Evet arkadaşlar 10. Bölüm ile karşınızdayımm lütfen okumaya başlamadan önce yıldızı parlatmayı unutayın..
Karşımda gördüğüm kişilerle dona kalmıştım.. Birden beynimin içerisinde bazı sesler ve kesik kesik görüntüler canlanmaya başladı..
"Kızım annecim gel bak sana en sevdiğin tatlıdan yaptım, sen çok seversin sütlacı hadi bak kardeşin bitirecek yoksa! "
"Babacığım yine kavga mı ettiniz siz kardeşinle? Hemen özür dileyin bakayım birbirinizden siz kardeşsiniz yapmayın ama böyle çocuklar. "
"Ablaa bana bonibon alıcaksın değil mi?"
Birden başımın aniden dönmesi ile geriye doğru birkaç adım sendelerken Kaan 'ın eli hemen belimden tutmuştu. Ve o sırada karşımda duran, bana yabancı olan insanlar hemen müdahale edeceklerken Kaan 'ın beni tutmasıyla birşey yapamamışlardı. Sadece benmi görüyordum onların gözlerinden fışkıran bu özlemi? Hasretle karışık sevgiyi? Ama neden? Niçin bana böyle bakıyorlardı bu karşımdaki yabancı insanlar? Anlayamıyordum. Kafam çok karışıktı.. Hatta karşımda duran, ve tahminimce yaşça benden küçük olan çocuğun gözlerini dolduracak kadar ne olmuş olabilirdi ki?
"Gün Işığım iyi değilsin sen önce bir içeri geçelim olur mu güzelim? " Kaan 'ın dediğiyle hemen kafamı salladığımda beni hızlıca kucaklayıp içeride bulunan salona götürüp yavaşça koltuğa bırakmıştı. Ve kapıda durup beni pür dikkat izleyen yabancılarda bizim içeri geçmemizle onlarda gelip tam karşımdaki koltuğa oturdular. Konuşmamla tüm bakışlar üzerime dönmüştü..
"Siz kimsiniz? Tanışıyormuyuz?
Neden bana böyle dolu gözlerle bakıyorsunuz? " diye sormamla karşımda oturan kadının artık daha fazla tutamadığı yaşlarının yanağından süzüldüğünü görünce içim tuhaf bir şekilde sızlamıştı."A-annem benim ben, annenim.. Tanımadınmı beni güzel kızım? " demesiyle ağlaması daha da şiddetlenmişti.. Benim ise o sırada dudaklarımın arasından sadece bir kelime çıkmıştı..
"Ne??"
N-nasıl yani ? Nasıl olur böyle birşey? Nasıl mümkün olabilir? Olabilir miydi? Karşımda oturan bu yabancı kadın gerçekten de benim annem olabilirmiydi? Bana neredeyse ağlayacakmış gibi bakan bu adam peki? Oda benim babam mıydı yani? Hayrı, hayır bu koca bir saçmalıktan ibaretti.. Olamazdı, nasıl olurdu? Benim ailem yoktu ki, sığınacağım güvenli bir limanım yoktu, birkez olsun yorulduğumda sırtımı yaslayabileceğim bir babam yoktu.. Şimdi nasıl olsundu?
"Siz ne dediğinizin farkında değilsiniz herhalde, benim bir ailem yok! Bu zamana kadar bir ailem olmadı da! Şimdi gelmiş burada yüzüme baka baka yalan söylüyorsunuz.. H-hayır yalan bu yalan!" diye bağırmamla artık daha fazla saklayamadığım gözyaşlarımı serbest bırakmıştım.. "H-hemde koca bir yalan.."
Kadının yanında oturan adam konuşmaya başlayınca bakışlarımı yüzüne çevirdim.
"Kızım, babasının meleği, biziz babam biziz.. Senin aileniz.. " Melek mi? Nedense bir yerden tanıdık gibi geliyordu bu ses ..
Flasback sahnesi..
"Baba biliyormusun ben büyüyünce melek olucam ve bulutlara kadar uçucam."
"Sen zaten meleksin, benim güzel meleğimsin babam. Ayrıca gel bakalım babanın omuzuna, baba seni göklere, bulutlara kadar uçursun.."
"Yuppiii! "
"Sıkı tutun babana meleğim! "
"Baba bu çok eğlenceliii "
Flasback sahnesi bitti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Külleriyle Doğan Gün Işığı (DÜZENLENİYOR)
Fiction généraleFarklı bir mafya kurgusu mu arıyorsunuz? O halde doğru yerdesiniz! Bence bu hikayeye bir şans vermelisiniz..🤭 " Gün ışığı " Zihnimde anlam veremediğim bazı görüntüler belirdi, sanki bu sesi daha önce de duymuştum fakat bana kim böyle seslenirdi ki...