1.Bölüm

41 5 2
                                    

GİZEMLİ NOT
_

Rüzgarlı bir sonbahar sabahı... Artık ağaçların bazıları yaprakları sararmış, bazıları ise yerdeydi. Sanki bahçeyi süslemek istiyorlardı. Gökyüzünün griliği sanki insanın içinin kasvete boğulmasına sebep oluyordu.

Ayın son sıcaklarıydı neredeyse. Bulutun ardından sıyrılan güneş, pencereden girerek genç kızın gözlerine vurduğunda genç kız, yüzünü buruşturdu. Elini yüzüne kapattı.

Sanki geceleri çok uyuyabiliyormuş gibi bir de sabahları annesinin işe gitmeden önce açtığı perdeler yüzünden uyuduğu dört saatlik uyku da zehroluyordu.

"Allah seni kahretsin güneş!"dedi hafif yüksek sesle. Gözlerini aralayıp griliğe baktı. "Şu havada bile bula bula vuracak benim yüzümü mü buldun?" Başını iki yana sallayarak yüzünü diğer yöne döndü. Ne var ki çok sürmemişti lavaboya gidip yüzünü yıkaması.

Aynadaki kendi yansımasına bakmadan yüzüne jelini sürüp ılık suyla duruladı ardından solda asılı duran havluyla kuruladı. Lavabodan çıktığı gibi kendisini gardırobunun önünde buldu.

Üniversite hayatının en kötü yanı, "güzel giyinmek zorunda"olmaktı sanırım. Neden eşofman ya da daha rahat şeyler giyilemez ki? diye geçiriyordu içinden her gün ve kıyafet seçme işi, onun için daha da zahmetli bir işe dönüşüyordu.

Yirmi dakikanın sonunda mavi, cebinde çiçek örmesi olan dar bir kot, üstüne de crop tarzında siyah bir kazak giydi. Saçlarına çekidüzen vermek yerine sadece tarayıp sola attı gelişigüzel ve aynadan kendine bakmak istemese de baktı. Göreceği şeyi bildiğinden şaşırmamıştı. Aynı şişik gözler, aynı mor gözaltları, aynı öldürücü ve kısık bakışlar...

Makyaj kutusundan işine yarayacakları çıkarıp önüne gelişigüzel dizdi ve eline aldığı ürünü yüzüne sürmeye başladı. Artık ne kadar kimseyi umursamıyor olsa bile makyaj yapmayı alışkanlık haline getirmişti. Üniversitenin bir kötü yanı daha...

Genç kız, hazırlanıp aşağı indi ve kapının önünde ayakkabısını giyerken içeriden gelen pati sesleri ile bakışlarını sağa çevirdi. "Oğlum,"dedi. Sanki köpeği Çamur'u görmek, olan uykusunun açılmasına sebep olmuştu. "Günaydın." Çamur, Berfu'nun konuşmasıyla dilini dışarı çıkartıp heyecanla solumaya başladı. "Yine mama vermedi mi sana annem?" Çamur, bir kere havlayınca "Tahmin ettim zaten, yerinde duramıyorsun."diye homurdandı genç kız. Açken insanlar nasıl ki hareket etmek dahi istemiyorlarsa, bu durum, hayvanlarda tam tersiydi. Sırf aç olduğunu anlatabilmek için enerji sarf ediyorlardı.

Berfu, ayakkabısını giymiş olmasını umursamadan, önce mutfağa gidip bir latex eldiven aldı sonra odasına çıktı. Eline eldiveni geçirip mama paketinden iki avuç mamayı mama kabına boşalttı ve Çamur'un önüne koydu. Çamur, önüne koyulan kaba saldırırcasına yumuldu. Berfu, Çamur'un bu halini gördükçe annesine sinirleniyordu ama başını iki yana salladı. Bu kadın bir insanı anlayamıyor, bir hayvanın derdinden nasıl anlasın? diye geçirdi içinden.

Çamur'u birkaç dakika seyredip bileğindeki saate baktığı anda odadan hızla çıktı. Çamur, arkasını dönüp odadan çıkan sahibini izledi ardından önüne dönüp mamasını yemeye devam etti.

Berfu, evden çıktığı gibi kapıyı sertçe çarpıp koşarak evden çıktı. Her sabah yaşadığı bir durumdu. Alışık olduğu bu durumu artık yadırgamıyordu.

Bazen ağır depresyon geçirdiği zamanlarda psikolojik olarak odasına kapanırdı. O depresyondan çıkmak için genellikle yüksek sesle müzik açıp terasına çıkardı ve karanlık gökyüzünde parlayan kocaman Ay'ı seyrederdi.

Yaralı KuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin