Sizi Dilan'ın babası Tevfik Bey'in konağına götüreceğim; Yılmaz konağından kızı sürükleyerek çıkardıktan sonrasına götüreceğim.
Dilan arabanın arka koltuğuna babası tarafından savrulmuştu. Ablası ise diğer arabaya kuması ve çocuklarıyla binmişti. Saat gece yarısı 1-2 sularıydı artık delirecekti Tevfik Bey ilk önce arkadaki arabaya karılarını bindiren Cemal kayınpederini sakinleştirmek adına Dicle tarafından yollanmıştı.
Cemal babasının yanına gidip kolundan arabaya binmeden tutmuştu; "baba gençtir bir hata yapmış hem belkide, hata yapmıştır hm? Bir sorsan önce ne dersin?"
Babası ona dönüp sinirle baktı ve konuştu; "saçmalama istersen, görmedin mi ne haldeydi!" Öldürecem onu namussuz karılar gibi yaptığı şey baksana!"
Cemal artık sakinleştirmenin çok zor olduğunu bildiği için arka arabadaki şoföre dönüp konuştu; "hanımları eve bırak!"
Babasının koluna girip onu biraz geriye çekti "Biliyorum baba çok zor ama en azından toydan çıkcak kararı bekleyelim. Hem bilirsin Azad ağa söz söylemeden yanlış olur!"
"Bilmiyorum Cemal!"
Cemal bir sigarayı cebinden çıkarıp uzattı, babası dudaklarının arasına alınca ise çakmakla yaktı.
Bu sırada Tevfik Bey'in şoförü İlyas üzerindeki kabanı çıkarıp arka koltukta yarı çıplak duran kadına kapıyı aralayıp verdi. Annesi de adamın elinden hiddetle çekip aldı. Sinirle tükürür gibi kızının yüzüne fırlattı "al giy belki o iğrençliğini azda olsa örter hiç sanmıyorum ama olsun."
Türkan hanım kızından utanıyordu 30 senelik eşine verdiği iki küçük evladı da bir bok olamamıştı. Kanını dişine takıp eşini ikna etmiş onları okutmaya niyetlenmişti o gün kızları ise; birisi odasında oje sürüyor diğeri ise alışverişten yeni dönüyordu. İkiside alay edercesine gülmüştü bu yaşlı kadına 'babamız ağa, annemiz ağa kızı birde okuyacağız öyle mi?' diye kahkalara boğulmuşlardı.
İki yıl sonra biri evli komşularına kaçmıştı birde hamileymişde Türkan hanım ve Tevfik Bey'in bundan kaçıp nikah kıydıktan 5 ay sonra doğrunca haberi olmuştu.
Artık diğer kızından da ümidi yoktu bu gecenin sabahını belkide bu kızı göremiyecekti. Dua ediyordu aşiretin geç toplanması ya da Azad ağanın bir şey dememesi için ama nafileydi Azad ağa duvar gibi sert, kılıç gibi keskindi.
Tevfik bey sonunda arabaya bindi ön koltuğa şoförün yanına oturdu ve İlyasa dönüp "sevdalığın var mıdır varsa söz düğünün benden?"
İlyas ve arabadaki diğer herkes bu saçma soruyla afalladı. "Yok ağam" Bu kesin cevap ardından sordu "eyi o vakit kızım Dilan'ı sana verdim."
Dilan da İlyasta fazlasıyla şaşırmıştı Dilan karşı çıkacakken "peşin söylüyorum Dilan konuşursan dilini keser seni bu dağdan yuvarlarım."
Dilan sustu biliyordu yapardı hem öyle olmasa da evli ya da sakat adamın tekine verirlerdi onu. Eve gelince Tevfik Bey kızın kolundan tutup onu evin kömürlüğüne kapadı kilidi takıp kapının küçük penceresinden kızına baktı. "Bu sana son dersim yarın sabaha evli bir kadın olarak evimden defolup gideceksin. O çocuğa da bir şey yaparsan andım olsun ki yakarım seni!"
Dilan 4 duvarın içinde bir sarı küçük lambanın aydınlattığı odada kalmıştı. Yerdeki kilimin üzerine attı kenidini artık hiçbir şey umrunda değildi. Yapmıştı bunları ama hiç aklına Zeynep'e ya da babasına yakalanacağı gelmemişti. Şimdi ise bir şoföre vermişti babası onu Dilan şoföre mi layık gördün beni diye homurdandı içinden ama asıl gerçek bundan çok farklıydı.
İlyas gibi bir adam böyle bir kıza mı layıktı? Evli barklı adama sulanan bir kadına. İçi yanıyordu sevdiği yoktu ama keşke var desem dedi içinden bu kadarını beklemiyordu.
Tevfik Bey avluya inip onu misafir odasına çağırmıştı. "Oğlum kızım Dilan senindir istediğini yap. Bundan sonrada şoförlük yapma köydeki evine çık bende yarına sana hayvan yollatacağım çiftlikten. İster koynuna al hanım yap istersen evinde çalıştır. Bugüne kadar yattı da ne oldu sanki istediğin gibi olsun laf etmem. Evlendiğiniz için de ben sana yardım edeceğim adı çıkmadan Azadla konuşup halledicem. Sende rahat rahat dur köyde bir ihtiyacın olursa söylersin."
Konuşma bitmişti İlyas da bitmişti çıktı odadan ve evine doğru yola çıktı. Bir başınaydı o kimsesizdi çocukluğundan beri o konaktaydı Dilan'ı da tanırdı ama bu kadarını yapacağını bilmezdi. Üzülmüştü bu haline ama kadına acımak yerine kendine acıması gerekti şuan hiç istemediği ve üzerine başkasına neler yapan kadına nikah kıyacaktı.
********
Sabah sıcacık yatakta gözlerimi açtığımda yan tarafımda kocamı göremeyince gözlerimi ovuşturup ayağa kalktım. İlk önce elimi yüzümü yıkadım ardından saat neredeyse 10'a geliyordu ben de hızla hazırlanıp aşağı inmeye karar verdim. Keşke çıkarken beni de kaldırsaydın be Azad diye iç çekip üzerime bir şeyler geçirip aşağı indim.
Azad ve Baran terasta oturmuş konuşuyorlardı yanlarına yürüyüp "günaydın!" Dedim onlarda karşılık verdiler. Sonra konağın kapısı açıldı Yasin terastaki ikilinin yanına geldi. "Ağam bir şey konuşmamız lazım."
Azad "söylesene ne oldu ne bu telaşın?"
"Ağam Tevfik ağa bugün Dilan ve şoför İlyas'ın nikahını kıyacakmış. Sizden hicazet istiyorlar, birde gelin ağamdan."
Cümlenin sonunda adımın geçmesiyle onlara doğru döndüm ve baktım. Baran benden önce konuştu "yengem ne alaka?"
"Çünkü dün akşamki mevzulardan sonra öyle uygun görmüşler ağam." Diye yanıtladı Yasin.
"Olur ağam tamam dedi dersin Yasin. Kendinde gitme bir adam yolla."
Baran "abi senin söylemen daha doğru olmaz mı?"
"Her işte bize sorarlar ya Zeynep de tamam diyorsa bitti işte. Birde evlerine mi gidicem ayağına kadar."
Bakışları bana dönünce "ben İlyas kim tanımam ama Azad tamam dediyse tamamdır."
İşte iki gencin daha ölüm fermanı imzalanmıştı bundan sonrası ikisininde davranışlarına bağlı olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Aşkı
Novela JuvenilKöyün ağası ve hizmetçinin kızı arasında 2000lerde geçen bir aşk hikayesi. Azad annesinin ısrarları üzerine önüme gelen ilk kızı sana gelin diye almazsam der ve odaya o gün annesine yardım etmek için gelen Zeynebin girmesiyle gelinini bulur. Hırçı...