Sabah perdenin arasından geçen ışık ışınları ile beraber kalktım. Louis dün gecenin etkisinden uyanamamıştı. Güzel bir kahvaltının fena olmayacağını düşündüm. Mutfağa ilerledim. Krep ve diğer kahvaltı yiyeceklerini hazırladıktan sonra Louis'i kaldırmaya gittim.
-Louis, hadi kalk.
-A-Arthur, başım! Aa! Başım çok ağrıyor!
-Bağırma, daha çok ağrıyacak. Kahvaltı hazır, ilk önce ilaç iç ama. Sonra da dişlerini fırçalarsın.
-Tamam ya, ne azarlıyorsun..
Kolundan tutup tüm gücümle onu doğrulttum. Bir eli başında, bir eli ile de yatağa tutunuyordu. Yavaşça ayağa kalktı. Ağır adımlar ile banyoya ilerledi. Ben de bu sırada odaları tekrar kontrol ettim. Dün gece ki davetsiz misafir yüzünden hala korkuyordum. Her yeri aratşırdım fakat hiç bir şey bulamamıştım. Louis'in banyodan çıktığı sırada kapı çaldı. Kapı açtığımda karşımda Kian'ı gördüm. Elinde bir kağıt vardı. Küçük bir kağıt.
Kian:-Günaydın Arthur.
-Günaydın Kian.
-Dün gece bir bayan geldi, sizin kapınızı çalarken gördüm onu. Bende sizin evde olmadığınızı söyledim.
-Sonra ne oldu?
-Bana arkadaşın olup olmadığını sordu.
-Sana da bu kağıdı mı verdi?
-Evet, sana sabah vermem için verdi bunu. Asla okuma dedi, sadece ona teslim et dedi.
-Peki kadının tipi nasıldı? Ne giymişti?
-Üzgünüm Arthur ama o sırada uykulu olduğum için çok hatırlamıyorum..
-Pekala, sorun değil. Çok teşekkür ederim Kian..
-Rica ederim, bir sorun yok değil mi? Kadın bir az kötü birisi gibi geldi de..
-Yo, yo. Sorun yok çok teşekkür ederim.
-Harika, sonra görüşürüz.
dedi ve dairesine geçti.Bu not kesinlikle Angelica'dan gelmişti. Gece eve girende oydu. Kağıdın kapağından da 'evde okuma sakın' yazılıydı. Bu kadın git gide sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Kahvaltı yaptıktan sonra üniversiteye geldik. Dersin başlamasına az kalmıştı. Notu okumayı çok istiyordum. Sonunda dayanamayıp notu okudum.
"Yarın okul çıkışı çalıştığın kafede seni bekliyor olacağım. Evine ben girdim, yani yabancı değildi. Merak etme."
Fazlasıyla gerilmiştim. Dersten çıkacaktım ama ne yazık ki hoca girmişti bile.
Sonunda ders bitmişti. Hemen kampüsten çıktım ve kafeye gittim. Kafenin karşı masasında, siyah şapkalı, siyah eldivenli ve kırmızı kıyafetiyle beni bekleyen Angelica'yı gördüm. Kafe boştu. Gözünde siyah güneş gözlüğü ile gerçekten güzel gözüküyordu. Abartısız bir makyaj yapmıştı. Eliyle 'gel' işareti yaptı. Karşısında duran sandalyeye oturdum. Bir kaç dakika sustuk. Sonunda Angelica konuşmuştu.
Oldukça sakin, soğuk bir tavırla:-Kovuldun. dedi.
-Ne diyorsun sen?
-Dedim ki, kovuldun!
-Sen burayı kendi krallığın olarak mı görüyorsun? Beni kovma gibi bir yetkin yok.
-Hayır, var. Dükkan artık bana ait ve seni kovuyorum.
-Peki bunu neye borçluyum?
-Bir şeye değil, sadece uyarı. Sen eve girdikten sonra düşündüm ki bence uyarımı dikkate almayacak. Ben de dedim ki uygulamalı bir uyarı olsun dedim.
-Peki, kabul. Sadece şunu diyeceğim bu kafeden uzak dur. Louis için, lütfen.
-Ow, bana yalvarıyor musun?
-Evet, kendim için değil. Louis için, onun acı çekmesini istemiyorum.
-Louis' in acı çekmesi için burada duracağım.
-Tamam ama şunu bilmelisin, acı çeksekte güçsüz kalmayacağız. Yaptığın bizi daha dik başlı yapacak. Seni yenmek için, daha dik başlı olacağız.
-Bence yanlış yapıyorsun.. Hepinizin kâbusu olurum. Yapma.
-Bunu ikimizde göreceğiz.
-Evet. Şimdi burdan defol, kovuldun!
Ona nefretle baktıktan sonra oturduğum sandalyeden kalktım. Kapıya yavaşça ilerledim. Kapıyı açtığım sırada arkama döndüm ve yere tükürdüm, ardından da bir gülümseme ile kafeden çıktım. Konuşmasına bile fırsat vermemiştim. Büyük bir korna sesi ve bam!..
Yorumlara baktığımda hikayenin beğenildiğini gördüm. Lütfen daha çok yorum ve oylama bekliyorum. Lütfen takipte kalın ve dediğim gibi yorumlarınızı bekliyorum.