.
Hayır! Şey yani bilmiyorum dedim.
Ben cevabımı aldım dedi sert bir sesle. Gözlerinde kocaman bir hayal kırıklığı oluşmuş öfkeli gözlerle duvara bakıyordu bu beni ürpertmişti. Ardından bana dönerek ben anladığımı analdım dedi ve kapıyı sert bir şekilde çarpıp odadan çıktı.
Bana öfkelenmişti hemde fazlasıyla.
Fazlasıyla kırılmıştı, fazlasıyla kırmıştım onu. Güveniyor muydum ona? Yapar mıydı böyle bişey gerçekten? Yapmazdı.
Kendime lanetler okumaya başladım. Neden böyle bişey yaptım. Lânet gelsin böyle kabusa herşeyi berbat etti. Ne olacaktı şimdi. Çok kızdığı belliydi. O buraya bana yardım etmeye gelmişti benimse şu yaptığıma bak. Lânet olsun. Olduğum yerden kalkıp duşa girdim fazlasıyla terlemiştim. Duştan çıktığımda ise ilk işim Korel'i bulmak ondan özür dilemekti. İçim rahat etmiyordu. Ona neden böyle davrandım ki zaten. Kendime söve söve odadan çıktım ve Korel'in odasının kapısının yanına geldim. Bir kaç saniye bekleyip derin bir nefes alıp sonra kapıya vurmaya başladım. Gir diye bir ses gelmedi. Yine vurmaya başladım yine ses yok. Korel giriyorum bak müsait misin? Ses yok.
Açıyorum bak kapıyı. Yine ses yok.
Acıyorum, açtım.
Kapıyı hafif aralık açarak odaya göz gezdirdim. Odası çok güzeldi duvarlar gri renkti. Yatağı iki kişilik geniş bir ysmaktı. Üstündeki örtüsü ise siyah renkteydi. Onun yatağının üstünde asılı duran tablo benim yatağımın üstünde asılı duran tablonun aynısıydı. Onda da gri bir at ve çevresi siyaha boyanmıştı. Kapıyı biraz daha açıp odaya girdim. Duvarda asılı duran perde beyaz sadeydi. Korel diye seslenmeye başladım fakat ses yoktu. Bonyonun olduğu tarafa gittiğimde ise kapıyı çalıp burda mısın diye seslenmeye başladım. Fakat ses yoktu. Zaten şu sesi de gelmiyordu. Banyonun kapısını yavaş yavaş açarak hafif bir göz gezdirdim ve gördüğüm şey karşısında şoka girdim. Kocaman siyah renkli bir jakuzi banyonun ortasında duruyordu. Kocaman olmasının sebebi muhtemelen kendi boynundan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Fakat güzeldi. Sağ tarafında duşakabin sol tarafta ise ayna ve dolaplar vardı. Çok beklemeden kapı kolunu çekerek kapıyı kapattım. Tam arkamı döndüğüm sırada karşımda durmuş kaslarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Korkarak aniden hıh diye bir ses çıktı. Refleks olarak baş parmağımı düşlerimin arasına alıp kafamı yukarı kaldırdım.
"Ödümü kopardın yine, niye bu kadar sessizce arkamdan geliyorsun?"
"Ne işin var odamda üstelik benim banyomda? Sana izin almadan odama girme demedim mi?" dedi sesini hafif yükseltip sert bir sesle.
"Şey dedim çağırdım seni ses gelmeyince girdim bende kusura bakma."
"Kusura bakma mı? Bir daha sakın odama izinsiz girme anladın mı?"
Anladım dedim kafamı yukarı aşağı sallayarak. "İyi şimdi çıkabilirsin, derhal!"
Yerdeki gözlerim gözlerini bulduğunda ciddi mi diye anlamaya çalıştım fakat ciddiydi.
Kafamı önüme eğip tamam dedim ve yüzüne bile bakmadan kapının yolunu tuttum. Kapıya vardığım sırada dur dedi. "Bekle sana bişey vereceğim." Arkamı dönüp ona baktığımda ise yatağın sağ tarafında duran komodinin yanına giderek çekmeceyi açıp içinden telefon ve çanta çıkarıp bana doğru yürümeye başladı. Bunlar benim telefonum ve çantamdı. Telefonumun varlığını bile unutmuştum hele ki çantam içinde duran eşyalarım hiç sorgulamamıştım nerde olduğunu. Yanıma gelen Korel çantayı ve telefonu elime tutuşurup şimdi çıkabilirsin dedi. Bende dediğini yapıp arkamı dönüp odadan çıktım.
Korel arkamdan kapıyı sert bir şekilde kapattı. Bu da yine ürkeme sebep oldu. Elimdeki çantadan sigara paketini çıkartıp ardından çakmağımı da alıp çantayı odada yatağın üstüne attım ve elimdeki telefonu alıp salona doğru yürümeye başladım. Ardından salonu es geçip kendimi dışarı attım. Kendimi boğulacak gibi hissediyordum. Arkaya bahçeye geçip kendimi yine bir koltuğa atıp sigara paketimden bir tane sigara çıkartıp dudaklarımın arasına alıp çakmak ile yaktım ardından masaya bırakıp elimde telefona baktım. Uzun zamandır telefonun yüzüne bile bakmamış hiç aklıma bile gelmemişti. Telefonu açtığımda ise saatin 23:42 olduğunu gördüm. Saat çok geç olmuştu ne yani bu saate kadar uyumuş muydum? Yemekte yememiştim fakat hiç canım istemiyordu yemek yemek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Gölgesi
General FictionTanrı bize hayatını kabul ediyor musun diye sormaz. Seçim şansı yoktur, kaderin zaten en başından beri yazılmıştır. Sadece nasıl yaşayacağını seçebilirsin veya yaşamayacağını... Ne geçmişin ne de geleceğin... Gece Gölgeye baktı ve dedi ki, belkide...