9. Bölüm "İptila"

173 22 5
                                    

"Taş kırılır, tunç erir. Ama Türk'lük ebedidir."

~Mustafa Kemal Atatürk~

Bu seferde mavi gözlü adama takıldım...
(Aslında hep takılıyorum ama bu sefer çok fena düştüm be Vefa abi, düşe düşe diz kalmadı bende.)

...

Yazarın anlatımıyla...

İptila kelime olarak şu anlama geliyordu; (bir şeye) düşkünlük, tutkunluk, alışkanlık, tiryakilik. Düşüyordu, tutuluyordu, ona alışıyordu ve en önemlisi kokusuna zaten tiryaki olmuştu. Kafasında dönen hastalıklı düşünceler susmak bilmiyordu. Hadi ama, o Sungurdu. Duygularını tek bir kelimeyle ve ya düz ifadesiyle gizlerdi. Bu onun için hiçbir zaman zor olmamıştı.

Ama zorlaşıyordu. Artık tepkilerini ve hareketlerini kontrol edemiyordu. Duygulardan çok mantığıyla hareket eden birisiydi, duygular insanı zayıflatırdı. Bunu birinci elden öğrenmişti zaten. Ama o küçük kızıl saçlı kız kafasını karıştırıyor, hamlelerini tek tek yıkıyordu.

"Buraya gelmemek konusunda oldukça kesindin en son gördüğüm kadarıyla, bugün ne değiştirdi fikrini Temur?" Dedi doktor ona bilmiş gülümsemesiyle bakarken.

Birisi ona öyle bilmiş bir şekilde baktığı zaman bundan nefret ederdi. Çünkü o bilmiş gülümseme bir tek küçüğüne yaklaşıyordu.

"O ifadeni silmezsen fikrimin değişmediğini sana gösterebilirim doktor."

Suhandan anında yüzünde ki 'ben demiştim' ifadesini silerek gözlüğünü düzeltti. Temur'u yaklaşık iki yıldır tanıyordu ama hakkında çok fazla bir şey bildiği söylenemezdi. Gizemliydi. Lakin onun hakkında bildiği en önemli şey sözlerinin her zaman ciddi olduğuydu. Bu yüzden dediklerine kulak vermemek gibi bir hataya düşmeyecekti. Zira önünde çözmesi gereken kapalı bir kutu vardı.

"Pekâlâ," Dedi kahvesinden bir yudum alarak. "Buraya neden geldiğini biliyor musun Temur? Önce buradan başlamalıyız."

Bilmekten nefret ediyordu ama yine de sebebini çok iyi biliyordu. O çilli kıza gittikçe bağlanıyordu ve bu hastalıklı bir hal almaya başlamıştı.

"İlaç tedavisine başlamak istiyorum, bu lanet şeyi bitirecek ne varsa, hangi yöntemse yapmak istiyorum doktor."

Suhandan afalladı. Onun hastalığını sorun etmediğini sanıyordu. Bu konuda oldukça kesin konuşmuştu çünkü. Birden böyle bir istekle çat kapı gelmesi onu bariz bir şekilde şaşırtmıştı.

"İlaçlar oldukça ağır, ciddi yan etkileri var. Bundan emin misin?"

Kimisi onda uykusuzluk yapacak, bazıları şiddetli ağrılara sebep olacaktı. Daha bunlar gibi bir çok komplikasyon vardı. Ama Sungur bunları umursamıyordu. O kızıl saçlı kızın lahzalarında imparotorluk kurmasını istemiyordu.

"Onu düşünmemi engelleyecekse hiçbir şeyin önemi yok." Dedi kesin bir sesle.

"Biraz açar mısın konuyu? Böylece sana daha iyi yardımcı olabilirim."

Neyse ki Sungurun ona anlatacak oldukça çok şeyi vardı ama sadece bir tanesini anlatacaktı. Roza'sını, asi küçüğünü.

"Bunu daha önce yaşamıştım, biliyorsun. Sana gelme sebebim buydu." Derin bir nefes aldı. "Sanırım ben yine aynı şeyleri yaşamaya başlıyorum."

Tam iki yıl önceydi. Bir kadın vardı, tıpkı Roza gibi. Kızıl saçları, çilleri, giyinişleri ve boyları aynıydı. İki fark vardı. Roza asiydi, Mahperi suskun. Küçüğünün gözleri cehennemin alevlerine gebeydi, Mahperi'nin ise sarmaşıkları vardı.

GÜL KOKAN BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin