3.Bölüm - Hissetmek

66 7 0
                                    


İyi insan mutluluk, kötü insan tecrübe, yanlış insan ders, doğru insan iz bırakır.

Bir yerde okumuştum ama nerede olduğunu hatırlamıyordum. Fakat inanılmaz doğruydu ve şu an aklıma gelmesi de bir tık üzdü ama olsun. Hayatım bir günde kötüden iyi oldu ama iyi olan günde kötü bitti. Yalnızlık çok ilahi bir durumdu. Gökyüzüne derin derin bakıp yalnızlığımın aslında yalnızlık olmadığını hatırlıyordum ama şunu da biliyorum eğer bir insan isterse bir milyon insanın içinde bile yalnız kalabilirdi. Gözlerimi usulca kapatıp hafif rüzgârın sesine bırakmıştım kendimi. Yalnızlığa mı ihtiyacım vardı yoksa birilerinin yanımda olmasına mı? Bunu iyice düşünmem gerekiyordu. En azından buradaki insanlara aileme karşı tutumumu belli etmem gerekiyordu. Yamaç hariç herkesle gayet iyiydim, belki de ben yeni geldim diye böyleler, kim bilir?

Saat 23.38'di ve ben hala balkondaydım. İçtiğim bir çorba ile duruyordum ama alışkındım zaten bana dokunmazdı yani. Hala gözlerim kapalı, karanlık gökyüzüne doğruydu yüzüm, tabi birazda ağlıyordum. Tam o sırada bacağıma bir şeyin gelmesiyle irkildim, hemen gözlerimi açtım, kulaklığımı çıkarıp etrafa bakmaya başladım ama kimseyi göremiyordum daha sonra bir ses duydum.

"Pişşt, sana diyorum buradayım ben" suratıma bakıyordu Yamaç. Mahcup duruyordu, muhtemelen benden sonra baya laf yemişti. Yüzü hep yere doğruydu bana pek bakamıyordu. Elini ensesine götürüp kaşıdı sonra da mahcupça gözlerini kaldırıp bana bakarak konuşmaya başladı.

"Şey biraz konuşabilir miyiz?" hala aynı şekildeydi. Bende hiç bozmamıştım kendimi.

"Bilmem konuşabilir miyiz? Sen bana laf sokmadan, kalbimi kırmadan durabiliyor musun ki?" deyip gözlerimi gözlerine diktim. Muhtemelen tepkimi beklemiyordu çünkü afallamış ve şaşırmıştı. Kendine gelince de konuşmak için ağzını açmıştı ama ben tekrar kulaklıklarımı taktım ve yüzümü havaya kaldırıp gözlerimi kapattım. Onu görmekte duymakta istemiyordum.

Birkaç şarkı geçmişti ki yanımda bir kıpırtı hissettim. Odanın kapısını kırmadıysa girme imkânı yoktu. Kuştur herhalde deyip hala halimi bozmamıştım. Müzik dinlemeye devam ederken bir anda kulaklıklardan biri çekilmişti. O anki şokla hemen gözümü açtım ve Yamaç yanımda aynı benim gibi oturmuş kulaklığımın tekini kulağına takmıştı, müzikle birlikte gözleri kapalı ritim tutuyordu. Manyak bu be.

Lan kuş bıraksana kulaklığı gavat kuş- ayy pardon Yamaç kuşum yaaa ama çok pardon değil az az

"Ne işin var senin benim odamda? Kapıyı mı kırdın?" ben konuşmaya başlayınca direk gözlerimi gözümü buldu. Belli ki oda kötüydü çünkü gözlerinin altı hafif kızarmıştı.

Ay bizim için mi ağlamış yoksa bizim yüzümüzden mi aşkom onu öğren ona göre üzülelim

"O kadar da değil, balkonlarımız yakın sen beni dinlemek istemeyince ben de balkondan atladım" dedi gülümseyerek. Aynı zamanda kendi balkonunu da işaret etmişti.

"Anladım. Daha ne kadar mutsuz ve rahatsız edebilirim diye düşündün ve yolunu buldun. Güzel kendi balkonun yetmemiş benimkine gelmişsin, istediğin kadar balkonda tek takılabilirsin ben içeri geçiyorum" sesim netti ve direk gözlerine bakıyordum. Ağlamak üzereydim ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. Tam ayaklanırken bileklerimden tuttu, tutuşu yumuşaktı. Gözlerimin içine bakıp konuşmaya başladı.

"Gitme, lütfen kal. Tamam sen konuşma ama ben sana kendimi anlatayım olur mu? Yalvarırım kal" sesi ağlamaklı çıkıyordu ve gözleri de dolmuştu. Dayanamamıştım, geri oturup ona kafamı tamam anlamında salladım. Bakalım ilgimi çeken bir şey olacak mıydı ya da inanacağım bir şeyler olabilir miydi? Hafif boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

YAŞAM SAVAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin