Bir kız vardı. Üst üste yerleştirilmiş koltukların arasında küçücük bi beden. Yüzünde ne bir korku ne de bir endişeye dair bir iz vardı, huzur doluydu.
Küçük kız gerçek değil gibiydi siyah saçları o kadar düzgün duruyordu ki bir balmumu heykelini andırıyordu. Mükemmel ve pürüzsüz bir şekilde yapılmış eşsiz bir eser gibiydi.
Küçük kızın yattığı üst üste konmuş koltuklardan fazla uzak olmayan bir yerde bir ceset vardı kafasız bir ceset ve o cesetten neredeyse odanın her tarafına sıçramış kanlar vardı. Kim bilir eskiden mükemmel canlı renklere sahip bu oda şimdi sadece kırmızının tonlarına boyanmıştı.
Yavaş bir şekilde kapı açıldı elinde torbalarla içeri bir adam girdi ve girer girmez gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Elindeki tırbaları yavaşça ya yere koydu ve bakışlarını odada gezdirmeye başladı. Odaya bakarken bakışları askılıkta kaldı. Askılıkta alev kırmızısı saçlı bir baş vardı gözleri açıktı ve bu adam için sevdiği kadının zümrüt yeşili gözlerini son kez görmesine sebebiyet vermişti. Artık o gözlerde sevgi yoktu, heyecan yoktu, sevinç yoktu artık o gözler umutla parlamıyordu. Sadece ama sadece mumyalaşmış, bütün umudu çekilip alınmış o donuk yeşil gözlere bakıyordu.
Yavaşça gidip askılığa takılmış başı oradan aldı ve yerdeki bedenin yanına koydu.
"Özür dilerim" dedi adam ağlayan bir sesle.
"Özür dilerim seni ve kızımızı koruyamadığım için özür dilerim ama sana bir söz veriyorum intikamını çok güzel bir şekilde alacağım sana sadece bu konuda söz verebilirim. "Adam yavaşça sevdiği kadının gözlerini kapattı ve koltukkarın arasında uyuyakalmış kızı kucağına alıp geri bilinmeyene doğru yürümeye başladı.
Ve adam bugünden sonra nefret sevdiklerinin gözündeki ışığın döneceği gerçeğinden.
Ve bugünden sonra adam söz verdi sevdiklerini öldürenlere, onların kılını zarar verenlere, onlara çok küçük, önemsizde olsa zarar verenlere, onların gözündeki ışığı söndürenlere en kötü cezayı vereceğine dair.
🕐
Gözlerimi yaklaşık yarım saattir çalan alarmımı sonunda kapatmak için açmıştım. Üşengeçliğim yüzünden yine okula geç kalacaktım bu yüzden hızlıca yüzümü yıkayıp okulun üniforması olan lacivert pileli etek ile beyaz gömleği giydim ve üstüme yine okulun olan lacivert kısa ceketi giyip, kahvaltıya indim.
Babam her zamanki gibi masaya para bırakımış ve dışarı çıkacağı hakkında bilgi veren bir not dışında iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu.
Babam her dışarı çıktığında içimde anlamsız korkular oluşuyordu çünkü annemin ölümünden beri eskisi kadar neşeli değildi ve başına herhangi bir iş açacağında korkuyordum.
Masadaki parayı aldım ve kahvaltı yapmaya bile tenezzül etmeden okul yoluna koyuldum.
Büyük ihtimalle yeniden Bay Mac'den yarım saatlik bir azar işitecektim ve sınıftakiler benim sayemde dersten kurtulduktan sonra bana teşekür edeceklerdi. Her gün her gün aynı senaryo. Ne kadar da sıkıcı ve monoton bir gün. Tekrardan. Neden bu kadar üşengeç olmak zorundaydım ki.
Bay Mac okulumuzda ki en genç öğretmen olduğundan dolayı kraliyet okulundaki her kızın ilk aşkı sayılabilirdi, ki bu sadece onun genç olması ile değil gök mavisi gözleri ve buğday rengi saçlarının da etkisinin olduğu görmezden gel inmeyecek derecedeydi.
Sınıfa girdiğimde Bay Mac'in derse gitmediğini fark ettim, bunu Faylinn'e sorduğumda Bay Mac'in hasta olduğunu ve onunla olan adap derslerimizin boş olduğunu söyledi ve bu tabii ki de benim için bayram demkti ilk defa azar işitmeden bir gün geçirebilecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kobay: Piyon
Misterio / SuspensoYıllar önce annesinim ölümünü gören kız babasıyla beraber onları kimsenin bulamayacağı bir yere giderler ve babası kızını bütün kralliyetteki kızlar gibi hanımefendi büyütmeye çalışır. Kız büyüdüğünde çok güzel ve kraliyet kurallarına uyan bir genç...