yirmi sekiz

401 46 17
                                    

"Nesrin, nikah masasına en yakın yerde oturuyor." diyen Onur'la başımı usulca salladım. Makyajımı hala yapmakta olan Asude, çenemi hafifçe tutarak hareket etmememi ima ettiğinde ise buna son verip "İnci?" diye sordum. 

"O, henüz gelmedi."

"Trafiğe takılmıştır." bu düğüne gelmeyeceğine ihtimal dahi vermiyordum. Onur, olumlu mırıltılar çıkarırken gözüm odanın bir köşesinde duran Mayıs'a takıldı. Baktığı boşluğa ara sıra gülümsüyor, bizden bihaber hayal dünyasına dalıp dalıp gidiyordu. Onu, yarım saat önce tuvalet koridorunda bulunduğum ilk an aklıma gelince gözlerimi kıstım. Bir erkekle yakın temas halindeydi. 

Belli ki şu anda da onu düşünüyordu.

Asude makyajımı bitirip benden uzaklaştığında "Dünyadan Mayıs'a," dedim, sandalyemi geri iterek, "Dünyadan Mayıs'a. Mekiğimiz düğün salonuna inmiştir." ayağı kalkıp boy aynasının oraya geçtiğim sırada bir yandan da onu kontrol ettim ama ilgisini çekemediğimin farkına varmam birkaç saniyemi aldı. İsmini duymamasına şaşırmadan edemedim.

Aynada kendimi incelerken beyaz elbisenin, gelinliğin, bana yakışıp yakışmadığını düşünmeye başladım. Vücut hatlarımı gayet belirgin olsa da, yüzümü beğensem de, beyazı tenime yakıştırsam da, sanki bu defa olmayan bir şeyler vardı. Durumdan memnum olmadığımı anlayan Onur "Çok güzel oldun." diye moral verdiğinde gülümsedim. "Hem bir gün gerçekten aşık olduğun adamla evleneceksin. Bunu da, o güne prova olarak düşün."

"Prova." diye tekrar ettim, "Bir gün gerçekten aşık olacağım ve bu da," silkelenerek kendime geldiğim gibi yüzümü ekşitip Onur'a döndüm. "Aşık filan olmayacağım." dedim, oldukça sert bir dille, "Evlenmeyeceğim de. Ben hep bekar ve mutlu olacağım."

"Evlenmeyecek misin?" diye konunun ortasına atlayan Mayıs'a, "Öyle değil." diye karşılık verdi Onur. "Sadece ileride aşık olup evlenmeyeceğini söylüyor." 

Mayıs "Kesin yaşanır bu." diyerek konuyu dalgaya aldığında "Ben istikrarlı bir kadınım." diye atladım. "Evlenmeyeceğim de diyordun, bak şu haline." deyip üstümü işaret ettiği gibi kaşlarım çatıldı.

"Sırf bana bulaşmak için hayallerinden uzaklaştıysan, oraya geri dönebilirsin." dediğimde, Onur sesini yükselterek "Lâl!" diye uyardı beni. Biraz kaba olduğumu düşünmüş olacak ki böyle bir tutum sergilemişti. Fakat, ben kaba olduğumu düşünmediğimden "Nasıl olsa bugün senin günün." diyerek devam ettim. Onu bir adamla sarmaş dolaş bulduğum anı, ima ettiğimde suratı ekşidi.

"Bir daha benimle böyle konuşmayacaktın." dedi, üslubuma yönelik, "Söz vermiştin."

"Sözümü normal şartlarda tutarım," konuşmamı istikrarlı bir şekilde devam ettireceğim sırada açılan kapıyla hep birlikte oraya baktık. Devran'ı gördüğümde söyleyeceğim şeyleri unutarak üzerindeki takım elbiseyi incelemeye başladım. Vücudunu saran gömleğinin üstünde o kadar düzgün süzülüyordu ki kravatı, merakım arttı. Kravatın bittiği yerden itibaren aşağılara da bakıp geri, ceketine, döndüm. Pekala, her anlamda yakışıklı bir adamdı. Yanıma da yakışıyordu. 

Onunla evlenmenin kötü bir şey olmadığını kendime hatırlattığım esnada Mayıs'ın bana yaklaştığını duyumsadım. Dönüp ona baktığımda "Sözünü bozan anormal şart neydi?" diye sordu. Devran yüksek ihtimalle beni almaya geldiği için bu konunun üstünde daha fazla durmak istemiyordum. "Sonra konuşuruz." diye geçiştirerek Devran'a doğru yöneldiğimde kolumdan tuttu. "Doğruları konuşalım, Lâl." dedi, ciddi bir edayla, "Şartlardan dolayı değil, fazla tevazu gösterdiğim için böyle yapıyorsun."

"Efendim?"

"Yalan mı?" 

"Mayıs," dememe kalmadan susmam için elini kaldırdı. "Üslubunu hiç beğenmiyorum." dedikten sonra devam edeceği sırada araya giren Onur oldu: "Bu konuşmayı burada sonlandıralım."

Parade of Stars | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin